Yüce Ruh * Reyhan Elbirliler

Ülkemizde hayvan korumacılığı misyon edinmiş çok insan var. Hatta bir kısım insanların düşündüklerinden daha da çok bunlar.
Bu yürekleri güzel ?insan gibi insanlar? yıllardır o canlar için emek verirler, beslemeye, barındırmaya, tedavi ettirmeye çabalarlar.
Son yıllarda bu çabalarına, onların haklarını savunma da eklendi. Öyle ya, onların ağızları dilleri yok, o halde ?sessizlerin sesi? olunmalıydı. Elden geldiğince de olundu. Hukuksal boyutta hakları arandı, var olan hakları korunmaya çabalandı.
Bir ayı geçkin bir süredir bu bağlamda hayvan korumacılar camiasında derin bir endişe yaşanmakta. Hayvanları Koruma Yasası ile ilgili hükümetin hazırladığı bir değişiklik tasarısı Mecliste imzada beklemede. Tasarı hükümleri hayvanlarımızın toptan yok edilmesini sağlayacak kadar kesin ve acımasız. Elbet bu açık açık belirtilmemiş ama bir tek hayvanın başını okşayan ele sahip duyarlı bir insan bile görüyor bu gerçeği.
Sokaklarda sahipsiz can kalmayacak, barınaklara, yoksa doğala yaşam parklarına(!) alınacak. Evinizdeki hayvan sayısı sabitlenecek, fazlalıklar(!) ilgililere teslim edilecek. Yine beslediğiniz canlar kilo ve boy hesabına göre tehlikeli ırklara dahil edilip sizden alınabilecek. Bunun gibi hükümlerle canların canlarına ?OT? tıkanacak kısacası.
Elbette biz hayvan savunucuları bu çıkarılması düşünülen yasa tasarısına kanuni yollardan itiraz ediyoruz. Eylem düzenliyor, imza kampanyaları açıyor, kamuoyunu bilinçlendirmeye çabalıyoruz.
Umudumuz odur ki, bu taslak bu haliyle milli iradenin tecelli ettiği Meclisten çıkmaz. Aksi halde hem hayvanlar hem de onların korumacıları çok zor bir sürece girecek. Bu süreçte ciddi sıkıntılar yaşanacak. Kendini yakmayı düşünenler, açlık grevine gidecekler, ölürüm de canlarımı vermem diyenler. Umarım bu sürece gelinmez. Sağduyu hakim olur da bu ?ölüm yasasına? dur denir.
Şimdi şöyle bir bakıyorum ülkemizin ahvaline. Gazeteleri, TV.kanallarını izliyorum. Hangi değerlerimiz nasıl ne kadar korunmakta diye? Kadınlarımız, kızlarımız, çocuklarımız yeterince korunuyorlar mı? Küçük çocuklar aile içinde ensest ilişkiye kadar işkence görüyor, babalarından erkek kardeşlerinden şiddet görüyor öldürülüyor. Kadınlar kocaları, boşanmış eşleri tarafından tehdit ediliyor, sokak ortalarında bıçaklanıyor. Töre cinayetleri çocuk yaşta genç kızları hayattan koparıyor.
Ormanlarımız 2B, bilmem ne kentsel dönüşüm uydurmacaları ile, HES projeleri ile talan ediliyor. Üç kuruşa birilerinin yandaşlarına peşkeş çekiliyor. Madenlerimizin çoğu yabancı firmalarca işletiliyor. Kıyılarımız, en güzel vatan topraklarımız yabancılarca yağmalanıyor.
Cumhuriyetimizin temel ilkeleri delik deşik ediliyor. Atamızın manevi hatırasına kendini bilmezlerce saldırılıyor. Heykelleri kırılıp yerde geziyor. Neyimize, nasıl sahip çıkıyoruz?
Gencecik askerlerimiz vatan toprağı içinde al kanlara bürünüp şehit düşüyor. Cenazelerin ardı arkası kesilmiyor.
Neyimize, nasıl sahip çıkıyoruz? Sokaklarda kopek, kedi kalmayacakmış. Olmayacak, doğal parklara gönderilecekmiş! Kardeşim sen önce ülkene, milli değerlerine, servetine, yurt dışındaki itibarına sahip çık. Bırak kediyi, köpeği, biz onları koruruz da, bakarız da, sahip de çıkarız. Her şey halledildi de bir sokaktaki canlar mı kaldı göze batan.
Ülkesinin hayvanına göz diken, onları korumaktan aciz olanlar başka hiçbir değerine sahip çıkamaz, bu böyle biline.. diyordu Sakarya Gazetesi ?nde ki köşesinde sevgili Ece Bilgin.

Şimdi de Çevre ve Şehircilik Bakanlığı?nın torba yasa teklif hazırlığı gündemde.İmar Kanunu, Mera Kanunu, Orman Kanunu ve Kıyı Kanunu?nda önemli değişiklikler öngörülüyor. Edinilen bilgilere göre tasarıdaki bazı düzenlemeler şöyle:
* Kıyalarda 1992 yılına kadar yapılmış kaçak yapılara af getirilecek.
* Kıyı Kanunu?nun ?Yapı yasağı ve kıyıda yapılacak yapılar? başlıklı kıyıları koruyan düzenlemesi değiştirilecek ve kıyılara enerji santrali inşa edilebilecek.
*Sahillerde 10 metreye kadar yapılaşmaya izin verilecek. Normalde bu 50 metreyle sınırlıydı.
* İmar Kanunu?nun 11. maddesinde yapılacak değişiklikle, imar planlarında umumi hizmetlere ayrılmış bölgelere rastlayan yerler, Hazine ve özel idarenin teklifiyle belediyelere devredilebilecek.
*Mera Kanunu?nda yapılacak değişiklikle, 15 gün içinde meraların, mera vasfının değiştirilebilecek ve ilgili kurumlara devredilebilecek.
* Yapılan yatırımlarla bir bölgedeki taşınmazlarda değer artışı olursa, taşınmazdan ekstra yüzde 45 pay alınacak. Bu paranın yüzde 30?unu Çevre ve Şehircilik Bakanlığı alacak. Geri kalan yüzde 70?i plan değişikliğini onaylayan idareye aktarılacak. Yani değeri arttığı için devlet oradaki vatandaştan daha çok vergi alacak.

Görüldüğü üzere doğa parselleniyor,kentsel dönüşüm planları içinde aramızda yaşayan hayvanların adı bile geçmiyor. Aslında geçmesine gerek de yok zira ?Hayvan Koruma Kanunu? başlığı altında hayvanın kökünü kazıyacak yasa tasarısı meclise bekliyor .Bizim de yüreğimiz ağzımızda.

Görüyoruz ki hazırlıklar çoktan yapılmış, önce 5996 Sayılı Veteriner hizmetleri Bitki Sağlığı Gıda ve Yem Kanunu çıktı, Ardından 6831 sayılı Orman Orman Kanununun 17. Maddesinde yapılan değişiklikle ormanlarda barınak açma izni verildi. 5199 sayılı hayvan Koruma Kanunu?nun iyileştirilmesini beklerken içinde ölüm lafı geçmeyen ama her maddesinin ucunda ölümün hem de rantlısının göründüğü Orman ve Su İşleri Bakanlığı?nca hazırlanan tasarı meclise girdi,
İçinde tasarı halinde olan bulunsa da yasaların birbirini bu kadar tamamlaması tesadüf olamaz.
İnsanoğlu almış eline kalemi, toplanmış masa başına, keyfince, çıkarına göre durmaksızın yok edici kararlar alıyor.
.
Bir Kuzey Amerika Kızılderilisi olan Tatanga Mani, yaşam öyküsünde, Beyaz Adam?ın yanında gördüğü eğitimin izlenimlerini şöyle anlatıyor.

? Uygar insanlar, insan yapımı basılı sayfalara çok fazla bağlılar. Ben Yüce Ruhun kitabına, yani onun yarattığı her şeye bakıyorum. Eğer doğayı tanımaya çalışırsanız, o kitabın büyük bir kısmını okuyabilirsiniz. Biliyorsunuz eğer kitaplarınızın hepsini alıp güneşin altına serer, onları bir süre için kar, yağmur ve böceklere bırakırsanız, geriye hiç bir şek kalmayacaktır. Oysa Yüce Ruh size ve bize doğa okulunda ormanları, ırmakları, dağları ve bizi de içine alan hayvanları araştırma olanağı verir.?
Ormanları binaya, dağları maden ocaklarına, suları bataklığa çevirirseniz, hayvanları yok ederseniz çocuklara bırakacağınız kupkuru bir dünyada onların İNSAN olmasını bekleyebilirmiyiz ? Yaradanın yüceliğini nasıl gösterebilirsiniz ? Sevgiyi neyle öğretebilirisiniz ?
Çocuklara kupkuru bir gelecek hazırlanıyor bizlerin de da mutlu olması bekleniyor.
Sevgi ve saygılarımızla,