Yamru Yumru Söylerim

Yamru yumru söylerim her sözüm kelek gibi
Ben avare gezerim sahrada leylek gibi
İşim kalp sözüm yalan ben değil adım filan
Bu halk insana derim sözümü gerçek gibi
Aşk kuşları derilse aşktan dane verilse
Usulüm toya benzer avazım ördek gibi
Terketmedim benliği bilmedim insanlığı
Suretim adem veli her huyum eşek gibi
Arifler sohbetinde marifet söyleseler
Ben de hemen düşünmem ürürüm köpek gibi
Gerçi Hakk'ın halkıyım marifetsiz aylakım
Arifler sohbetinden kaçarım ürkek gibi
Bu marifet ilminden haberim yok cahilim
Benden mana sorsalar sözlerim sürçek gibi
Aşıklar can içinde aşikar gördü Hakk'ı
İşitmenin manası olmaya görmek gibi
Miskin Sarayı kıydın kul oldun sen nefsinde
Senin hırs ü hevesin tuttu seni fak gibi.Kaygusuz Abdal
* * *
Kaygusuz Abdal’ın bu şiirine yıllar evvel aldığım bir Halk Gülmecesi kitabında rastla-dım.Dikkatimi de “yamru yumru söylerim” sözü çekti zaten…Ne demek yamru yumru?
Eğri büğrü, çarpık” diyebiliriz kısaca.İnsan olarak hepimiz bazen yamru yumru konuşabi-
liyoruz. Ama KAYGUSUZ gibi bu olumsuz yönümüzü hiciv ederek kendi yüzümüze kolay kolay vuramıyoruz.Kaygusuz da, çoğu eski bilge gibi kendisinden giderek, çeşitli insani olumsuzluklarla alay etmiş.Kendini ortaya koyması da alimliğini gösteriyor zaten.
* * *
İsmindeki kaygusuz sıfatI, hayati dertleri falan hiç tınlamayışından değildir.Şeyh Bedreddin’in müritlerindendir o ve Şeyh Bedreddin’in muridlerinin olduğu yerde hiç bir kaygıya endişeye yer yoktur…Kaygusuz Abdal da Bedreddin’in en güvendiği muridlerinden biri olduğu icin Bedreddin kendisine abdallik mertebesini verirken kaygusuz sıfatını da eklemistir…Her şeyin geçici olduğu bir dünya tablosunu zihnimizde köşeleyen Kaygusuz, “gönül birliğinin” ve “toplumsal sevginin” tek kalıcı etmen olduğunu kendi yaşam öyküsüyle ortaya koyuyor. Kaygusuz'u "gönül âlemi ile" tanış-tıran piri “Abdal Musa Sultan'ın öğüdü şöyle imiş;
“mümin ol, halim selim ol, ahde vefa et, musibete sabret, sözü düşün sonra söyle, ibadete malına güvenme, yalan söyleme,hak divanından ayrılma, bilmediğin kişiye yar olma,vaktini zayii etme, kimsenin uğradığı kötü duruma gülme, kendinden ulu kimse ile mücadele etme, dünya için gönlünü mahzun etme, mevki sahibi kimseye yüzsuyu dökme, her bulunduğun hale şükür eyle…”
Her babayiğit tutabilir mi bu öğütleri…Kendinden ulu kimse ile mücadele etme demiş ki herhalde başının belaya girmesini istememiş piri.Şaka bir yana gerçekten de düşündürücü öğütler bunlar.
Bu arada “Abdal” ı açıklamak gerekirse, Türk tasavvufunun daha radikal formlarında karşılaşılan en
üst manevi mertebenin adı olduğunu söyleyebiliriz.Sünni İslam dışında kalan birçok Türkmen dinsel
topluluğunda rastlanmakta, kendilerine Derviş veya Baba da denmekteydi.Allah hariç dünyadaki her şeyden vazgeçmiş kişidir o.Kültürümüze ve zenginliğimize her daim hayranım da Kaygusuz’a da imrendim doğrusu.Çok cesur ve çok yetkin çünkü.Kıymetini biliyor muyuz acaba?