Çocuk Eğitimine Genel Bakış

İnsan yaşamında ilk yaşların önemi, bugün bilimsel araştırmalarla kanıtlanmıştır. Özellikle ilk üç yaşta beyin ve sinir sisteminin hızlı gelişmesine paralel olarak çocuğun öğrenme gücü de hızla artmakta ve çocuğun yeterli gelişebilmesi için çevreden gelen uyaranlar çok önemli olmaktadır. Erken yaşlardaki gelişimi çevresi tarafından desteklenmeyen çocuk, bundan olumsuz olarak etkilenir. Bu yaşlardaki olumsuz veya yetersiz koşullar, özellikle zihinsel gelişimi ileride telafisi zor bir şekilde baltalar.

Çocuk anne karnında gelişmeye başlar, 0-3 yaş arasında çok hızlı bir gelişim gösterir ve ergenliğe kadar giderek azalan bir hızda gelişimi devam eder. Bu gelişim çok yönlüdür. Zihinsel, sosyal, duygusal, ahlak ve bedensel alanlar aynı anda ve birbirini etkileyerek gelişirler. Çocuğun gelişimi her yönüyle destek görmelidir, aksi takdirde birinde varolan bir aksama diğer alanı da mutlaka etkileyecektir.

Gelişimi desteklenmemiş bir çocuk başka bir çocuğa göre, hayata geriden başlayacaktır. Erken yaşlarda uygulanan eğitim ve gelişim programları gerek bu elverişsiz ortamların olumsuz etkilerinin telafisinde, gerekse çocukların yeteneklerinin sonuna kadar geliştirilmesinde etkili olur.

Bütün dünyada çocuğa hizmet sağlayan programlar 2 şekilde varolabilir: Kurum Merkezli ve Ev Merkezli.

1. Kurum Merkezli
Okul, anaokulu, gündüz bakım evleri. Buralarda amaç; çocuğun kapsamlı gelişimidir. Ancak, kurumsal eğitimin başarılı olabilmesi için, bu eğitimin yapıldığı koşulların yani, uygulanan programın, uygulayan öğretmenin, kullanılan araç, gereç ve fiziksel ortamın çok büyük önemi vardır. Bu öğelerin herhangi birindeki eksiklik, o kurumda verilen programın etkisini azaltabilir. Bunun yanısıra kurumsal okul öncesi hizmetlerinin ailenin tutum ve eğitimiyle de bir devamlılık göstermesi bu hizmetlerin başarılı olmasında önemlidir. Diğer bir deyişle, bu programların başarılı olabilmesi için aile ve kurumun iş birliği içinde olması yani, kurumda verilen eğitim ve öğretimin ev tarafından desteklenmesi, anne ve babaların da kurumdaki öğretmenlerle devamlı diyalog halinde olması gerekmektedir.

Türkiye?de kurumsal olan okul öncesi eğitim programları, çocuğu kendi bünyesi içine alıp eğittiği, en kısa zamanda çocuğu içeri alıp veliyi dışarı çıkarmayı amaçladığı için aileye çok az, hatta hiç ulaşamamaktadır. Bazı kurumlarda ailelere yönelik en fazla, arada bir uygulanan 1-2 saatlik konferans ve seminerler yapılmaktadır. Konferans ve seminerlerin de ailelerde kalıcı davranış değişikliği yaratmadığı araştırmalarla kanıtlanmıştır.

Dolayısıyla, kurum ve aile birbirinden bu kadar uzak tutulurken, çocuk kurumda öğrendiği, edindiği tutum, davranış ve bilgileri evde kullanamamakta ve unutmaktadır. Hatta ev ve kurum arasındaki eğitim ve tutum farklılıkları çocuğu çelişkiye sokmakta ve çocuk her iki ortamda da kendini rahat hissedememektedir.

Öte yandan, Türkiye?deki okul öncesi kurumlarının çocuğu içeri alıp veliyi dışarı çıkartma tutumu, çocuklarda ve ailelerde birçok başka sorunlara da neden olmaktadır. Çocuklar ebeveynlerine en çok bağımlı oldukları 0-3 yaş döneminde, sağlıklı olmayan bir ayrılık anksiyetesi yaşamaktadırlar. Oyuncak ve arkadaşların varlığıyla son derece eğlenceli mekanlar olmasına rağmen, çocukların bir kısmı için okul öncesi merkezler bir cehennem haline dönmekte ve gitmekten vaz geçmektedirler. Aynı zamanda ailelerin de ayrılma konusunda yaşadıkları haklı kaygılar, çocuğun en kısa zamanda alışması adına bastırılmakta ve anne-babalar çocuklarının günboyu neler yaptıklarını, arkadaşlarıyla ve başka insanlarla nasıl ilişki içine girdiklerini gözleme ve gerektiğinde öğretmen ve uzmanları model alma fırsatına sahip olamamaktadırlar.

2. Ev Merkezli
Bu programlar, çocuğun bakım ve eğitimini üstlenen kişileri çocuk gelişimi ve eğitimi konusunda desteklemeyi ve geliştirmeyi amaçlar. Dolayısıyla, bu programlar anne-babaları ya da bu rolü üstlenmiş diğer kişileri çocukların gelişimi ve eğitiminde etkin kılar. Desteklenen ve değişen bir ev ortamı çocuğun gelişimini hızlandırır.