Toz-dem * Nilgün Marmara

Kısacıktıkarşı yolculuklarımız kara ve deniz üzerinde- Şafağın bodrumuna inerken sen,Hançerin ivmesiyle yükselirdim dul pencerelere. Azıcıktıköpük bozdenizde ve karadaKoyu bir saatin içindençıkılamadıbir an yine de! Belki güldenkalma bir iz yanağındaki,Eski sabahın sarı gülündenüzerine deli gözünü bıraktığın… Öldüğünde,çekmecemde duran bu göz,incelikle çıkarılacak,bir jiletin enginliğine,Çözülecek gizi O çarpık…

Tomorrow Wıll Be Another Day * Nilgün Marmara

-sevim'e- Belki ona gideriz yarın,Belleksiz sevgiliye,Poplin elli korkak çocuğa,Duyarlığı, unutkanlığının kanıanaya-Ona belki gideriz yarın,Gören gözlü kör güzele,Çılgın gülüşlü bebeğe,Yüreği, sızlanan ruhunun göğüyavrucağa-Yarın gideriz belki ona,Unutuşun türküsü, bekleyiştortusunda,Esnek kokulu çiçeğe,Kaynak bakışlı Venüs'e- Ya nasıl dönüş sonra?

Kuşum ve Ben * Nilgün Marmara

Kuşum ve ben bir aynadauyuyoruz, kafesimiz yatağımızyüzlerimiz eşlerine baka bakasonsuz kar altında uyuyoruzkuşum ve ben.Eşim ve ben kızıl bir bağlabağlıyız birbirimizeÇözülürse yoksulluk sevinir Aynamızın içinde tek bu bağ…Kızıl kıskanç eşim kuşum ve ben…

Kan Atlası * Nilgün Marmara

Emel'e “Ben babamın yuvarladığı çığın altında kaldım.” Çolak mırıltılarla dövmelenen çocuk her gün her gece eğer adasında,Gözü ağzı elinden alınmış, yosunlar sarmış bedenini çığlıklarken bunu su içinde… Karada, hançer suratlı abinin rüzgarında uçar adımları.Geçmiş ilmeğinde saklıdır arzusuİçinden karanlık, tekrar ve ilenç sızdıran hayret taşında.Soruyor hatırasında,…

Gökkuşağından Darağacı * Nilgün Marmara

Şimdi'nin bedeni yok,Yontuyor geçmiş bilgisiylegelecek belki olur diye taşı, taşını kokluyor yontu dağılıyor… Şimdi'si yitik bundan boyuyor boyuyor evine aldığı ağacın üzerine tüneyipduvarını, tavanını, geçmişi ve geleceği ve her yanını; dal kırılıyor… Şimdi'si yitik diziyor diziyor notalarını,göğe ışık üzerine boncuklarını,ucuza getiriyor varlığını sonsuzun sessizliğiyle sonlunun…

Düşü Ne Biliyorum * Nilgün Marmara

Kimdi o kedi, zamanıneşyayı örseleyen korkusundaeğerek kuşları yemlerine,bana ve suçlarıma dolanan? Gök kaçınca üzerimizden veyıldız dengi çözüldüğündeneydi yaklaşanyanan yatağından aslanlar geçirmişve gömütünün kapağı hep açık olana? Yedi tül ardında yazgı uşağı,görüldüğünde tek boyutlu düzlüktür ove bağlanmıştır körlerörümcek salyası kablolarla birbirinesevişirken,iskeletin sevincini aklın yangınınadöndüren, fil kuyruğu…

Çok Güzel * Nilgün Marmara

Durma artık burada uysal âşık!Aydınlık milinin yatağında.Bilemiyoruz belki de meşe o ağacın adı,Anlayamıyoruz varolduğumuzu gölgesindeağırbaşlılığının.Veda geliyor şimdi, öğretmek içinsergilenmeyi, uçuşan geriye dönenvakitte. Kime, kime gönderiyor incelen yapraklarınıyüzün, kavisin beyaz yanağıyla? Bu aklıkta, minarem mavi benim.Işığım denize kayıyor, bir sayıklamaizleğiyle, bir zamanlar pay verdiğimizinsanlığa!

* Nilgün Marmara Yaşam Öyküsü

Zelda Nilgün MARMARA (1958 ? 1987) 13 Şubat 1958'da İstanbul'da doğdu. Ortaokul ve liseyi Kadıköy Maarif Koleji'nde okudu. Boğaziçi Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü'nde lisans öğrenimi tamamladı ve Sylvia Plath üzerine incelemeler yaptı. Plath'ın yaşamı, düşünceleri, özellikle bireyin yalnızlığına ve varoluş sorununa bakışından etkiledi….

Beklemek * Nilgün Marmara

taşıl kaygısı kaotik özlemneydi beklediğimiz ve gelecek olansalt acısonsuz yeşil sonsuz gelişkin bir ormaniçinde göllerini nehirlerini çağlayanlarınıgök kuşaklarını yitirdiğimiz kara sözcükyokluğun dayattığı doğurgan sözcük: acıbir deniz kızının uçma tutkusubelleğin unutuş çılgınlıklarındabilinmeyen organizmalar dönüştürürkenbedenlerimizi duygularımızı ben'imiziçürüyorduk… kaçış yoktu… çıkış da… yeşil maytap patlatan sahte mesihin sözleriyalandı…

Kuğu Ezgisi * Nilgün Marmara

Kuğuların ölüm öncesi ezgileri şiirlerim,Yalpalayan hayatımın kara çarşaflıbekçi gizleri. Ne zamandır ertelediğim her acı,Çıt çıkarıyor artık, başlıyor yeni bir ezgi,-bu şiir –Sendelerken yaşamım ve bilinmez yönlerim,Dost kalmak zorunda bana ve sizlere! Çünkü saldırgan olandan kopmuştur o,uykusunu bölen derin arzudan.Büyüsünü bir içtenlikten alırsaKendi saf şiddetini yaşar…

Pembe Sevgili * Nilgün Marmara

Ey, öyleydi o!kedilik kafesinde yaşardıkötülük denli gerçektidünyaya karşı güler, gülerdi. pembe sevgilideliliğin oyuncak odasındaydı.sanat denli kurmaca gözyaşlarıylaağlar, ağlar dünyaya karşı.Nilgün Marmara

Mezar * Nilgün Marmara

tükenirdi monologkaçarken içine düştüğüm kara toplumbig bang sonrası büyük yalnızlık bilinmeyenisaçlarında titreyen iblisler karartırken güneşiüstüste gömülürkensaydam yaşamlarbir yankı duyulurdu hiç'liktenbütün yalnızlıklarınızın ilencikorusun çoğulluklarınızıcinnet koyun erdemin adınımaskelerinizi kuşanıp yalanlarınızı çoğaltınhepiniz mezarısınız kendinizin…