Köy Enstitülüler * Ragıp Özcan

Onlar
Elleri nasırlı
Yüzleri güleç
Ayakları yalın
Başları kabak geldiler

Onlar
Yün çoraplarıyla
Pazen fistanlarıyla
Yırtık gömlekleriyle
Beyaz yemenileriyle
Yamalı pantolonlarıyla
Kendir örmesi kemerleriyle
Eskimiş çarıklarıyla geldiler

Onlar
Pulura
Ladiğe
Aksuya
Gönene
Gölköye
Çiftelere
Arifiyeye
Ortaklara
Ercişe geldiler

Onlar
Öksüzlerdi
Kimsesizlerdi
Bizim köylülerdi
Köy çocuklarıydı
Yoksul çocuklarıydı
Kurumuş ot gibiydiler
bozkırların
ortasında
Susuzluktan büyüyememiş
buğday başağına
benziyorlardı

Onlar
Ürkeklerdi
Tedirginlerdi
Horlanmışlardı
Nüfusta kayıtları yoktu
Adam yerine konmamışlardı
Yok sayılmışlardı binlerce yıldır

Onlar
Duvar ördüler
Çamur kardılar
Kerpiç döktüler
Ellerinde keser çatı çattılar

Onlar
Ekin biçtiler
Döven sürdüler
Harman yaptılar
Tınaz savurdular ters
yellerde
Gökyüzündeki yıldızlara
bakarak
harman yerlerinde
yattılar
Onlar
İnek sağdılar
Peynir yaptılar
İncir topladılar
Kiraz yetiştirdiler
Zeytini toplayıp dalından
zeytinyağı çıkardılar
Folluklardan taze yumurta
topladılar

Onlar
Kendi sıralarını
Kendi işliklerini
Kendi sınıflarını
Kendi yatakhanelerini
kendileri yaptılar
Ekmeklerini kendileri
yaptılar
Yiyeceklerini kendileri
ürettiler
Sızlanmadılar bir kez olsun

Örs de
Çekiç de
Kitap da
Kürek de
Körük de
Kazma da
Bağlama da
Mandolin de
Resim kalemi de
Mala da çok yakıştı
yaratan ellerine

Onlar
Cılavuzda insan
Diclede yurtsever
Yıldızelinde ilerici
Kızılçulluda örgütçü
Akçadağda toplumcu
Pazarörende atatürkçü
Beşikdüzünde devrimci
Kepirtepede dayanışmacı
Savaştepede aydınlanmacı
Hasan oğlanda sosyalist oldular

Onlar
Atandıkları köylerde
Umutsuzluktan umut
Ölümden dirim yarattılar

Onlar
Örnek oldular yoksul köy
insanlarına
Yıktılar saltanatını ağaların
Şeyhlerin uçkurlarını pazara
çıkardılar
Onlar
Başlattılar yurdumuzun dört
bir yanında imeceyi
Aydınlattılar karanlıkları

Onlar
Eski ve köhne yaşantının yerine
Yeni ve yaşanası bir güzel yaşam
kurmak istiyorlardı

Onlar
Tuz ve ekmeği bal tadında
bölüştüler halklarıyla

Onlar
Karanlıkların yüreğine mızrak
gibi giren birer parıltıydılar

Onlar
En kızgın çöllerde en çıplak
ayakla yürüdüler
Ne
Bileklerini zincirlere teslim ettiler
Ne de ayaklarını prangaya

Onlar
Telli duvaklı gelinin gerdeğine
girer gibi girdiler toprağın
koynuna

Onlar
Halkın türkülerini bağlamanın
tellerine sığmayacak kadar
yüksek sesle söylediler

Onlar
Ülkemizdeki
Törelerin acımazlığı
Ve haksızlıkların harmanından
oluşan yazgıyı değiştirmek
istiyorlardı

Onlar
Şiir yazdılar
Öykü yazdılar
Resim yaptılar
Roman yazdılar
Araştırmalar yaptılar
Dünya dillerine çevrildi yazdıkları

Onlar
Ortaya koyup yüreklerini
Ortaya koyup çıplak bedenlerini
Halkımıza oğul balı yedirmeye
çalıştılar

Onlar
Ülkemizin kaderini tez zamanda
değiştirmeyi düşünen deniz
gezmişlere örnek oldular

Onlar
Hücre hücre sararak yurdumuzu
Ölümsüzlüğe kulaç ata ata
Aştılar ölümün denizlerini

Onlardan geriye
Yansıması hiç bitmeyecek birer
çığlık kaldı
ülkemizin her yanını saran Nisan 2011