Eğitime Sağlıklı Bakış ve 4+4+4 Tartışmaları? * Kemal Kocabaş

Son günlerde hükümet çevrelerinin yeni ilgi alanı eğitim oldu. Milli Eğitim Bakanının eğitimin gerçek, yığınla can alıcı sorunlar dururken ilköğretim okullarına seçmeli Arapça Dersi koyarak, 19 Mayıs törenlerine sınırlamalar getirerek, yarıyıl tatilinde ilköğretim öğrencilerine umre ziyaretleri yapılmasının önünü açarak ve pek çok uygulamasıyla eğitimin dinselleştirilmesi çalışmalarını hızlandırdığını basını yakından izleyen herkes görebiliyor. Devlet Bakanı Ali Babacan?ın Bilkent Üniversitesi?nde yaptığı değerlendirmeler bu günlerde basında geniş bir şekilde yer aldı. Bakan, Türkiye?de eğitimin reform yapılması gereken bir alan olduğunu, Türkiye?nin insani gelişmişlik endeksinde dünya sıralamasında 83. sırada yer aldığını, bunun nedeninin 25 yaş üstü nüfusun ortalama eğitim süresinin 6,5 yıl olduğunu, 25 yaş üstünü tekrar eğitim sistemine sokacak olanak yok diyerek bu ortalamayı yükseltmediği takdirde dünyanın en iyi on ekonomisi arasına giremeyeceğini ifade ediyordu.
Sayın Başbakanın son günlerde ?dindar öğrenci yetiştirmek istiyoruz? söylemi sonrası siyasal iktidarın yeni bir hamlesi karşımıza çıktı. İktidar, TBMM?ne toplumda eğitimle ilgili bileşenlerin görüşlerini almadan, tek sesli bir Milli Eğitim Şurası kararına dayanarak zorunlu eğitim süresini 12 yıla çıkarıyoruz (!) savı ile sekiz yıllık zorunlu eğitimi parçalayacak, eğitim kademelerini 4+4+4 şeklinde düzenleyecek bir yasa teklifini veriyordu. Önümüzdeki günlerde siyasal iktidarın, eğitim sistemini büyük oranda İmam Hatiplerin orta kısmını açmak için tasarladığı yasa teklifi ve yankılarını konuşacağız, tartışacağız.
Önce dünyadaki ve Türkiye?deki genel eğilimin altını çizmeliyiz. Kapitalizmin kar hırsı ile yeni saldırı ve ilgi alanı ?eğitim ve sağlıktır?. Eğitim ve sağlığın özelleştirilmesi ile bu alanlar bir ?insanlık hakkı? olmaktan çıkarılmıştır. Önümüzdeki dönemlerde küreselleşme denilen bu yeni trend ile örgütsüzleştirilen toplumun özellikle orta sınıfları ve yoksul kesimleri eğitim ve sağlığa erişim konusunda gittikçe zorlanacaklardır. Tıp fakültesi öğretim üyelerinin özel bir sağlık merkezinde yüksek bir ücretle hasta bakmasına izin verilerek, özel sağlık hizmetlerinin desteklendiği, kamu üniversitesi tıp fakültelerinin içinin boşaltılması sağlanmakta ve tıp fakültelerinin eğitim işlevlerinin aksadığını çalıştığım üniversitemde yakından izlemekteyim. Sonuçta eğitimde, sağlıkta bir ?özelleştirmeci? küresel eğilim ile siyasal iktidarın düşünsel dünyasındaki ?dinselleştirme? politikaları arasında Türkiye ve insanımız sıkışmaktadır.
Yaklaşık on yıldır ülkenin eğitim sorunlarıyla yakından ilgili bir eğitimci olarak ülkenin en önemli üç eğitim sorunu nedir? diye soranlara ? eğitimin niteliğini kaybetmesi, eğitimde yaşanılan adaletsizlikler ve eşitsizlikler, nitelikli öğretmen yetiştirme ve istihdamı? sorunu olarak yanıtlarım. Peki 4+4+4 olarak isimlendirilen ve 12 yıl zorunlu hizmet cilasıyla TBMM?ne sunulan iktidarın yasa teklifinde bu sorunlara yönelik bir çözüm önerisi var mı? Kesinlikle yok? Bir yurttaş, bir aydın olarak ülkemin çocuklarının 12 yıl zorunlu eğitim almalarından onur ve mutluluk duyarım. Ama niteliksiz bir eğitimle 12 yılın hiçbir anlamı yok?
Bu yasa teklifi neler getiriyor. İlk 4 yılı zorunlu kılıyor ve sonra 10 yaşında çocukları mesleki eğitime yönlendirmeyi amaçlıyor. Tabii ki burada mesleki eğitimden iktidarın anladığı İmam Hatip Liselerin orta kısmı? Eğitimde verimlilik ve sonuç almak için çocukları olabildiği kadarıyla kız-erkek karma okul ortamında beraber tutmak onların kendilerini keşfetmeleri ve birey olmaları anlamında çok önemlidir. Bu yasa teklifine bu anlamda ciddi itirazlarımız var. Nedir bunlar?
1)Bu yasa geçerse kız öğrencilerin büyük bir kısmının özellikle kırsalda ve kentlerin yoksul bölgelerinde 4 yıllık birinci kademe sonrası eğitim yaşamından ayrılma potansiyelleri vardır. Çağımızda kızların eğitimi yaşamsal önemdedir. Bu yasa çıkarsa artık yeni slogan ?Haydi Kızlar Eve? olacaktır. Bu konuda Köy Enstitüleri, Köy Enstitülü öğretmenlerin, Türkan Saylan?ın ve pek çok demokratik kitle örgütünün nüfusumuzun yarısı olan kadınların eğitimi için verdiği emek boşa çıkacaktır. Kızlarını okutmayan toplumların asla çağdaş uygarlık çizgisine ulaşamayacakları açıktır.
2)10 yaş, öğrencilerin geleceğine yönelik karar vermek, meslek seçmek için çok erkendir. Çocukların bu tercihi ileride telafisi olmayacak sıkıntılar üretebilir. Çocuğun daha bilinçli, birikimli olduğu bir dönemde meslek seçimi yapılmalıdır.
3)Ülkede 8 yıllık zorunlu eğitimle eğitim yaşamına giren İlköğretim Okulları yerine her meslek lisesine ait ortaokullar açılması zorunluluğu doğacak ve kaotik bir süreç oluşacaktır.
4)Siyasal iktidarın 4-5 yıl öncesi büyük kaynaklarla hayata soktuğu, itirazlarımızın da olduğu İlköğretim Müfredatı işlerliğini kaybedecek ve ülkenin eğitim sistemi aceleci, politik ve ideolojik hezeyanların arenasına dönüşecektir.
5)Sayın Başbakanın dillendirdiği ?Dindar öğrenci yetiştirmek istiyoruz? istenci doğru ve bilimsel bir yaklaşım değildir. Kişiler din ile ilişkilerini özgürce kendileri belirlemeli, eğitim tek tip insan yetiştirmenin aracı olmamalıdır. 4+4+4 yasa teklifinin altında bilinç altı rövanşif bir duygu ve okulları arka bahçeye dönüştürme arzusu vardır. Bu rasyonel bir düşünce değildir.
Eğitim, dünyaya, doğaya, insana, olaylara bakışı zenginleştiriyorsa, neden? niçin? nasıl? diye soru sordurabiliyorsa, eleştirel aklı öne çıkartabiliyorsa anlamlıdır. Eğitim, beyinde öğrenilen bir bilgiyi, elde beceriye dönüştürebiliyorsa anlamlıdır. Eğitim çocuklarımızda öğrendikleri arasında ilişki kurdurabiliyorsa, muhakeme yaptırabiliyorsa, sanatla buluşturabiliyorsa anlamlıdır. Çağdaş eğitim budur. Ülkeyi yönetenlerin eğitime bir de bu pencereden bakmalarını dilerim. Aceleyle meclise sunulan bu yasa teklifinin tekrar düşünülmesi, tartışılması ülkemizin geleceği için yaşamsal önemdedir.