Çocuk Edebiyatının Konuları Neler Olabilir?

Çocuklar için üretilen edebiyat metinleri konularım çocuğun olası dünyasından almalıdır. Yani idealize edilmiş bir dünyanın olayları, değerleri belki biz yetişkinleri ilgilendirebilir. Ama başta kimliğini çözümlemeye çalıştığımız benmer-kezli çocuk, kendisini ilgilendiren konuların dışına çıkıldığında çok çabuk dikkatini yitirir. Bu nedenle kendi çevresinde, ilgi alanındaki konular ile ilgili olarak yaratılan bir dünya çocuğu okumaya yüreklendirecek, okudukça edebiyatın kurgusundan kaynaklanan sistematik içinde daha düzenli düşünmeyi öğrenecektir. Böylece hem okuma alışkanlığı, hem düşünme ve yorumlama yeteneği artacak olan çocuk, okumanın amaçlarından birisi olan eleştirel bakış açışım da kazanmış olacaktır.
Çocuk kitaplarında sıkça karşılaşılan aşırı öğreticilik ise çocuk edebiyatı açısından bir risk etkenidir. Çünkü çoğu yetişkin, asıl doğrunun kendi doğrusu olduğunu savunur. İyinin ve doğrunun giderek göreceleştiği günümüzde, kimin doğrusunun daha doğru olduğu tartışılırken, çocuklara ahlâk ve erdem dersi verme alışkanlığı Türk çocuk edebiyatında henüz aşılamamış bir durumdur. Çocukların her şeyi ilk kez öğrendikleri gerçeği göz önünde bulundurulursa, öğreticiliğin çocuk kitaplarından bütünüyle yalıtılması söz konusu değildir. Bu nedenle çocuklara öğretilen gerçeklerin, yazarın öznel gerçeklerinden yalıtılmış olması, istenmeyen öğ-reticikten uzaklaşmayı sağlayacaktır. Yoksa çocuk kitabı otoriter bir araca dönüşerek, yazarın doğrusunu zorla benimseten bir nesne oluverir. Bu bağlamda çocuk kitaplarında otoriter/antiotoriter anlatım özelliğinden söz edilmektedir. Bu kavram/lar, çocuk kitabındaki konusal otoriteden çok, kitabın anlatımına egemen olan yaklaşımı belirler. Yani, edebiyat kitabının iki düzlemlili-ği arasındaki ilişki, kitabın anlamını tek bir anlama indirgeyecek kadar yakınsa, kitabın çokanlamlılığı kaybolur. Bu da, yazarın söylemek istediği tek bir doğrunun varlığını ve haklılığını egemen kılar. Karşımıza edebiyat kitaplarına benzeyen, ancak okurunu kitabın içine sıkıştırılmış tek bir doğruya inandırmaya çalışan kitaplar çıkar ki bu tür anlatımlı kitaplara otoriter anlatımlı kitaplar denmektedir. Aslında batılı ülkelerin çocuk kitapları eleştirisi bağlamında ortaya çıkan böylesi bakış açıları, bizim çocuk edebiyatımızı da yakından ilgilendirmektedir. Çünkü politik nedenlerle olduğu gibi ahlaksal nedenlerle de çocuk kitapları sıklıkla bir angajman aracına dönüşmektedir. Bu durum da anne, baba ve eğitimcilerin üzerine büyük sorumluluk yüklemektedir.
Şimdiye kadar yaptığımız saptama ve elde edilen sonuçlar göz önüne alındığında, çocuk edebiyatı kavramının sınırlarını da belirlemiş olmaktayız.
Çocuk edebiyatı için yapılan tanımlamaların yanı sıra, kavramı böyle bir anlayışla çözümlemenin de gerekli bir uğraş olduğu kabul edilmelidir. Bu arada, örneğin, Şirin'in çocuk edebiyatı için yaptığı şu tammlama haklı ve yerindedir: “…..çocukların büyüme ve gelişmelerine, hayal, duygu, düşünce ve duyarlıklarına, zevklerine, eğitilirken eğlenmelerine katkıda bulunmak amacı ile gerçekleştirilen çocuksu bir edebiyattır.” Görüleceği gibi bu tanımlama çabasında da çocuğun gereksinimleri gözetilmiş ve çocuk boyutu ön planda tutulmuştur.