En Büyük Mutluluk Atatürk * Işıl Soğukpınar

10 Kasım Cumartesi günü. Sözü gençlere vermek fikirlerini önemsemek gerek diyoruz ya, işte yine bir öğrencimin Atatürk hakkındaki düşüncelerini paylaşmak istedim sizlerle:
?Şeflerin ödevi hayatı sevinç ve istekle karşılamak hususunda uluslarına yol göstermektir. ? diyordu Atatürk, ölümünden bir yıl önce yabancı bir devlet adamına. Tarihimizde ilk defa gerçekten halka yönelmiş köylüsüyle el ele kurtuluşun, mutluluğun destanını yazmış bir devlet adamının dünyaya seslenişiydi bu.
İmparatorluklar kurmuş bunca kimi dünya devlet adamları uluslarına ne getirmişti yağmalar, talanlar, sönmüş ocaklar, kazanılan topraklarla, kendi son şeref edebiyatları, fetih gururları dışında? Halkına köylüsüne ne kazandırmıştı. Bunca fetihler bunca istilalar ?hanedan? gururu, şan şeref tutuları dışında, hayatı sevinç ve istekle karşılamak için ne yol göstermişlerdi uluslarına?
Bir Atatürk, işte bir o gösterdi halkına, köylüsüne hayatı sevinç ve istekle karşılamanın yolunu. Çünkü o halktan biriydi. Halk çocuğu, halk adamıydı, halktan gelmiş ve yine halka yönelmişti. Gücünü zorbalıktan, tanrısal desteklerden değil yine halkın gücünden, halkın ona olan bağlılığı ve sevgisinden alıyordu.
Atatürk, Türk ulusunun mutluluğunu kendi mutluluğundan ayırmıyordu. O da tabi ki mutlu olmak istiyordu. Ancak hiçbir zaman mutluluğun tek başına olmayacağını biliyordu. Köylüsü halkı aç, susuz iken o nasıl mutlu olabilirdi ki? Zaten Kurtuluş Savaşı bunun en büyük kanıtıdır. O ona bahşedilen onca şan, şeref, rütbeyi elinin tersi ile itti ve halkıyla el ele vatanını kurtarmayı seçti. Bu savaş Türk?ün mutluluğuna açılan muhteşem bir kapıydı. Ana yurdu kurtulduktan sonra Türk?e hayatı sevinç ve mutluluk içinde yaşamayı göstermekti Atatürk?ün amacı. Bunu göstermek de Batı uygarlığına giden yolda gizliydi elbet.
Türkiye?nin dramı bütün geri kalmış ülkeler gibi ? Ölmesini bilmeyen şeylerle yaşamasını bilmeyenler arasındaki bitmek bilmeyen amansız çatışma ? daydı.
Ölmesini bilmeyen şeyler Türkiye?yi Batı dünyasından en az bir iki yüzyıl geride bırakan o kör inanışlar, bilimsel, olumlu düşünce düşmanlığıydı.
Atatürk bu çatışmada ölmesini bilmeyen şeylere karşı yaşaması gerekeni yaşatmaya çalışmış ve büyük oranda bunu başarmıştır. Ve o bu gibi yenilikleri düşünen ilk devlet adamımızdır.
Atatürk devrimlerini tabi ki tam yaptığına inanacak kadar saf değildi. O hiçbir zaman yaptıklarının yeterli olduğunu düşünmedi. ? Bana yaptıklarımdan değil, yapacaklarımdan söz edin. ? demesi de bunun en büyük kanıtıdır. Atatürk biliyordu ki devrimleri yetersizdi ama o yine de eksikliklerin devrimlerle giderileceğini, devrimlerin yine devrimlerle ayakta kalabileceğine inanıyordu.
Bu yüzden Atatürk devrimlerini ve tüm yaptığı yenilikleri ülkenin en dinamik bölümüne biz gençlere armağan ve emanet etmiştir.
Atatürk, Türk insanına nasıl ayakta kalınabileceğini, nasıl hayata sevinç ve mutlulukla bakılabileceğini göstermiştir. Bundan sonrası artık bize kalmış bir şeydir.
Onun yolundan gitmek, devrimlerine sahip çıkmak, onun yolunda ölesiye savaşmak bize düşen en büyük görevdir.
Atatürk?ün bize bıraktığı emanetlere sahip çıkmak onun bize olan inancını Türk gençliğine olan inancını hiçbir zaman kırmamak için bize bıraktıklarına sahip çıkalım ve hiçbir zaman onun yolundan ayrılmayalım. (Ayşe Ayhan)