Ölü Şiiri * Enis Batur

<> derdi, şüphe yok,Priene'yi görse Kavafis, bir çırpıda:Yalçın dağa sırtını vermiş şehir,başka hangi güç çıkartabilirdi orayabu gür mermer külçelerini, başkahangi neden özendirirdi sonsuz ovaufka uzanırken tırmanmaya, dimdik? <> diyecekti yaşlı şairbesbelli: Yazabilseydi <<ölmeden önceyazmam gereken 25 şiir daha var>>demişti, hiç değilse bir tekini.

Yüzler, Beş * Enis Batur

İçinizdeki kötülükten utanmayın, benseviyorum yanaklarınıza yayılan ateşi,seviyorum ben fena ve mahrem olanıboynunuzdan yukarı kabaran. Açığavurabilse, ah yırtabilseniz gömleğinizibaştan aşağı: Göğsünüz inip kalkarkensayardım tek tek sapsarı kirpiklerinizi,bir elim ateşin içinde kavruk, ötekikulağınızın üzerinde: Ayva tüyü, meme, şelâle.

Başka Yollar * Enis Batur

Bazı yolculuklarımı Gece`ye benzetiyorum ben. Kendi karanlığımın, ama bir başkasının uykusunun içinde başlayan, gelişen seferler onlar. Kaybolmaktan, kayboluştan söz etmiyorum tam; aramanın, yaklaşıyor olma duygusunun çekirdeğinden eksik olduğu birkaç yolculuğun yanından geçtiğim oldu, ama hiçbirini Gece`yle, gecelerle örtüştüremedim bu nedenle (…) Dönüp, dönenip duruyorum olduğum…

Ars Poetika * Enis Batur

Hiçbir şeye benzemediği söylendi şiirlerimin, Wallace Stevens'a benzediğim, hiç kimseye benzemediğim, olsa olsa “II. Yeni'nin devamı'', “III. Yeni'nin ta kendisi'' sayılabileceğim — “delisaçması bir söz ve işaret yumağı'' denildi. Bütün bunlar bensem, bütün bunlar bendim. Yaktığım kağıtlar, fırladığım kürsüler ve çekilip dinlediğim kör mağarada söyleştiğim…

Mor * Enis Batur

Aşkınlığın gizli kafesinde barınan nedir, tortulaşmadan, kaskatı? Rüzgarın sürüklediği ışıksızlık diliminde bizi birleştiren ortak çağrışım? Bir ölünün sesi yoktur oysa, bize ulaşacak. Ama nedir, en sağır böğrüme saplanan bu sancı? Ya şimdi, ona doğru uzattığımız el kadar güneş? Upuzun bir şahin geçiyor üzerimizden, göğe doğru…

Damla * Enis Batur

Zaman, dolmakalemin kustuğu mürekkep damlasında biçim alır: Islak, aldığı ışıkla canlı, geçip gittiği kurumasından belli. Etkisine gelince, kapladığı ilk, kesin alanın etrafında, neden sonra kağıdın dokusunun emip yaydığı bir hale belirir ya, bellek herşeyi biraz tutar biraz büyütür.

Çift * Enis Batur

Pus, sis, alaca bir tesbih saatler, çeviriyorum. Bir düğme açıyorum yakamda, bir başka düğme kapanıyor, çıkıp yürüyorum nisandan nisana doğru. Düşüyor işte dilimdeki tetik ve havaya çiziyorum sesleri, sessiz harfleri bomboş bir çiviyle. Bir düğme açıyorum yakamdan, bir düğme daha açıyorum: Tutup kökünden söndürdüğüm geceye…

Beş Gül * Enis Batur

Sizin için tuttum beş gül getirdim Sevgili, durup dururken beş kırmızı gül getirdim, kan. Beş beyaz gül süt, beş sarı gül altın yaprak, tuttum beş pembe gül getirdim Sevgili, tan. Başka bir el koparmış onları, benim elim bunca korkak: Bir dikmeyi bilirim. bir de dokunmayı:…

Beyaz Sayfa * Enis Batur

Bir okur yakınıyordu: “Şiirlerinizdeçok sayıda özel isim geçiyor: Yabancı kentler,insanlar, hatta bazen de kelimeler”. Onu dikkatledinlemiş, birşey anlayamamıştım. “Neden Brugesya da Monteverdi'yi yabancı buluyor da,mürekkep ya da tılsım geçinceo kelimeleri, anlamlarını, anlamlarınınberisinde örtünen erden yüzlerini tuttuğunabu kadar çabuk inanabiliyor acaba?” demiştimkendi kendime. Bruges'de topal bir…

Amazon * Enis Batur

Gecemden uykuyu söküp aldılar, yüzümden gamzeyi: Aynalara durdum günden güne, boy aynalarına serdim pozumu, vitrinden vitrine bir cinnet, gezdim: Mevsim sonu gelirken mankenler bile çıplak, tamamdı. Geceme uyku verdiler sonra, göğsümdem söküp aldılar kem yengeci: Gidip geliyordum ki eksik sisli aynaların içinde, duydum Yengeç'in kirbaçsıi…

Albino * Enis Batur

kaç gece kaç gün geçti bilmem; bembeyaz denizin üzerinden uçarı bir kabuk, uzun, arşa yükselen albino dalgaların savurduğu kör bir lekeydim: yorgun, korkusunu çoktan terketmiş, hem iki boşluk duygusu arasında sonsuz kuş, hem kuyunun dibinde soluksuz karanlık hayvanı, bekledim, kaç gece kaç gün geçti bilmeden…

Kırkikindiler * Enis Batur

'Bu sarı, tok tütünü senin için ayırdım; senin için soydum domatesin kabuğunu, senin için dildim, tuzladım'. 'Senin için perdaha çektim içimdeki hayvanı; gövdemi yaya, burguya aldım senin için. Bu koku, bu kor, bu gemsiz istek senin açlığın için'. 'Toprak suya doydu bu yıl, ben sana…

Oruç * Enis Batur

Bir tabak tarhana koyduönüne, bir avuç maydanoz;parmaklarını tuttu, bileğini,kolunun içini öpüp bıraktı,soğanı kırdı, böldü ekmeği vebekledi: Zaman hızla içineakıyordu. “Bu seferî gövde sana birikti”dedi, duyulur duyulmazbir sesle.

Sahici Sanrı * Enis Batur

Sabahın eşiğinden devriye gözümKarşı tepeye hafif, uçarı bir hızlasüzülürken vurkaç bir duygu tırmanırsırtıma: O mor, etli ışığın içindenmadde kıpırdayacak sanırsın. Güzel yağmur, kıvrak yağmur: Durubir sevda sonrasına kilitle beni.

Ulak * Enis Batur

Yıldan yıla geçerkenhikayeler topladım evlerde,çıkından çıkına doldum taşırdımhiç bir yere sığmayan ölüm dirim haberlerini,çıkamadığım yokuşlarıbağışlıyorum giremediğimçıkmazları. Doydumgezdiğim caddelerdekovandan kovana delik deşikgötürdüğüm uğultulara.Bir kül ki boşuna: Benunutsam, kimse hatırlamaz. Belki de yenilenmeli ağaçlar.Boyalar devşirilmelimevsimin yapraklarından,haşarı erguvandan.Yepyeni fırçalar alınmalı çarşıdan,insan eliyle germeli bezi tahtaya:Herkes kendine görülmemişbir düş…