gök yağlı bir ilmikti boynumda
hangi masaya otursam, gözlerimin önünde
birkaç eylül
gözlerimin önünde gürlerdi fırat
başka şekli yoktu yaşamanın
akşamlar doluydu her çalgıda
fırat'la büyür acı
doldursan da güneşi bira bardağına
yürü yalnızlığı bol olan sokaklardan
geceye benzeyen ince kızlar büyüt
dinle cümbüşünü yalnızlığa yeniden başlamanın
bir otobüs kalksın içinden
vur dik yokuşlara bir serseri gibi
dene her sayfasını hayatın
nasılsa gitmek gül yüzlü çocuk
tatar olan babasını sevmiyor da
çıraklığını deniyor serseriliğin
usta soyguncusu oluyor da hayatın
yine de korkuyor ölülerden
dostluk, bitirim duvar ustası
inşaatını tamamlıyor yüreğime
sonra bütün gemileri yanaşıyor kıyıma
ey sevimli yalnızlık
ne zaman bir yerden başlasam yaşamaya
bir gözümde yüzü yaşmaklı kadınlar çoğalıyor
öbür gözümü sürgün ediyorlar yalnızlığa
bu kadını sevdimdi
büyüterek bir bardak şarabın kırmızısında
bu kadın güzeldi, güle benzerdi
gözleri fırat'a benzerdi
fırat, gürler acıyla. kıyısında
büyür boynu bükük evler acıyla
(Dönemeç/7, Eylül-1976)