Vefa Başka Bir Seslenişin Adıdır

Evvel zaman içinde kalbur saman içindeki eski mahallelerimizden anımsıyoruz vefayı. İçi boşaltılmış bir sözcüğe, kavrama dönüştürülmeden önceki anlamıyla. Külüne muhtaç olduğumuz sevgili komşumuzu değerli bulduğumuz, bir fincan kahvenin hatırını kırk yıl dolduktan sonra da sürdürdüğümüz bir ilişkinin adıdır “vefa”.
Dönüşsüz gidişlere de sessizce saygılı olmaktır vefanın başka yüzü. Sessiz sitemsiz duruştur bu yüz. Sana vefa borcum var diyene, sildim gitti borcunu, bana borcun kalmadı, benim için mücadele ettiğin, nazımı çektiğin “an”larda ödedin onu, ön ödemeyi yapmıştın zaten’dir.
Yaşadıklarımızı yaşatana saygıdır vefa. Tarihine, ulusal değerlerine, diline, dinine, bağımsızlık mücadelesine saygıdır. Soyut bir kavram değildir sadece eyleme dönüşebilen kadirşinaslıktır.
19 Mayıs Atatürk’ü Anma ve Gençlik ve Spor Bayramı’nı coşkuyla heyecanla kutladık 90.kez. Kendisine emanet edilen bayramın bilincine ve değerbilirliğine sahip gençliğin Ata’sına, tarihe sahip çıkışını gördük, inançlı duruşlarına tanık olduk bu bayramda da.
Bütün umutların tükenmeye başladığı bir dönemde Mustafa Kemal Atatürk’ün, ‘Türk Milleti için bağımlı yaşamaktansa ölmek daha iyidir’ diyerek Samsun’a çıkması, bağımsızlık ve özgürlük mücadelemizin de başlangıcı olmuştur.
Bu tarih ile Türk Milleti, kendi talihini tersine döndürmeye başlayarak, esaret altında var olunamayacağını ve kutsal vatan topraklarımızın işgal edilemeyeceğini tüm dünyaya haykırmıştır.
Gençler vatanına olan vefa borcunu sevgi, saygı, hoşgörü ve emeğe saygı ortamı içinde üstesinden gelinemeyecek bir sorunun bulunmadığını unutmayarak ödeyecektir. Birlik ve bütünlüğümüze yönelik oluşabilecek her türlü tehdit karşısında daha fazla kenetlenerek hiç bir kimsenin, huzur ve güvenliğimizi bozmasına fırsat vermeyecektir.
Bu ülkeye vefa borcunu ödeyenlere karşı da Türk halkı kadirşinaslığı göstermiştir. Kahramanlar, sanat, kültür ve bilim insanları tarih içinde ölümsüzlüğü yakalamıştır. 18 Mayısta yitirdiğimiz Prof.Dr. Türkan Saylan da yalnız kendisi için yaşamayacağı bilinciyle, sorumluluk duygusuyla ve doğru bildiği fikirler doğrultusunda toplum hayatına katkıda bulunmak için, yaşamının son 19 yılında kanserle boğuşmak zorunda kalmasına rağmen, yılmadan çalışmıştır., Cüzzamın ülkeden silinmesi için çalışmalar yapmış, 1989'da kurulan Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği başkanı olarak, dar gelirli ailelerin özellikle kız çocuklarının eğitilmesi için, harcadığı çabalar, eğitim düzeyinin yükseltilmesindeki çalışmaları görmezden gelinemez. Sayın Saylan’la 2001 yılında Fatih Anadolu Lisesi’nin hazırladığı Türkiye’nin tüm illerinden gelen öğrencilerin katılımıyla oluşturulan Türkiye Atatürkçü Düşünce Kurultayı’nda tanışmıştım.
Bir öğrencinin sevgili Deniz Durak’ın dilinden Türkan Saylan’a saygıyla:
Kardelen Olmuşum
Öğrenci olmuşum,
Komşu teyzenin yakacağı kâğıtları alıp defter yapmışım,
Anladım ki kız kardeşim okumamış,
Anladım ki kız kardeşim hasta,
Dökülüyor burnu, kulağı gencecik yaşta,
Zincire vurulmuş köyümün tezek kokan ambarında,
Söz vermişim ona, kurtaracağım seni diye…
Sonra doktor olmuşum,
Kurtarmışım kardeşimi ambardan,
Okumayan kardeşime okul götürmüşüm.
Bağrıma basmışım benden öncekilerin dokunmadığı hastalarımı,
Sonra öğretmen olmuşum,
Doktorlara öğretmişim,
Öğretmişim ki dokunsunlar, sevsinler çaresizleri,
Doktorlarımın şefkatli kollarında unutsunlar çaresizliği,
Bir gün gelmiş hastalığı kovmuşum ülkemden,
Kızlar okuyun dememişim, okutmuşum kızlarımı,
Okutmuşum ki öğrensinler Vatanı, Milleti, Laikliği,
Atatürk’ün peşinden gidin demişim,
Etten duvar örmüşüm kanserli bedenimle,
Sonra yorulmuşum,
Sonunda göçüp gitmişim Mayıs’ın ortasında,
Bu dünyadan göçüp gitmişim…
YAZAN: DENİZ DURAK