KONYA'DA GENÇLERLE YAPTIĞI KONUŞMA

Büyük Önderin 20 Mart 1923 tarihinde Konya'da gençlerle yaptığı konuşma :

"Bozuk zihniyetli milletlerde büyük çoğunluk bir hedefe, aydın denen sınıf da başka zihniyete maliktir. Bu iki sınıf arasında tam karşıtlık, tam muhalefet vardır. Aydınlar, asıl kitleyi kendi hedefine yöneltmek ister; halk kitlesi ise bu aydın sınıfa bağımlı olmak istemez. O da bir başka yön belirlemeye çalışır. Aydın sınıf, telkinle, aydınlatma yoluyla, çoğunluğu kendi amacına göre ikna etmeyi başaramayınca, başka araçlara başvurur. Halka karşı baskı ve zor kullanmaya başlar; halkı istibdat altında bulundurmaya kalkar… Halkı ne birinci yöntemle (telkin ve aydınlatma ile) ne de baskı ve istibdatla kendi amacımıza sürüklemeyi başaramadığımızı görüyoruz. Neden?

Bunu başarabilmek için, aydın sınıfla halkın anlayış ve hedefi arasında doğal bir uyum gereklidir.Yani aydın sınıfın halka telkin edeceği düşünceler, halkın ruh ve vicdanından alınmış olmalıdır. Oysa bizde böyle mi olmuştur? O aydınların telkinleri milletimizin ruhunun derinliklerinden alınmış düşünceler midir?

Şüphesiz ki hayır! Aydınlarımız içinde çok iyi düşününler vardır. Fakat genellikle şu hatamız vardır ki, incelemelerimize temel olarak, genellikle, kendi memleketimizi, kendi tarihimizi geleneklerimizi, kendi özelliklerimizi ve ihtiyaçlarımızı almayız. Aydınlarımız belki bütün cihanı, bütün diğer milletleri tanır, lakin kendimizi bilmeyiz… Bu millete gideceği yolu gösterirken, dünyanın her türlü ilminden, buluşlarından, ilerlemelerinden yararlanalım, fakat unutmayalım ki, asıl temeli kendi içimizden çıkarmak mecburiyetindeyiz.

… İtiraf edelim ki, hala ve hala aydınlarımızın gençleri arasında halkla uyum gerçekleşmemiştir. Memleketi kurtarmak için bu iki zihniyet arasındaki ayrılığı durdurmak, yürümeye başlamadan önce, bu iki zihniyet arasında uyum sağlamak gereklidir. Bunun için de biraz halk kitlesinin yürümesini hızlandırması, biraz da aydınların çok hızlı gitmesi lazımdır. Ama halka yaklaşmak ve halkla kaynaşma daha çok aydınlara düşen bir görevdir.

Gençlerimiz ve aydınlarımız, ne için yürüdüklerini ve ne yapacaklarını ilkin kendi kafalarında iyice belirlemeli, onları, halkın içine sindirebileceği ve kabul edebileceği bir duruma getirmeli, onları ancak ondan sonra ortaya atmalıdır.

Bizim halkımız çok temiz kalpli, çok asil ruhlu, ilerlemeye çok yatkın bir halktır. Bu halk eğer bir kez karşısındakinin içtenlikle kendisine yararlı olmaya çalıştığına inanırsa, her türlü hareketi kabule hazırdır. Bunun için gençlerin her şeyden önce millete güven vermesi gereklidir."