Çöl * Cevat Çapan

Ne zaman bir masa başına otursam sana birşeyler yazmak için çocukluğumda seyrettiğim cambazlar geliyor aklıma elimdeki kalem birden o sırık terazi gibi uzuyor ve ben çok geçmeden o usta cambazdan uzak acemi bir palyonço gibi boşluğa yuvarlanıyorum düşlerin yaylanan ağında. Sonra, görünmeyen seyircilerimin kahkahaları çınlarken…

Kirli Bir Pencereden * Cevat Çapan

Herifçioğlu Zaloğlu Rüstem'in gürzü gibihavale ediyor ilk soruyu üstüne,sen, diyor, Orhan Kemal'in cenazesine gitmişsin?Hafif yana çekilerek karşılıyorsundürzünün gürzünü, aklında "Baba Evi", "Avare Yıllar",bereketli toprakların sevdiğim bir yazarıydı, diyorsun.Gözün pencereden görünen Şirket-i Hayriye vapurlarında.İkinci soru da ölülerle ilgili,Lütfi Erişçi'nin cenazesine de?Evet, birlikte Aşiyan'a gitmiştikTevfik Fikret'i anma…

Asker * Cevat Çapan

Uykusuz geceler bunlar dağ başlarında, nöbette. Uzakta, çok uzakta, tek tük ışıklarını seçtiğin şehir sokaklarında kısık sesle şarkılar söylediğin.

Kış Bitti * Cevat Çapan

“Vedalaşmaların ilmini yaptım ben,”Sürgünlerin uzmanlığını.Bir vapur nasıl kalkar bir limandan.Tren nasıl acı acı öter, öğrendim. Yıllarca mektuplarla yaşadım.Kaçak tütün,yasak yayınLarla beslendim.Unutmadım. Unutmadım. En çok yelkenleri özledimBozkırın buzlu yalnızlığında.Dağlar yoktu, dağlar yoktu,Rüzgârlara yaslandım. Çılgın mıydım, tutsak mıydımYüreğinde karanlığın?Kan kurudu –Ben gül oldum açıldım.

Burç * Cevat Çapan

Belki çıkar yollardan biri de bu: gözlerine bakmak sessizce, bir kıyıda uzaktan yaklaşan bir gemiyi bekler gibi, elinden tutmak o sıcaklığı ve yürümek, yürümek zamanı düşünmeden bastığın çakıl taşlarının hışırtısında. Hep söylerdin eskiden, biraz zaman tanısak belleğe, güzel bir unutuluşa dönüşür, derdin bütün o top…

Anladım Analamı Anlamın * Cevat Çapan

Kavak yelleriyle dönen değirmenleresaldıran evde kalmış uğursuz uzmanlarıylaağlarını toplarken akademik ağalarkuramların kurumunu silerekbir şiirden demir alıp açıldığımdenizlerin dibindenkaç anlam balığı yakaladılardiye meraktaydılarbilimden bunalanlar Çalıştılar çalıştılar çalıştılarkuramın Kuran'ını yazdılardışarda erguvanlar salkımlartekrarını ilan ederken sevdalarınbaktılar yaşlı gözlerleyazdıkları metinleremetinler çetindiler CEVAT ÇAPAN

Babam * Cevat Çapan

Babam iki tek atınca oğlum hadi seni karpuzlara götüreyim derdi.. (karpuzlar Gebze'de oturan kızlardı) Annem kızarır kızar "Bey çocuk daha küçük" diye çıkışır mutfağa gider ağlardı… Babam karpuzdan anlardı. CEVAT ÇAPAN

Sakın Geç Kalma Erken Gel * Cevat Çapan

Usulca gir kapıdan, zile basma.Hiç telaşlanma, ben daha dönmemişsem.Yoldayımdır, nerdeyse yokuşun dibinde,Suların kararmasını bekliyorumdur,Tuğla harmanlarından gelen yanık havanınBahçedeki akşamsefalarına sinmesini.Güç bela dizginliyorumdur içimdeDörtnala sana koşan küheylanları. Bütün gün kâğıttan dağlar arasındaydım,Nabzım ileri giden bir saat gibi işledi durdu.Dilekçeler, kararlar, tozlu makbuzlar:Hep adını okudum silinmiş satırlarda.Pencerede…

Soluksoluğa * Cevat Çapan

Uzun, karanlık bir çığlığın da ardına düşebilir insan,Titrek, eğri büğrü bir yazının çağrısına da uyar.Bırakıp her şeyi döner –Aşk bir buluşmadır çünkü,Her zaman gecikmiş bir buluşma. Bitmeyen bir kavuşmadır da aşk –Araya her zaman bir şeyler girer:Bazen kendi sevincinin kanat gölgesi,Bazen nabzın hızı, yüreğin titreyişi,Tüylerin…