ATATÜRK'ÜN CUMHURİYET SAVCILARINA SESLENİŞİ

Belge: Atatürk'e Göre Cumhuriyet Savcısı
Özel Kalem Müdürlüğü/214
9.Ekim.1925 yılı sıra numarası 124
Her uygar ve çağdaş devlette olduğu gibi Türkiye Cumhuriyeti Adliyesinde de Cumhuriyet Savcılarını, yüksek ve olağanüstü önem taşıyan bir görev ve bir makamın temsilcileri olmak üzere tanırım. Devrim Savcılarının kendilerine emanet edilmiş bu büyük görevin önem ve duyarlılığına uygun bir durumda uyanık ve aktif bulunmaları hususunu adliyelerimizin başarı ve üstünlüğü etkenlerinin en önemlilerinden sayarım. Laik Türk Devrimi, çağımızın uluslara yaşam ve yükselme yeteneğini ereğe ulaştıran en son ve en uygar ilkelerinin bir anlatımı ve Türk Milletinin büyük özverileriyle sürdürülen ve kazanılan büyük savaşın eseridir. Devrim gerçekliği, kararları ve yasalarıyla ulusal istenç ve egemenliğin bir görünümü ve genel olarak Türk Milletinin hukununun tümüdür. Devrim, ulusun her kesiminin emeğinden ve hakkından oluşturulmuştur. Savcılarımızın onun bütün gerek ve erekleri çevresinde en kıskanç ve uzaklara kadar gözetleyici, duyarlı nöbetçiler halinde bulunmalarını birincil görevlerinden sayarım.
Türk Cumhuriyeti, ulusun yazgısını yüzyıllarca yanlış, acıklı gelenekleriyle haksızlık ve baskının kan ve yangın selleri içinde sürükleyen saltanat ve hilafet tarihini yok etti. Bu savaşın en temel amaçlarından birisi de, halkı zorbaların ezileni, entrikacıların aleti olmaktan kurtulmak ve ulusu kendi yazgısına sahip kılmaktır. Çağdaş ve uygar bir ulusuz. Ulusumuz Batı uygarlığını kayıtsız ve koşulsuz kabul etmiştir. Yaşamda başarılı olmanın biricik yolu budur. Yılmaz ve kararları kesin devrimimiz Türk Ulusunun yaratılıştan gelen ve çok verimli yeteneğinin gelişim ve arttırılması için bu yolda gereken temeli hazırlayarak sür'atle ilerlemektedir. Yüksek amaca yönelik herhangi bir suikast failinin duraksamadan kovuşturulması ve bu kovuşturmanın ulusun tüm hukuku tatmin ve tazmin edilinceye kadar hakim önünde dahi endişe ve ısrar ile sürdürülmesi ve sonuçlandırılmasını talep ederim.
Bütün düşüncelerin üstünde bulunan hukuk ve kamu yararının savunulması devlet ve hükümet gücünün mutlaka sağlanması ve korunmasıyla mümkün olabileceğini önemle hatırlatırım. Cumhuriyette devlet ve hükümet gücü, ulusal istenç ve egemenliğin en kesin ve en temel bir anlatımı ve görünümüdür. Türk yasalarına dayanan söz konusu yetki ve güce zarar verecek (engel olacak) en ufak bir kalkışmanın dahi ulusun egemenlik hakkına açık bir saldırı sayılarak, buna yeltenenlerin mutlaka mahkeme huzuruna sevkini talep ederim. Özgürlük ve yasayı bir araç gibi ileri sürerek Türk ulusunun en küçük bir menfaatini bile tehlikeye uğratmak hakkına hiç kimse sahip değildir. Devlet halinde yaşayan uygar uluslarda özgürlük ulusun emrindedir; menafi-i aliyesinin istilzam ettiği suretlerde tevsi, tahdit ve tayin olunur. Yakın bir tarihimizde ve eski zamanlarda dinlerin müstebid ve cabbar tacdarlarla rahipler ve cerrarlar elinde vasita-i tahakküm olması gibi asr-ı hazırda hürriyet ve kanunların şunun veya bunun şahsi menafi ve entrikalarına alet edilmesine asla müsaade ve müsarnaha olunamaz. İnkılaba karşı koyan muhalefetin hürriyetten ve kanundan istifade hakkı yoktur. Ferdin değil ferdlerin heyeti umumiyesini ifade eden camianın, devletin menafii her mülahazaya, her endişeye tekaddüm etmelidir. Hudutsuz emellerini, menfaatlerini Türk milletinin ali menafiine ve hürriyetine takdim ve tercih edenlerdir. Hudutsuz şahsi hürriyetler, şahsi menfaatler medeni ve muntazam camiaları, devletleri yıkarak anarşiyi ekseriya istibdadı ihdas eylerler. Anarşi ve istibdat, hakkın batıla, zaifin kaviye mağlubiyetini istilzam eyler.
Medeni milletlerde kanun ve hürriyet yüksek menafiin siyaneti için tedvin ve kabul olunur. Asri devlet tesisine ve bu tesisden müstefid olmağa karar veren heyet-i içtimaiyelerde bu, en kat'i bir şart ve bir zarurettir. Ferd yok, camia vardır. İstibdat veya mutlakiyetle idare olunan devletlerdedir ki kanun ve hürriyet bir şahsın veya bir zümrenin tatmin-i amaline hadim bir vasıta olur. Bedavet veya vahşet halindedir ki cemiyet değil şahsın menfaatleri vardır.
Halkçılık ilkesine dayalı olarak yürütülen bir ülkede düzen ve disiplinin her yönetim biçiminden fazla bir önemi ve ısrarla kurulması ve geliştirilmesi gerekir. Bu genel kuralın çağımız uygarlığının başarı sırlarından en önemlisi olduğunu anımsatır ve belirtirim. Halk yönetimin ancak bu biçimde başarıya ulaşacağından ve insan haklarının ancak bu yoldan korunabileceğinden asla şüphe edilmemelidir. Düzen ve disiplin halk cumhuriyetlerinde ulusal istenç ve yarar gibi en yüksek bir yetkinin gereklerindendir. En son hukuk ilkelerine dayalı olan bu gerçeklerden Türk Cumhuriyeti savcılarının bir an için bile aymazlık içinde bulunmalarını olanaksız görüyorum. Yasalarımızın uygulanması gerektiğinde bu yönlerin önemle ve kesinlikle göz önünde tutulmasını talep ederim. Savcılarımızın kovuşturmak ve açmakla yükümlü oldukları ceza davaları, mahkeme önünde gerçekleşme nedenleri ve diğer kanıtlarıyla en ince noktalarına kadar anlatılacaktır. Yalnız, yasa maddelerinin uygulanması istemiyle yetinilmeyecektir. Cumhuriyet savcılarının bu yoldaki titiz açıklamalarını kamu oyunun, kamu hukuku adına gerçekleşen herhangi bir ceza istemiyle, suç ve sanık hakkında aydınlatılması ve yerine getirilecek hükmün niteliğine ilişkin açık bir fikir edinilmesini sağlamak için gerekli ve zorunlu görürüm. Yargıtayca dahi davaların incelenmesi sırasında bu yönlerin olağanüstü önem taşıdığını açıklamaya gerek yoktur.
Savcılık hüküm değil dava makamıdır. Yargılanması sırasında ve duruşmada savcılarımızın kendilerine herhangi bir davanın taraflarından sayarak ısrar ile açıklamada bulunmaları ve savlarının kabul ve desteklenmesini sağlamak için tüm tarihsel ve yasal araçlardan yararlanmayı asla savsaklamamaları gereklidir.
Toplumun hukuku adına ortaya koyduğu bir istemi kabul ettirememenin, Cumhuriyet savcısı için onur kazandıramayacağını önemle hatırlatmak isterim.
Hapishanelerin haftada bir mutlaka denetlenerek yargılanmadan tutuklu kalanların, kısaca sebepleriyle savsaklanmadan en yakın müfetteşliğe ve telgrafla Adalet Bakanlığına bildirilmesi gereklidir. Bir davanın harekete geçirilmesi ve kovuşturulması için bir yakınmanın gerçekleştirilmesi veya kolluğun savcılığa bildirimi beklenecektir. Öğrenmeden sonra soruşturmaya girişilerek herhangi bir olay çerçevesinde ilgili merciden bilgi alınarak gerçeğin araştırılması ve bu yolda olağanüstü kuşkucu ve duyarlı bulunulması hukuk ve kamu güvenliğinin esenliğini sağlamak bakımından kesinlikle gereklidir.
Türkiye Cumhuriyetinde kimsesiz bir birey yoktur. Cumhuriyet böyle bir varsayımı asla kabul edemez. İnsan hakları yasalarımızın güvencesi altındadır. En güçsüz ve en kimsesizlerin yardımcısı ve destekçisi devlet ve onun kamu hukuku temsilcileri bulunan savcılardır. Kendilerini kimsesiz görenlerin her an ve zaman yanlarında haklarını aramakla yükümlü savcılar bulunduğunu asla hatırdan çıkarmamaları ve bundan emin olmaları gerekir. Zayıf haklıların en güçlü durumda bulunmaları Adliyemizin belirgin özelliği ve ülküsüdür. Cumhuriyet Adliyesinin yükselmesini ulusal bir onur meselesi yapmakta olduklarından şüphem olmayan çalışma arkadaşlarıma bu onurlu görev alanlarına mutlak ve kesin olan başarılarını coşkuyla temenni ederim efendim.
Belgenin orjinal metni :
Belge: Atatürk'e Göre Cumhuriyet Müddeiumumisi
Kalem-i Mahsus Müdürlüğü/214
9 Teşrin-i evvel 1341 sene teselsül numarası: 124
Her medeni ve asri devlette olduğu gibi Türk Cumhuriyeti Adliyesinde dahi müddeiumumileri yüksek ve fevkalade ehemmiyeti haiz bir vazife ve bir makamın mümessilleri olmak üzere tanırım. İnkılap muddeiumumilerinin kendilerine mevdu bu büyük vazifenin ehemmiyet ve nezaketiyle mütenasip bir halde müteyakkız ve faal bulunmaları hususunu adliyemizin muvaffakiyet ve muzafferiyatı avamilinin en mühimlerinden telakki ederim. Layik Türk İnkılabı, asr-ı hazırın milletlere hayat ve teali kabiliyetini ifade eden en son ve en medeni prensiplerinin bir ifadesi ve Türk milletinin azim fedakarlıklarıyla iltiham ve tetviç olunan muazzam cidalinin eseridir. İnkılap tecelliyatı, mukarreratı ve kanunlarıyla irade ve hakimiyet-i milliyenin bir tezahürü ve heyet-i asliyesiyle Türk milletinin hukuk-u umumiyesidir. İnkılabın her cüz'ü milletin sa'yinden ve hakkından müteşekkildir. Müddeiumumilerimizin onun tekmil icabat ve mukteziyatı etrafında en kıskanç ve uzaklara kadar mutarassıd, hassas nöbetçiler halinde bulunmalarını vazife-i asliyelerinden addederim.
Türk Cumhuriyeti, muhadderat-ı milliyeyi asırlarca sakim, feci an'anatıyla zülmün ve tahakkümün kan ve yangın selleri içinde sürükleyen saltanat ve hilafet tarihini imha etti. Bu cidalin en esaslı maksatlarından birisi de züefayı mütegallibenin, zalemenin zebunu ve entrikacıların aleti olmaktan halas etmek ve milleti kendi mukadderatına sahip kılmaktır. Asri ve medeni bir milletiz. Milletimiz garp medeniyetini billa-kayd ü şart kabul etmiştir. Hayatta muvaffak olmanın yegane yolu budur. Yılmaz ve kararları kat'i inkılabımız Türk Milletinin fırti ve çok feyizli istidadının inkişaf ve tenmiyesi için bu babta icab eden zemini ihzar ederek sü'ratle ilerlemektedir. Yüksek gayeye müteveccih herhangi bir süikast failinin bilaaram takibi ve bu takibatın milletin hukuk-u ummiyesi tatmin ve tazmin edilinceye kadar huzuru hakimde dahi endişe ve ısrar ile idame ve intacını talep ederim.
Tekmil mülahazatın fevkinde bulunan hukuk ve menafi-i umumiyenin siyaneti devlet ve hükümet kudretinin behemehal temin ve muhafazasıyla kabil olabileceğini ehemmiyetle hatırlatırım. Cumhuriyette devlet ve hükümet kudreti irade ve hakimiyet-i milliyenin en kati ve en esaslı bir ifade ve bir tecellisidir. Türk kanunlarının taht-ı zemanında bulunan iş bu selahiyet ve kudrete helal iras edecek en ufak bir teşebbüsün dahi milletin hakk-ı hakimiyetine sarih bir tecavüz telakkisiyle mütecasirlerinin mutlaka mahkeme huzuruna sevkini talep ederim. Hürriyet ve kanunu bir alet gibi ileri sürerek Türk milletinin en küçük bir menfaatini bile tehlikeye düçar etmek hakkını hiç kimse haiz değildir. Devlet halinde yaşayan milel-i mutemeddinede hürriyet milletin emrindedir; yüksek yararların gerektirdiği durumlarda genişletilir, sınırlanır ve belirlenir. Yakın bir tarihimizde ve eski zamanlarda dinlerin, despot ve zorba hükümdarlarla, rahipler ve misyonerler elinde baskı aracı olması gibi çağımızda özgürlük ve yasaların şunun veya bunun kişisel yarar ve entrikalarına araç edilmesine asla izin verilemez ve göz yumulamaz. Devrime karşı koyan muhalefetin özgürlükten ve yasalardan yararlanma hakkı yoktur. Bireyin değil, bireylerin tümünü kapsayan topluluğun, devletin yararı her düşünceye, her kaygıya üstün tutulmalıdır. Sınırsız, bireysel özgürlük, bireysel yarar tezini savunanlar özel emellerini, yararlarını, Türk ulusunun yüksek yararlarına ve özgürlüğüne üstün ve yeğ tutanlardır. Sınırsız bireysel özgürlükler, bireysel yararlar uygar ve düzenli toplulukları, devletleri yıkarak, anarşiyi, çoğunlukla despotluğu yaratırlar. Anarşi ve despotluk, hakkın batıla, güçsüzün güçlüye yenilgisi demektir.
Uygar uluslarda yasa ve özgürlük yüksek yararın savunulması için düzenlenir ve kabul olunur. Çağdaş devlet kuruluşuna ve bu kuruluştan yararlanmaya karar veren tüm toplumlarda bu, en kesin bir koşul ve zorunluluktur. Birey yok, topluluk vardır. Despotluk ve monarşiyle yönetilen ülkelerdedir ki yasa ve özgürlük bir bireyin veya zümrenin emellerinin tatminine yarayan bir araç olur. Bedevilik ve ilkel yaşam halindedir ki toplum değil bireyin yararları vardır.
Halkçılık esasatına müsteniden idare edilen bir memlekette intizam ve inzibatın her şekl-i idareden fazla bir ehemmiyet ve ısrarla teessüs ve inkişafı lazımdır. Bu düşturun asr-ı hazır medeniyetinin muvaffakiyet sırlarından en mühimmi olduğunu yad ve tezkar eylerim. Halk idaresinin ancak bu suretle mazhar-ı muvaffakiyat olacağından ve hukuk-u nassın ancak bu yoldan siyanet edilebileceğinden asla şüphe edilmemelidir. İntizam ve inzibat halk cumhuriyetlerinde irade ve menafi-i milliye gibi en yüksek bir selahiyetin icabatındandır. En son hukuk desatirine müstenid olan bu hakikatlerden Türk cumhuriyeti müddeiumumilerinin bir an bile mütegafil bulunmalarını istib'ad ederim. Kanunlarımınız hin-i tatbikinde bu cihetlerin ehemmiyetle ve mutlaka nazarı-ı itibara alınmasını talep ederim.
Müddeiumumilerimizin takip ve ikamesiyle mükellef bulundukları ceza davaları, huzur-u mahkemede esbab-ı sübutiye ve delail-i sairesiyle teşhir olunacaktır. Yalnız, mevadd-ı kanıniyenin tatbiki talebiyle iktifa edilmeyecektir. Cumhuriyet müddeiumumilerinin bu babtaki teşrihatını efkar-ı umumiyenin hukuk-u amme namına vukubulan herhangi bir ceza talebiyle, cürüm ve maznun hakkında tenviri ve ifa olunacak hükmün mahiyetine dair sarih bir fikir edinebilmesini teminen elzem ve labüd görürüm. Mahkeme-i Temyizce dahi davaların tedkiki esnasında vu cihetin fevkalade mucib-i suhulet olacağı izahtan varestedir.
Müddeiumumilik hüküm değil, dava makamıdır. Esnayı muhakeme ve ve mürafaada müddeiumumilerimizin kendilerini herhangi bir davanın tarafeyninden addederek ısrar ile teşrihatta bulunmaları ve nokta-i nazarlarının kabül ve tervicini teminen bi'l-cümle tarih ve vesait-i kanuniyeden istifadeyi asla ihmal etmemeleri lazımdır.
Hukuk-u umumiye namına serdettiği bir talebi terviç ettirememek Cumhuriyet Müddeiumumisi için mucib-i şeref olamayacağını ehemmiyetle hatırlatmak isterim.
Hapishanelerin haftada bir behemahal tetfiş olunarak bila-muhakeme mevkuf kalanların esbab-ı muhtasarasıyla bila-ihmal en yakın müfetteşliğe ve telgrafla Adliye vekaletine iş'arı lazımdır. Bir davanın tahrik ve takibi için bir şikayet vukuuna veya cihet-i zabıtaca müddeiumumiliğe tevdiine intizar edilecektir. Ittıla müsteniden tahkikata şüru ile herhangi bir mesele etrafında aid olduğu merciden malumat alınarak tenevvür edilmesi ve bu hususta fevkalade mütecessiz ve müteyakkız bulunulması hukuk ve emniyet-i umumiyenin selamet-i cereyanını teminen musırran matlubtur.
Türkiye Cumhuriyetinde (kimsesiz, bikes) bir ferd yoktur. Cumhuriyet böyle bir mefhumu asla kabul edemez. Nassın hukuku kanunlarımızın taht-ı tekeffülündedir. En aciz ve en kimsesizlerin muin ve müzahiri devlet ve onun hukuk-u umumiye mümessilleri bulunan müddeiumumilerdir. Kendilerini kimsesiz görenlerin her an ve zaman yanlarında haklarını aramaklar mükellef müddeiumumiler bulunduğunu asla hatırdan çıkarmamaları ve bundan emin olmaları icab eder. Zayıf haklıların en kavi vaziyette bulunmaları Adliyemizin şiarı ve mefküresidir: Cumhuriyet Adliyesinin tealisini milli bir izzet-i nefs meselesi yapmakta olduklarından şüphem olmayan rüfeka-yı mesaime bu şerefli saha-yı faaliyette mutlak ve muhakkak olan muvaffakiyetlerini hararetle temenni ederim efendim.
Not : Polis Akademisi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ali Birinci tarafından saptanan bu belge Yeni Türkiye Dergisi Cumhuriyet Özel Sayısı I (1998/23-24)' de yayınlanmıştır.
Belgenin sadeleştirme ve bugünkü dile uyarlanması Hakim Ahmet Akgül tarafından yapılmıştır.
Azizmahmutoğulları Cad. Kültür Sarayı 5/24 DİYARBAKIR