Türkiye de Okul Öncesi Eğitim Uygulamaları Sorunlar – Çözüm Önerileri

Dünyanın pek çok ülkesinde eğitim sistemlerinin başlangıç süreci ile eş zamanlı olarak uygulamaya konulan okul öncesi eğitim, ülkemiz eğitim öğretim sistemi içinde sadece 15 yıllık bir geçmişe dayanmaktadır.
Bugün ülkemizde %13 düzeyinde olan okul öncesi eğitimin uygulamaya geçirilmesi ile birlikte ciddi sorunlar da ortaya çıkmaya başlamıştır. Gerekli alt yapı ve program hazırlıkları yapılmadan yürürlüğe konan sistem, uygulamada sorunların yoğun olarak yaşanmasına neden olmuştur.
Uygulamada Ortaya Çıkan Sorunlar
Ana okullarında ya da ana sınıflarında yeterli öğretmen, personel, pedagog ve sosyal hizmet uzmanı bulundurulmamaktadır.
Ana okulu ve ana sınıflarının mutfakları girilecek gibi değildir. Beslenme kuralları sağlıksız, uygulama gelişi güzel yürütülmekte bu alana yeterli kaynak ayrılmamaktadır.
Devlet okullarındaki ana sınıfları dahil bütün ana okulları çok yüksek ücretler istemekte, işin ekonomik bütün giderleri velilerden karşılanmaktadır. Bu alanda tam bir özelleştirme ve keyfiyet söz konusudur.
Bu kurumların denetimlerine yönelikte bir çok sorun yaşanmakta, sadece yılda bir kez ilköğretim müfettişlerinin teftiş yaptığı ana okullarında denetim işi "göstermelik" olmaktan öteye geçmemektedir.
Ana okullarının bir çoğunun cicili, bicili, albenili donanımları velileri yanıltmaktadır. Bu tür görüntülerden çok sosyal, kültürel, sanatsal ve sportif aktivitelerin yürütülmesini olanaklı kılacak tesislerin varlığı araştırılmalıdır.
Bu kurumlarda var olan eğitimin oyun ve davranış kazandırma bilincini öne çıkarması gerekirken, bizde "kolej yarışı içindeki" kurumlara dönüştürülmekte özellikle büyük kentlerdeki bazı ana okulları ve devlet okullarındaki ana sınıfları çocukları şimdiden "yarış atına" dönüştürmeye başlamış durumdadır.
Bu kurumlarda önemli sorunlardan biriside ana okulları ile ilköğretim kurumları arasında bir bütünlük ve bağ olmamasıdır. Ana okulundan çıkan çocuk ilkokul disiplinin içinde bocalamaktadır. Burada ilköğretim kurumlarının 1. kademesinde görev yapan öğretmenlerin okul öncesi eğitim almamış olmasının etkisi bulunmaktadır.
Okul öncesi eğitim kurumlarının yedirip, içirme, yatma, konaklama ve çocuk bakım evi olarak görme anlayışı sorunları ve olumsuzlukları daha da ağırlaştırmaktadır.
Evrensel eğitim normları ve değerlendirmeleri incelendiğinde okul öncesi eğitimin çocuğun yaşamında çok önemli yer tuttuğu görülecektir. Bu bağlamda okul öncesi eğitim zorunlu hale getirilmelidir
Okul Öncesi Eğitim Neden Gereklidir?
• Çocukta zeka gelişiminin %70'lik kısmının 7 yaşına kadar tamamlandığı ve öğrenme becerisinin bu yaşta geliştiği,
• Çocuğun grup içine katılması, sağlıklı ilişkiler kurması, kültürel değerlerine sahip çıkması, sosyalleşmesi gibi olguların bu yaşta geliştiği,
• Bu dönemdeki sapma ve olumsuzlukların çocuğun bütün yaşamını olumsuz yönde etkilediği,
• Farklı kültür ortamlarından ve ailelerden gelen çocukların ortak bir yetişme ortamına okul öncesi eğitim kurumlarında ulaşabildiği, çocuğun kendine güven duygusunu bu kurumlarda kazanmaya başladığı,
• Dilini doğru, yanlışsız, güzel konuşma özelliğini bu yaşta öğrendiği; toplumu, çevreyi, evreni ve insan davranışlarını tanımaya başladığı,
• Nesneleri, eşya ve varlıkları, temel bir takım becerileri, davranışları, olumlulukları ve olumsuzlukları öğrenmeye başlama yaşının 4-6 yaşları arası olduğu,
• Aile içi desteğin tek başına yetmediği, çocuğun kendi yaşıtlarıyla birlikte olabileceği, bedensel ve zihinsel gelişmelerini sağlıklı biçimde sürdürebilecekleri bir ortam olduğu için okul öncesi eğitim zorunlu ve gereklidir.
2004-2005 EĞİTİM ÖĞRETİM YILI OKUL ÖNCESİ EĞİTİM MEVCUT DURUM (4-6 YAŞ)*
1. Bölge: İstanbul
2. Bölge:Balıkesir, Çanakkale, Edirne, Kırklareli, Tekirdağ
3. Bölge: Afyon, Aydın, Denizli, İzmir, Kütahya, Manisa, Muğla, Uşak
4. Bölge: Bartın, Bilecik, Bursa, Bolu, Düzce, Eskişehir, Karabük, Kocaeli, Sakarya, Yalova, Zonguldak
5. Bölge: Ankara, Karaman, Konya,
6. Bölge: Adana, Antalya, Burdur, Hatay, Isparta, Mersin, K.Maraş, Osmaniye
7. Bölge: Aksaray, Kayseri, Kırıkkale, Kırşehir, Nevşehir, Niğde, Sivas, Yozgat
8. Bölge: Amasya, Çankırı, Çorum, Kastamonu, Samsun, Sinop, Tokat
9. Bölge: Artvin, Giresun, Gümüşhane, Ordu, Rize, Trabzon
10.Bölge: Ağrı, Ardahan, Bayburt, Erzincan, Erzurum, Iğdır, Kars
11.Bölge: Bingöl, Bitlis, Elazığ, Hakkari, Malatya, Muş, Tunceli, Van
12.Bölge: Adıyaman, Batman, Diyarbakır, Gaziantep, Kilis, Mardin, Siirt, Şanlıurfa, Şırnak
Tablo'dan da anlaşılacağı üzere Milli Eğitim Bakanlığı tarafından 1. Bölge olarak kabul edilen İstanbul'da 4-6 yaş arası gruba dahil çocuk sayısı yaklaşık 406 bindir. Buna karşın okul öncesi eğitim olanağına kavuşmuş çocuk sayısının ise sadece 54 bin olduğu; oransal olarak bunun okullaşma açısından %13.4'e karşılık geldiği; diğer bir deyişle bu çağdaki çocukların yaklaşık %87'sinin okul öncesi eğitim olanağından mahrum bırakıldığı göze çarpmaktadır. Öte yandan mevcut okul öncesi usta öğretici atamalarında okul öncesi eğitim olanaklarından yararlanamayan kesim tamamen gözardı edilerek, atamalarda doğrudan okul öncesi eğitimden yararlanan çocuk sayısı dikkate alınmış ve derslik gereksinimleri de yine aynı sayılar üzerinden hesaplanmıştır. Bu bakımdan İstanbul'da mevcut derslik sayısının 3200, mevcut öğretmen sayısınınsa 3000 olduğu dikkate alındığında, okul öncesi eğitim alan 54 bin öğrenciye düşen derslik ve öğretmen konusunda önemli bir açık bulunmadığı yanılgısı kendisini göstermektedir. Oysaki mevcut koşullarda bir dersliğe 18 öğrenci düşüyor olmakla birlikte; bu hesaplamanın içine okul öncesi eğitimden yararlanamayan aynı yaş grubuna dahil tüm çocuklar katıldığında tablo değişmektedir. Mevcut koşullarda İstanbul'da tüm okul öncesi çağındaki çocukların bu eğitimden yararlanabilmeleri için gerekli olan derslik ve öğretmen sayısı 17.600'dür.
Genel olarak Ege Bölgesi illerini kapsayan 3. bölgede de durum İstanbul'da olduğundan çok farklı değildir. 3. bölgede 384 bin okul öncesi çağındaki çocuktan sadece 60 bini eğitim görmektedir. Bu durumda da okullaşan çocuk oranı genel içinde sadece %15.4'tür. Geri kalan yaklaşık %85'lik kesimin okul öncesi eğitim alması için gereken derslik ve öğretmen sayısı ise 16.200'dür. Bu çok ciddi bir açıktır.
Okul öncesi eğitimde okullaşma oranının en yüksek olduğu bölge; Balıkesir, Çanakkale, Edirne, Kırklareli ve Tekirdağ'ı kapsayan 2. bölgedir. Bu bölgedeki 4-6 yaş grubundan okul öncesi eğitim alanların genel 4-6 yaş grubuna oranı %16.6'dır. Görüldüğü gibi en yüksek yüzde bile %20'lere ulaşamamaktadır.
Diğer yandan okul öncesi çağdaki çocukların okullaşma oranının en düşük olduğu bölge de; Ağrı, Ardahan, Bayburt, Erzincan, Erzurum, Iğdır ve Kars'ı kapsayan 10. bölgedir. Bu bölgeyi %10'luk okullaşma oranlarıyla; Artvin, Giresun, Gümüşhane, Ordu, Rize, Trabzon'u kapsayan 9. bölge ile Adıyaman, Batman, Diyarbakır, Gaziantep, Kilis, Mardin, Siirt, Şanlıurfa ve Şırnak'ı kapsayan 12. bölge izlemektedir. 12. bölgenin öğretmen ve derslik açığının kapatılması için yaklaşık 12 bin öğretmen ve derslik gerekmektedir. Tablo son derece vahimdir, hükümet sadece okul öncesi çağda okullaşan çocukların sayısı üzerinden atamalarını yapmakta ve okul öncesi eğitimine MEB Bütçesi'nden ayırdığı payı da giderek düşürmektedir. Okullaşmayan çocukların durumu tamamen gözardı edilmektedir.
Genel bir değerlendirme yapılırsa, Türkiye genelinde ortalama okul öncesi çağ okullaşma oranının %13 olduğu görülmektedir. Bu son derece çarpıcı bir orandır. Eğitim Sen olarak ortaya koyduğumuz veriler ışığında, Türkiye genelinde 119 bin okul öncesi çağ derslik ve öğretmen açığı bulunduğu ortaya çıkmaktadır. Buna karşın MEB'in Okul Öncesi Eğitimi Genel Müdürlüğü tarafından bu yıl kadrosuz olarak görevlendirilmesi amacıyla ilan edilen usta öğretici kadrosu sadece 9 bindir. 110 bin çocuk bu eğitimden tamamen yoksun bırakılmaktadır. Dahası, Hükümet kimi siyasi kaygılarla ilginç birtakım atama kriterleri de geliştirmektedir. Sözgelimi MEB'in 2003-2004 yılı verilerine göre Siirt ilinde yaklaşık 16 bin okul öncesi çağda çocuk bulunmakta ve bunların 11 bini okullaşmış durumdadır. Bu yaklaşık % 60'lık bir okullaşma oranına denk düşmektedir ki, bunun yukarıdaki veriler ışığında gerçekçi olmadığı görülmektedir. Elbette bu rakamlar Ankara'ya 110 okul öncesi usta öğretici atanması kararlaştırılırken Siirt iline 458 öğretici ataması yapılması kararının ne ile ilişkili olduğu sorusunu da günyüzüne çıkarmaktadır. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın seçim bölgesi olan Siirt iline yapılan bu atamalarla ilgili Eğitim Sen önümüzdeki günlerde ayrıca bir çalışma yayınlayacaktır.
Son olarak okul öncesi çağ okullaşma oranı tablomuzda ülkemizin yerinin ne denli vahim olduğunu görmek açısından, bu oranın diğer AB üyesi ülkelerdeki okul öncesi çağ okullaşma oranı ile karşılaştırılması yoluna gidilmiştir.
Ülke Okul Öncesi
Okullaşma (%)
Belçika 118
Almanya 89
Yunanistan 64
İspanya 62
Fransa 83
İrlanda 100
İtalya 81
Hollanda 100
Avusturya 92
Portekiz 86
İsveç 71
İngiltere 30
Türkiye 13
Kaynak: OECD Education Indicators 2003
Görüldüğü üzere okul öncesi çağ okullaşma oranı açısından Türkiye, AB üyesi ülkelerle karşılaştırıldığında oldukça gerilerdedir. İrlanda ve Hollanda'da bu oran %100 iken, Türkiye'de bu oran %13'tür. Türkiye'de mevcut hükümetin bu durumu ortadan kaldırmak amacıyla ortaya koyduğu herhangi bir olumlu adım da yoktur. MEB bütçesinde okul öncesi eğitim harcamalarının ve yatırımlarının payı yıldan yıla arttırılacağına giderek düşürülmektedir. Sorunun çözümü, MEB bütçesinin ve bu bütçe içinde okul öncesi eğitime ayrılan payın arttırılması ve kaynakların planlı dağıtımından geçmektedir. Eğitim Sen'in konuya ilişkin çözüm önerileri aşağıda ayrıntılı olarak ifade edilmiştir.
Sorunlara Yönelik Çözüm Önerilerimiz;
Yerel yönetimlerin ana okulu, yuva ve kreş açmaları yaygınlaştırılmalı, buralarda yürütülen eğitim öğretim programları sürekli denetlenmelidir.
Yüz kişiden fazla işçi çalıştıran işyerlerinde yuva, ana okulu yada kreş açma zorunluluğu getirilmeli, bütün etkinlikleri yerel eğitim yöneticileri tarafından izlenmelidir.
Yeni yapılan okulların tümünde binaların fiziki yapıları, ana sınıfı açmaya uygun olmalı, eğitim öğretime yeni başlayan okullarda ana sınıfı oluşturulmalıdır.
Koşulları ve fiziki olanakları uygun olan okullardan başlanarak bütün ilköğretim kurumlarında ana sınıfları zorunlu hale getirilmeli, gerekli yasal düzenlemeler yapılarak 2 yıllık okul öncesi eğitime geçilmelidir.
Eğitim fakülteleri ve üniversitelerle gerekli koordinasyon sağlanarak okul öncesi eğitim kurumlarına öğretmen yetiştiren bölümlerin ve bölümlere alınacak öğrenci sayılarının arttırılmasına öncelik verilmelidir.
İlköğretim kurumlarındaki ana sınıflarında ve devletin açtığı bütün okul öncesi kurumlarda her türlü beslenme, barınma giderleri devlet tarafından karşılanmalı, şuan bu kurumlarda yürütülen veliden para toplama işlemine son verilmelidir.
Yüz üyeyi geçen kooperatif alanlarında yuva ve çocuk parkı açma zorunluluğu getirilmelidir.
Çocuk ailelerine gelişmelerle ilgili sürekli rehberlik ve danışmanlık hizmetleri verilmelidir. Bu kurumlarda çalışanlar hizmet içi eğitimden geçirilmeli, eğitim ve öğretim alanında yaşanan yeni gelişmelerden bilgi sahibi olmaları sağlanmalıdır.
Okul öncesi kurumların bütün yönetim birimleri demokratik esaslara göre seçimle belirlenmelidir.
Kurumların çalışanlarının içinde bulunduğu ekonomik, sosyal ve özlük sorunların çözümlenmesi için, örgütlenmelerine olanak tanıyacak toplu sözleşmeli, grevli sendika hakkı başta olmak üzere, sürece katılımlarını sağlayacak her tür demokratik yapılanmalar oluşturulmalıdır. Aynı zamanda velilerinde bu sürece katılımlarını sağlayacak yasal düzenlemeler gerçekleştirilmelidir.
*Çalışmada Devlet İstatistik Enstitüsü (DİE), Devlet Planlama Teşkilatı (DPT), Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) ve Devlet Personel Başkanlığı (DPB) verilerinden yararlanılmıştır.
Bu yıl görevlendirmesi yapılan 9.000 kadrosuz usta öğretici bu sayıya dahil edilmemiştir.
Çalışmada kullanılan rakamlar yaklaşık veriler olarak kabul edilmelidir.
Çalışma 48-72 aylık (4-6 yaş) çocukları kapsamaktadır. İnternetten Alıntı