Ergenlik Dönemi Özellikleri ve Sorunları

Ergenlik hızlı büyüme ve gelişmenin olduğu kız-erkek cinsel özelliklerinin belirdiği iki-üç yıllık ilk gençlik dönemini kapsar. Kızlar erkeklerden 1-2 yıl önce ergenliğe girer,büyüme ve cinsel olgunluklarını 1-2 yıl erken tamamlar. Ergenlik her çocukta ayrı yaşlarda başlar. Ergenliğin fizyolojik değişiklikleri kızlarda ilk aybaşı kanamasıyla,erkeklerde ise erlik gözelerinin (sperm) yapımıyla doruğa ulaşır.
Genellikle ergenlik ve gençlik çağı en sağlıklı yaşam dönemidir. Çocukluk hastalıkları geride kalmıştır. Yetişkinlik çağına özgü hastalıklar ise çok uzaktır. Hastalıklardan ileri gelen ölüm oranı 10 yaşından sonra birden düşmektedir. Ergenlik döneminde görülen ölümlerin başlıca iki nedeni vardır: Trafik kazaları ve intihar.
Ergenliğe özgü denebilecek tek hastalık belki de ergenlik sivilceleridir. Ter ve yağ bezlerinin salgıları artmakta ve birikim olmaktadır.
Gençlik,çocukluk ve erişkinlik arasında yer alan,gelişme,ruhsal olgunlaşma ve yaşama hazırlık dönemidir. Ön ergenlik kızlarda10-12,erkeklerde 11-13;ergenlik kızlarda 13-15,erkeklerde 14-15 yaşları arasında başlar.
Ergenlikle başlayan hızlı büyüme gençlik çağının sonunda bedensel,cinsel ve ruhsal olgunlukla biter. Bu evreye bir ?başkalaşım? ya da ?farklılaşma? evresi gözü ile de bakılabilir. Nasıl kozadan çıkan tırtıl ne kozadaki biçimine ne de kelebeğe benziyorsa aynı biçimde ergen de ne erişkin ne de çocuk olan kimliğini belirleme savaşı içinde olan bireydir. Başka bir deyişle erişkin adayı olan ergen ne çocuktur ne de erişkin.
Fırtına ve gerginlik dönemi olarak da açıklanabilen ergenlik hangi toplumda olursa olsun ,her bireyin yaşadığı bir evredir.
Ortaokul yıllarına denk düşen ilk gençlik ya da yeni yetmelik yıllarında,cinsel uyanışla birlikte yeni ruhsal özellikler ve davranışlar kendini gösterir. Dengeli ve uyumlu ilkokul çocuğu gider,yerine oldukça tedirgin,güç beğenen ve çabuk tepki gösteren bir genç gelir. Duyguları hızlı bir iniş çıkış gösterir. Çabuk sevinir çabuk üzülür. Çabuk sinirlenir,olur olmaz şeyi sorun yapar. Tepkileri önceden kestirilemez olur. Derslere ilgisi azalmış,çalışma düzeni bozulmuştur. İstekleri artmıştır. Kendisine tanınan hakları yetersiz bulur. Evdeki kuralların çokluğundan ve sıklığından yakınır. Ana-babanın uyarılarına birden tepki gösterir ,ters yanıtlar verir. Sürekli bir gidiş geliş içindedir. Evde pek durmak istemez. Dönüş saatine aldırmaz,yemeğe geç kalır. Dağınık ve savruk olur. Sık sık bir şey devirip kırar. Oburlaşır,girip çıkıp bir şeyler atıştırır.
İlgileri artmış,gelgeç hevesleri çoğalmıştır. Gürültülü müziğe bayılır. Süse ve giyime düşkünlük gösterir. Genç kız ayna karşısında saatler geçirir. Bir sivilceyle gün boyu uğraşır,kaygılanır. Genç erkek boyasız ayakkabısına bakmaz ama saçını günün modasına göre kestirmekte direnir. Zayıflık-şişmanlık,uzun boy-kısa boy,yüz çizgilerinin düzgün olup olmadığı sorun olmaya başlar. Gizliliğe önem verir. Odası varsa saatlerce odasına kapanır hatta kapısını kilitli tutmaya özen gösterir. Duvarlara renkli resimler ve sanatçıların posterlerini asar. Arkadaşlarıyla gizli konuşmaları ve fısıldaşmaları olur. Kardeşlerini yanına sokmaz,tersleyip uzaklaştırır. Uzun uzun düşler kurar. Günlük tutmaya başlar. Şiir ve öykü yazmaya özenir. Kendinden habersiz mektuplarının ve yazdıklarının okunmasına büyük tepkiler gösterir.
Toplumsal olaylara ve politikaya ilgi artar. Kulaktan dolma ya da ödünç alınmış düşünceler savunulur. Büyüklerle tartışmaya girişir. Bunu yaparken ana-babasına aykırı gelen düşünceleri ileri sürer. Ana-babasını eleştirmek fırsatını kaçırmaz. Öğütleriyle davranışları arasındaki aykırılığı yüzüne vurur. Ana-babasının hoşuna gitmeyecek davranışlarda bulunmaktan adeta tat alır. Onların seçtiklerini giymez. Aykırı renkler ve kıyafetler seçer. Ana-babasına karşı çıkmak için karşı çıkar. Saçma olduğunu bilse dahi bazı fikirleri savunmaktan zevk alır.
Kısacası ilk gençlik ve gençlik çağı oldukça fırtınalı bir dönemdir. Bu dönemde genç kendi kendisiyle ve çevresiyle sürekli bir savaş içinde görülür. Psikoloji açısından bu çelişki duyuş ve davranış özellikleri bu dönem için olağan sayılır. Ancak kimi gençte bu dönem daha gürültülü geçer. Kimi gençte daha az çalkantı ile atlatır. Gençlerdeki bu coşkuyu,tedirginliği ve tutarsızlığı en iyi tanımlayan kelimeyi Türkçe?mizde buluyoruz;?delikanlılık?.
Şimdiye dek sayılan belirtiler,bu çağdaki gencin bocalamalar,çelişkiler ve bunalımlar içinde olduğunu göstermeye sanırım yeter. Gencin içine düştüğü bu ruhsal çalkantının bir nedeni,anlamı vardır. Hızlı beden gelişmesiyle birlikte gelen cinsel uyanış,genci hazırlıksız yakalamakta ve bunaltmaktadır. Çünkü doğanın bir oyunu ile bedensel büyüme hızlanmakta,ruhsal olgunlaşma ise geride kalmaktadır. Dengesi bozulan genç bu yeni duruma alışmaya çabalamaktadır. Tepkilerindeki iniş çıkışlar,davranışlarındaki tutarsızlıklar,duygularındaki değişkenlik hep bu uyum çabası ile açıklanabilir. Başka bir deyişle genç,içten gelen saldırganlık ve cinsel dürtülerin baskısı altında bulunmakta,kendisi için yeni ve yabancı olan bu duyguları bir düzene sokmaya çalışmaktadır. Tıpkı toy bir sürücü gibi arabasını doğru yolda tutmaya çabalamakta ama sağa sola yalpa yapmadan yol alamamaktadır.
Genç bir yandan büyümek için sabırsızlanmakta,öte yandan çocuksu davranışlardan sıyrılamamaktadır. Ergenlik belirtilerini yaşıtlarından çok önce gösteren gençlerde bu bocalama daha da belirginleşir. Yetişkin boyutlarına ulaşmış bir bedende çocuk kişiliği vardır. Dün sek sek oynayan kız çocuğu,ilk aybaşısını gördü diye kendini bir günde yetişkin gibi davranmaya zorlayamaz. Bu çelişkiyi kendi içinde gören genç,ana-babasının çelişkili tutumlarıyla büsbütün bocalar. Anne kızını sokakta oynatmak istemez, ?Artık genç kız oldun.? Der. Kardeşine sataşan ağabeye baba, ?Utanmıyor musun,koskoca adam oldun.?der. Öte yandan ?Daha o kadar büyümedin.?diye tek başına ya da arkadaşlarıyla gezmeye yollamaz.
Bu çağ gencin yeni arayışlar içinde olduğu bir çağdır. Genç her şeyden önce kendini aramaktadır. Kendi kişiliğine çeki düzen vermeye çalışır. Kendi kimliğine kavuşabilmesi için,genç,önce ana-baba etkisinden sıyrılmaya çalışır. Onun gözünde ana-babası hiç yanlış yapmayan kişiler değildir. Onları eleştirmeye başlar. Beğenileriyle alay eder. Sanki ana-babadan öğrenilecek bir şey kalmamıştır. Öğütleri batar,uyarıları onu kızdırır. Bunu yaparken de çok aşırıya gider. Altı yaşındaki çocuk babayı en güçlü,en çok bilen,hiç yanılmaya biri olarak tanır. On altı yaşındaysa donu tahtından indirir.
Gençlik çağı bağımsızlık çağıdır. Genç evden kopar,çevreye yönelir. Evde oturmak ona işkence gibi gelir. Spora ilgi artar. Kendisini arkadaşlarıyla karşılaştırır. Onlarında aynı sorunları yaşaması kümeleşmelere sebep olur. Ana-babasından değişik olma çabası onu bir anlamda boşluğa itmiştir. Bu boşluğu arkadaşlarıyla doldurmak ister. Onlar gibi argo konuşur,kendine sırdaş ve dert ortağı seçer. Arkadaş kümesi içinde bağlılığa önem verir. Küme dışına itilmemek için kendisine aykırı davranışlarda bile bulunur. Evde arkadaşlarının eleştirilmesini tepkiyle karşılar. Onlara söz söyletmez. Ana-babada gencin kötü arkadaşlara uyup baştan çıkacağından korkar. Sıkı denetleme ve kimi arkadaşlarıyla görüşme yasağı koyar. Bu ise çocuğu daha çok sokağa iter.
Evde ana-babasıyla çatışması olan bir gencin arkadaşlarına kendini tümden kaptırması olasılığı daha yüksektir. Kendini bulma çabasında olan güvensiz ve yetersiz bir genç ,daha atılgan ve becerikli yaşıtlarının egemenliği altına girer. Ana-babasından yeter destek bulamayan genç,olumsuz arkadaşlıklara yönelir. Ancak ana-babasının denetlemesi ve uyarısı gereklidir. En sağlıklı gençler bile ara sıra yoldan çıkma eğilimi gösterirler.
Gençlik dönemi hayranlıkların ve tutkuların bol olduğu bir dönemdir. Gençler bir yandan ana-baba etkisinden sıyrılırken,öte yandan kendilerine yeni örnekler seçerler. Bir öğretmen ,bir sporcu,bir şarkıcı vb. onların benzemek istedikleri kişiler olurlar. Yeteneklerinden kusurlarına değin her türlü özelliklerini körü körüne beğenirler. Sürekli olarak hayran oldukları kişiler değişir. Bu değişiklik gencin ileride ne olmak istediği ile ilgilidir.
Kuşkusuz,gençlik çağında ortaya çıkan değişikliklerin tümü olumsuz değildir. Ruhsal alanda yaşanan çalkantı yanında,gençte pek çok olumlu gelişme gözlenir. Gencin düşünme yeteneğinde önemli sıçramalar olur. Soyut kavramları daha iyi anlar ve kullanır. İlgi alanı genişler ve çeşitlilik kazanır. İleride seçeceği meslekle ilgili konulara eğilir. Bir şeyler yapmak,başarılı olmak eğilimi çok güçlenmiştir. Toplumsal olaylara ilgi duyar. Hiçbir şeyi beğenmez tutumu ,giderek yerinde eleştirilere ve yorumlara dönüşür. Coşkuludur. Duygu ve düşüncelerini inançla savunur. Yaşanan gerçeklere pek aldırmadan ,toplum düzeninin birden değişmesini ister. Bu amaçla bazı ideolojik görüşlere girer. Problemleri çözmek için yalancı önderlerin peşinden sürüklenir. Amaçları uğruna kendilerine ve başkalarına zararı dokunacak eylemlere araç olabilir.

ERGENLİK DÖNEMİNDE YAŞANAN KAYGILAR
AİLELERİN ŞİKAYETLERİ
?Hırçınlaştı. Ders çalışmıyor. Sorumluluk duygusu yok. Canım sıkılıyor diyor. En küçük isteklerini sert bir dille bildiriyor. Kardeşlerini kızdırmaktan zevk alıyor.
?Okuduğunu anlamıyor gibi. Durgunlaştı,dalgınlaştı. Çabuk karamsarlığa düşüyor. Ara sıra hiç yoktan huysuzlaşıyor. Sert karşılıklar veriyor.
?İleri derecede alıngan. Derslerinde gene başarılı ama oyuna,eğlenceye çok düştü. Olur olmaz her şeye ağlıyor. Evde huzursuz dışarıda sıkılgan.
?Her istediğini yaptırmak istiyor. Aşırı süsleniyor. Siz bana karışmazsınız diyor. Babasından çekindiği için dolambaçlı yollara sapıyor.
?Derslerinde başarılı. Hiç sorun çıkartmayan bir çocuk. İki kez okula gitmemiş. Arkadaşlarıyla gezmiş. Sorunca yalan söyledi. Bu davranışı bizi çok şaşırttı.
?Çok harçlık istiyor. Çok geziyor,eve girmek istemiyor. Spora çok düştü. Derslerine boş veriyor. Banyoya sokamıyoruz. Ellerini bile yıkatamıyoruz. Saçını kestiremiyoruz
?Son derece asi ve hırçın olmaya başladı. Başına buyruk olmak istiyor. Dayak,kötü söz,tatlı söz hiçbiri sonuç vermiyor. Bir psikologla mı görüşmeliyim?
ÇOCUKLARIN ŞİKAYETLERİ
?Büyüklerin anlayışsızlığı ve baskısı,onur kırıcı davranışlar
?Arkadaş edinmede güçlük
?Kız-erkek arkadaşlığının olmaması,
?Kız erkek arkadaşlığının aile ve çevre tarafından anlaşılmaması ve karşı çıkılması
?Boş zamanlarını etkin bir biçimde değerlendirecekleri yerlerin,olanakların olmaması
?Evde ve okulda dayağın bir eğitim aracı olarak kullanılması
?Cinsel sorunlarını aile üyeleriyle konuşamamak
?Çocuk yerine konmak,ana-babaya karşılık verememek
?Ana-babanın arkadaş seçimlerine karışmaları
?Yeni tanıştıkları insanlarla rahat konuşamamak
?İzinsiz dışarı çıkamamak
?Kendine güven duymamak,sık sık yaptığı hatalardan dolayı utanmak
?Ölüm korkusu,dini konulara aşırı eğilim,neyin doğru neyin yanlış olduğunun araştırılması
?Dikkati toplayamamak,Ders çalışırken zamanını iyi değerlendirememek
?Ders çalışmasını engelleyecek bir çok yan uğraşların olması

Ergenlik Dönemi
( Addescent = Büyümek = Olgunlaşmak )
Dönemin başlama yaşı, cinsiyete ve ülkelere göre değişmektedir.
Ortalama olarak bu dönem, 11 yaşta başlar.
11 – 13 yaşları arasına giriş dönemi (puberte dönem) diyoruz.
Ergen, ne çocuk ne de yetişkindir. Kimliğini belirlemeye çalışan bir bireydir.
Ergenlik (13-18 yaş = Doğan Cüceloğlu 1992 )
Her iki cinsiyetle de olgun ilişkiler kurabilme.
Eril ya da dişil toplumsal rolü gerçekleştirme.
Bedensel özelliklerini kabul etme ve bedenini etkili bir şekilde kullanma.
Ana babadan ve diğer yetişkinlerden duygusal bağımsızlığı gerçekleştirme.
Aile yaşamına ve evliliğe hazırlanma.
Bir mesleğe hazırlanma.
Davranışlarını yönetebilmek için gerekli değerler ve ahlaki sistem geliştirme.
Sosyal sorumluluklar isteme ve başarma.
Aile ilişkileri:
Ergenlerin bu dönemde ailelerine olan bağımlılıkları azalır.
Hiçbir şey beğenmez, sürekli şikayet edecek bir şeyler bulurlar.
Eve istediği zaman girip çıkmak ister.
Ailesinin en ufak bir eleştirisine büyük tepkiler verir. Kendine yöneltilen eleştirileri kabul etmez, sürekli eleştirmeyi sever.
Boş vermişlik içindedir.
Anne babasının beğenileriyle alay eder.
Anne babasının düşüncelerini eskimiş bulur. Onlardan öğrenecek hiçbir şeyi kalmamış sanır.
Bu dönemde aileye büyük bir görev düşer. Aile bu davranışların bir süre sonra geçeceğini bilmeli ve sabırlı davranmalıdır.
Aileyle fikir bazında çatışma , isyankar tutum bu dönemde artar.
Arkadaşlarıyla ilişkisi:
Ergen için arkadaşları çok önemlidir.
Arkadaşlarının kendisi için ne düşündüğü çok önemlidir.
Bu dönemde ergenler kendi aralarında arkadaş grupları oluştururlar.
Bu grupların kendi aralarında yazısız kuralları vardır. Kurallarına uyan kişileri gruplarına alırlar.
Her ergen bir arkadaş grubunda olmak ister.
Erkeklerin kurdukları gruplar daha kalabalıktır, ilişkiler yüzeyseldir.
Kızlardan oluşan gruplar daha küçüktür, ilişkiler ise daha sıkıdır.
Ailesi içinde geçimsizlik ve dengesizlik olan ergenlerde, bir baskı hakim ise masum arkadaş grupları yerine çeteye yönelir.
Kız-erkek ilişkisi:
Ergenliğin ortalarına doğru, karşı cinse olan ilgi artar.
Ergen, karşı cinsin ilgisini çekebilmek için giyim kuşamına dikkat eder.
Ergenlik dönemiyle ilgili duygular:
Kızlar, erkeklerden daha erken duygusal olgunluğa ulaşır ve duygularını kontrol edebilirler.
Ergenin duygularında bir yoğunlaşma görülür, bunu ergen dışarı vurma ihtiyacı güder.
Ergen yaşadığı olumsuz duyguları bağırarak, ağlayarak, el – kol hareketleri yaparak belli eder.
Ergenin yaşadıkları olumlu duygularsa ergen şiir yazar, öykü yazar ya da hatıra tutar.
Ergen duygularını daha çok arkadaşlarıyla paylaşmaktan hoşlanır.
Aşık olmak bu dönemde baskın bir duygudur. Bazen bunu karşı cinse belli edebilir, bazen de duygularını saklamayı tercih edebilir.
Bu dönemde aşırı şekilde hayal kurma görülür.
Ergende yalnız kalma isteği vardır.
Ergen, sosyal ilişkilerden korkar.
Sevgi, ergenin ihtiyacı olan bir duygudur.
Soyut işlemler:
Genelleme, tümdengelim – tümden varım zihinsel işlemleri rahatlıkla yapabilir.
Bir sorunun çözümünde bir çok faktörü görebilir ve ele alabilir.
Mecazi söyleyişi anlayabilir.
Miza ve espri anlayışı da gelişmiştir.
Mantık oyunlarını sever ve onlarla uğraşır.
Tartışmalara katılmayı sever.
İnsanlık, hürriyet, adalet ve din gibi soyut kavramları anlamaya başlarlar ve düşünebilirler.
Kişiye, yere ve zamana göre değişen görece kavramlar da bu dönemde edinilir.
Kuralların değişebileceğini kavramaya başlar.
Ergen kendi kendini çok eleştirir, kendini çok eleştirdiği için de herkes tarafından eleştirildiğini sanır.
Sanki herkesin dikkati onun üzerindedir, herkes onun dış görünüşüne çok önem vermektedir.
Ergenin ben merkezci düşünce biçiminin diğer bir özelliği de kendi düşüncesinin, kendi inançlarının en doğru en orijinal olduğunu sanmasıdır.
Ergen bir çelişkiler dünyasında yaşamaktadır. Bir yandan çevresindekilerin kendisine ilişkin düşüncelerine çok önem verirken, bir yandan da kendisini herkesten daha akıllı sanmaktadır.
Ergenler kendilerini olduğu gibi yargılamadan kabul eden, sevgi, saygı gösteren, güven ve destek veren özdeşim modelleri ile karşılaşma şansına sahip olurlarsa, sağlıklı bir kimlik geliştirebilirler.
Ergenlik dönemi, kısaca bireyin çevresiyle ve kendisiyle çatışma halinde olduğu bir dönemdir.
Kimliğe karşı rol karışıklığı ( ergenlik dönemi, 12-18 yaş = Erik Erikson )
Bu dönem boyunca, cinsel olgunlaşma ve beden büyümesi oldukça hızlıdır.
Kadın ya da erkek kimliği gelişir.
Arkadaşları ile toplumun söyledikleri birbirine uymadığı zaman çatışma olur.
Genital Dönem ( 11-18 yaş = Freud )
Cinsel çekicilik, toplumsallaşma, grup etkinlikleri, meslek planlaması ve yuva kurma gereksinmeleri belirir. Bu dönemin amacı, ergenin ana babasına olan bağımlılığından koparak aile dışındaki karşı cinsele olgun ilişkiler kurabilmeyi öğrenmektir.
Büyüme:
Ergenlik dönemi, büyümenin yeniden hızlandığı, biyolojik değişim ve olgunlaşmanın tamamlanarak çocuğun artık erişkin görünümüne girdiği dönemdir.
NOT: Kızlar ergenliğe erkeklerden daha önce girdikleri için erkeklerden daha uzundurlar.
Erkekler, 14 yaş civarında kızlara ulaşırlar ve onları geçerler. Aynı zamanda, 12-14 yaşları arasında kızlar erkeklerden daha ağırdır.
Kas kütlelerinde ¼ oranında artış görülür. Bu da ergenin sportif etkinliklere ve yoğun antremana hazırlıklı olmasını sağlar.
Kız çocukları 8-13 yaşlarında ergenliğe girebilir.
Erkek çocukları 9,5-15 yaşlarında ergenliğe girebilir.
Ergenlik süresi 2-6 yıl arasında sürebilir.
Ergenlik başlangıcında erişkin boyun % 80? i olan boy uzunluğu
2-4 yıl içinde erişkin boyun % 99?na ulaşır.
10-12 yaşlar arasında kızlar erkeklerden daha iri olurlar.

Ergenlikteki diğer ruhsal belirtiler;
Çoğunlukla düşüncede dağınıklık,dikkatini bir noktada fazla toplayamama,çabuk sıkılma,bir duygudan ötekine ızla geçme,çabuk öfkelenme,hırçınlaşma ya da kırılıp içine dönme ile belirginleştiğini anımsayalım. Bu dönemde ayrıca aşırı duygusallık ve saldırganlık da söz konusudur. Gençteki hormon değişiklikleri dolayısıyla adrenalin denilen maddenin kanda yüksek düzeyde bulunuşuna bağlı olabileceği gibi çocuğa sunulan davranış örnekleri de buna etkili olmaktadır.büyüklerini her engelleyici olay karşısında saldırganca bir davranışta bulunduğunu gören çocuk ve genç hiç kuşkusuz davranış yolu olarak bunu benimseyecektir. Bazı anne-babalar kendi duygusal sorunlarını çocuklarına yansıtarak saldırganlığı farkında olmadan besler ve destekler. Örneğin,bulunduğu sosyal ortamında kendini kanıtlayamamaktan dolayı eziklik duyan ya da baş eğmeyi.kabullenmeyi zayıflık sayan bir baba,çocuklarının dış ortam karşısında ezici olmasından bir gurur duyduğunu onlara sezdirerek bunu yapabilir. (mahallede komşu örneği)
Saldırganlığın nedenleri konusunda uzmanlar değişik görüşler ileri sürmüşlerdir. Freud?a göre saldırganlık dürtüsü organizmada doğuştan vardır ve cinsel istek kadar temel bir davranıştır. Bazılarına göre saldırganlık,yaşam alanına yapılan ve yapılacak olan hücumlara yönelik geliştirilmiş bir davranışken,bazılarına göre de bireyin amacının engellenmesi sonucunda ortaya çıkan kırıklığa karşı geliştirdikleri savunma mekanizmasıdır. Bu görüşlerin yanında bana göre en gerçekçi ve kanıtlanabilir olanı ise,saldırganlık öğrenilen bir davranıştır ve taklit yoluyla öğrenilir. Kendilerini,saldırgan davranışlar gösteren bireylerin yerine koyarak,onunla özdeşleşerek saldırgan davranma da bu tür öğrenmeye girer. Aynı zamanda sinema ve tv ?deki filmlerden de saldırganca davranışlar öğrenilmektedir.
Tv ve sinemanın eğitici,öğretici ve eğlendirici bir araç olarak sınırsız olanakları vardır. Tv ve sinema iki ucu keskin bir kılıç gibidir. Bilinçli kullanılmadığında yarardan çok zarar verebilir.
Bir çok tv ve sinema filminde saldırgan şekilde davranma ve şiddeti kullanma bir yaşam biçimi olarak sunulmaktadır. Araştırmalar şiddet ve saldırganlık unsuru taşıyan davranışların seyretme yoluyla taklit edilebileceğini göstermektedir. Tv ve sinemada gözlenen saldırganca davranışın teşvik gördüğü veya bir tür ödüllendirildiği durumlarda bu davranış daha çok taklit edilmektedir.
Seçici olmadan seyredilen tv ve sinema filmleri gençleri olumsuz etkilemektedir. Yapılan araştırmalar bu görüşü destekler niteliktedir. Filmlerin bireyin saldırgan olmasındaki önemini vurgulayan bir gerçeği anlatmak istiyorum. Olay üç gencin bir genç kızı izlemesiyle başlar. Karanlık sokakta bu genç kızı sıkıştıran gençler,onun ırzına geçtikten sonra yoldan geçen üç adasında bu genç kızla ilişki kurmasını engellememişler ve sonunda kızı öldürmüşlerdir. Gençlerin evinde yapılan aramada,olayda uygulanan yöntemi içeren kanlı cinsel suçu işleyen porno kasetler ele geçirilmiştir. Bu da işlenen suça porno filmlerin etkili olduğunu göstermektedir.
Yani saldırganlığı destekleyen filmlerin yanında ergenler için öbür tehlike porno filmleridir. Bu tür filmlerin gençleri etkilemesi yaşa ve kişilik özelliklerine göre farklılık göstermektedir. 12-17 yaş arasındaki gençlerde cinsel merak oldukça fazladır. Bu filmlerin izlenmesi bazı gençleri aşırı uyarmakta,bazılarında nefret yada suçluluk duygusu oluşmasına,bazılarında ise cinsel suçun işlenmesine yada normalden sapan bir davranışa neden olabilmektedir.
Porno filmlerdeki kadın-erkek arasındaki ilişkiler çok abartılı olduğundan çocukta cinsel yetersizlik duygusu uyandırabileceği gibi,çok doğal bir ilişkiyi hayvani,tiksindirici bir ilişki gibi görmesine de neden olabilir.
Batı ülkelerinde yapılan araştırmalar,ortalama olarak bir çocuğun 14 yaşına gelinceye kadar tv?de 20 000 cinayet ve bir o kadar da tecavüz sahnesine tanık olduğunu ortaya koymaktadır. Bir kuşak öncesi hacivat ve karagözün esprilerine gülerken,günümüzde çizgi filmlerde dahi şiddet kullanılmaktadır. Çocuklar artık ellerinde dinamit patlayan kedilere,farelere gülmektedirler. Bu konu ile ilgili yapılan tüm araştırmalar şiddet,saldırganlık ve adam öldürme sahneleri izleyen çocuklarda,gençlerde gerginlik,endişe ve bu olaylara meyilin ortaya çıktığını göstermektedir.
Kısaca ,porno ve şiddet konulu filmlere adı ?ahlak ve değer kaybı? olan yaygın bir hastalığın belirtileri gözüyle bakılabilir. Yarının yetişkinleri olacak olan gençlerimizin ruh sağlığı yerinde ,dengeli ve uyumlu bir birey olarak yetişmeleri,büyük ölçüde çocukluk yıllarında aldıkları uyarımlara bağlıdır. Benzer filmler insanlarda acıma,merhamet etme,başkalarına zarar vermeme canlıya karşı saygılı olma,canlıyı koruma ve sevme gibi insani değerleri köreltip bozmakta ve başkalarına acı veren olaylar karşısında insanların duyarsızlaşmasına neden olmaktadır.