Eğitimle İlgili Atılımlar ve Köy Enstitüleri * Dürdane Kırbaş

Bu yazının kaleme alınma sebebi eğitim tarihimizin en önemli atılımı olan köy enstitülerinin oluşum sürecinde eğitimle ilgili yapılan yenilikler ve tartışılan fikirler üstüne ?Kemalin Öğretmenleri? okuyucularını biraz olsun düşündürebilmektir. Kanımca köy enstitülerinin oluşum süreci, burada nasıl eğitim-öğretim verildiğinden daha önemlidir. Eğitim üzerine farklı bakış açılarını öğrenmek ve o dönemde yapılan yenilikleri bilmek, bizi, eğitim sistemimizin nerden gelip nereye gittiği konusunda düşünmeye sevk edecektir.

Osmanlı Devleti gerileme ve duraklama döneminde eğitime gereken önemi verememiştir. Devletin amacı önce toprak kaybetmemek iken sonra sadece devletin yıkılışına engel olmaya kadar düşmüştür. Sürekli savaşlar ve akabinde yenilgilerle geçen bir dönemdir.Bu dönemde eğitime yönelik ilk adımı II. Mahmut atmıştır. İlköğretimi zorunlu hale getirmiş, medresenin destekçisi yeniçeriliği kaldırmış, mühendishane, tıbbiye, harbiye okullarını açmıştır. Subayları medreseden ya da saray okullarından değil, halk çocukları arasından seçerek okuma-yazma ve askerlik eğitimi vermiştir.Bu subaylarda erlere okuma-yazma öğretmiştir.Buradan anlaşıldığı gibi II. Mahmut?un yenilikçi hareketleri en çok ordu üzerinedir. Beyni hurafe ve dogmalarla doldurulmamış halk çocuklarının; laik, Atatürk?ün devrimlerini benimsemiş, güçlü ordumuzun temelini o dönemde attığını şimdi daha iyi görmekteyiz.
Ne var ki askeri alandaki bu gelişmeler sivil kesimde yaygınlaştırılamamıştır.

Bu adımdan sonra eğitimle ilgili izlenen ilerici bir devlet politikası yoktur.Eğitim yine ortaçağ zihniyetinde medreselerde süregelmiştir; ama bu konu üzerinde değişik fikirler ortaya atan düşün adamları vardır.

İsmail Hakkı Baltacıoğlu o dönem batıdaki eğitim programlarını, programın uygulandığı toplumun ekonomik yapısına göre değerlendirmiş ve bu konuya eleştiri getirerek batılı çağdaşlarının bir adım önünde yer almıştır. Eğitim ve öğretimin topluma maddi anlamda da katkıda bulunması gerektiğini savunmuştur. Örneğin elişi derslerinde yapılan araç-gereçler o dönem batıda bile çöp kutusuna gitmekteyken Baltacıoğlu bunların işe yarayan ev gereçleri olabileceğini söylemiştir.
Ziya Gökalp eğitim ve öğretimin toplumdan kopuk olamayacağını, batılı düşün adamlarından çok başka bir açıdan bakarak açıklamıştır. Gökalp?e göre bireyin sadece okulda iyi bir eğitim görmesi yeterli değildir. Daha doğrusu tek eğitim yeri okul değildir. Kişinin eğitim ve öğretiminde ev, sokak, semt, hükümet de en az okul kadar etkilidir. Batılılar birey değiştirilirse toplumda değiştirilir görüşünü savunmaktayken, Gökalp?in görüşleri buna bir cevap niteliği taşımaktadır.

Ethem Nejat tarıma dayanan ve köyde kalkınmayı sağlayacak bir eğitimi savunup, öneriler getirmiştir.
Bütün bu çalışmalar Osmanlının son dönemi ve Cumhuriyetin ilk yıllarına rastgelmektedir. Yukarıdaki fikirler bir eğitim programı çerçevesinde, tüm ülkede uygulanma şansı bulamamıştır. Gelelim köy enstitülerinin kurucusu İsmail Hakkı Tonguç?a. Tonguç eğitbilim alanında çok ayrıntılı araştırmalar yapmıştır. Özellikle Almanya?nın bu alandaki gelişmelerini yakından takip etmiştir.
Cumhuriyet kurulduğunda halkın büyük çoğunluğu köylerde yaşamaktadır ve köylerdeki insanları aydınlatmanın yolları aranmaktadır. İsmail Hakkı Tonguç?un bu konuyla ilgili fikirleri şöyledir: ?Köy sorunu mihaniki bir surette köy kalkınması değil, anlamlı ve bilinçli bir şekilde köyün içten canlandırılmasıdır. Köy öylesine canlandırılmalı ve bilinçlendirilmeli ki, onu hiçbir güç kendi hesabına ve insafsızca sömürmesin.?(1)
Batılı eğitbilimcileri bu konuda arayışlara iten, hızla endüstrileşen gelişmiş batı toplumlarının yetişmiş insan gücü gereksinimiydi. Amaçları bunu karşılayacak nitelikte insan yetiştirmekti; oysa Tonguç?a göre Türkiye?de sorun tam böyle değildi. Burada ortadan kaldırılması gereken büyük çaplı bir sömürü düzeni, değiştirilecek bir ekonomik yapı ve toplumsal yapı sorunu ve bir kültür değişimi konusu vardı. Bu eğitimden ve iş okulundan beklentileri farklı kılıyordu.

Cumhuriyetin ilk yıllarında Milli Eğitim Bakanlığı?nda birbiriyle uyumlu, yenilikçi bir yönetim bir araya gelemedi ta ki 20 Aralık 1925?te Mustafa Necati milli eğitim bakanı olana kadar. Mustafa Necati bakan olduktan iki hafta sonra, 8 Ocak 1926?da 3. Heyet-i İlmiyeyi topladı. Bu kurulda alınan kararlardan bazıları şunlardır:
a)Tarımsal çevrelerde çiftçilik okulları kurulması,
b)Ülkenin gerçek iş okuluna gereksinimi olduğu,
c)Öğretmen-halk işbirliği kurulması,
d)Kızların eğitimine el atılması.
e)Üretici eğitime yer ve önem vermek gerektiği,
f)Politeknik eğitime gereksinim olduğu
g)Kız ve erkek çocuklara birlikte eğitim vermek zorunluluğu.
Yine gazete ve dergilerde yazılar yazarak eğitim alanında tartışma ortamı yaratmıştır. Eğitim alanında köklü atılımlar yapmaktayken 1 Ocak 1929?da genç yaşta hayata veda etmiştir. 22.04.1928?de meclisteki konuşmasında söyledikleri, bize, Mustafa Necati?nin eğitim-öğretim konusuna nasıl bir hassasiyetle yaklaştığını göstermektedir: ?Bir gün bir eğitim bakanı TBMM karşısında zorunlu ilköğretim çağındaki çocukların tümünü okutmakta olduğunu ve her köyde okul ve öğretmen bulunduğunu söylemek mutluluğuna kavuşursa, o zaman Cumhuriyet İlköğretimi çizilen amaca ulaşmış olacaktır.?(2)

KULLANILAN KAYNAKLAR
1- İsmail Hakkı Tonguç, Canlandırılacak Köy, Bireşim Yayınları
I. Basım1939, syf.90
2-.Eğitim Emekçileri Tarihi, Bireşim Yayınları, Temmuz 1995, 1. Baskı, syf.45

FAYDALANILAN KAYNAKLAR
1.Tonguç ve Enstitüleri,Pakize Türkoğlu, Türkiye İş Bankası Kültür yayınları, 2004
2.Türkiye?de Köy Enstitüleri,Fay Kırby,Güldikeni yayınları
3.Tonguç:Yaşamı, Öğretisi, Eylemi,cilt 1,Engin Tonguç, Güldikeni Yayınları
5.Tonguç?un Eğitmenleri, Bahattin Uyar, Öğretmen dünyası,2000

NOT: Bu yazının devamı 3. sayımızda yer alacaktır. Kemal?in Öğretmenleri Dergisi,2. sayı, sayfa 7-8