Sosyal Bilimler, Temel Bilimlere Katkı Yapabilir Mi? * İbrahim Ortaş

Prof. Dr. İbrahim ORTAŞ, Çukurova Üniversitesi, iortas@mail.cu.edu.tr

Sosyal Bilimler Eğitimi Kongresi
18-20 Haziran 2007 tarihleri arasında Çukurova Üniversitesinde yapılan "III. Sosyal Bilimler Eğitimi Kongresinde" Prof. Dr. Nilgün Çelebi "Sosyal Teorilerin Sosyal Bilimlerdeki Yeri" konulu sunusunda "sosyal bilimler temel bilimlere katkı yapabilir" temennisini içeren açıklaması ilgi çekiciydi.
Sayın Çelebi, bilimi "var olanlar üzerinde söz söyleyebilmektir" diye ifade ettiler. Sayın Çelebi, bilim öncesi mitoloji, ontoloji ve epistemoloji ile bilim kavramlarına açıklık getirdi. Bilimin gözlem ile başlar ve gözlem
yolu ile insanın olayların farkına varabilirliği gelişir, böylece bilimin sistematik süreci işlevsellik kazanmış olur. Sayın Çelebi, gözlem-nedensellik ve sonuç ilişkisi ile zaman-tarih ve kültür arasında bir
bağ kurmaya çalışan sentezi ile konuyu bütünleştirmeye çalıştı. Thales ile başlayan ve Galileo ile zirveye çıkan gözlem ve deney anlayışının bilime katkısını kısa bilim tarihi süreci içinde işlediler.
Galileo'nun bilime metodolojiyi kazandırdığını ve bunun da tümevarım ile bilimde dönüşümlerin sağlamasının yolunu açtığını belirttiler. Tümevarım tek tek objeleri inceleyerek ve adım adım işleyerek ve akıl ile elde edilen bilgilerin yine akıl yolu ile bilgiye dönüşümünü sağladığını belirttiler.
Böylece tek tek olgulardan yola çıkarak yeni yaklaşımların oluşması ve buna bağlı olarak yeni alanların oluşmasına neden olmuştur. Yeni bilgi, yeni bilim dallarının felsefeden ayrılarak bağımsız bilim dalları olmasını sağlamaktadır. Bacon yeni bilim dallarının ortaya çıkmasında önemli görevler üstlenmiş bir bilim felsefecisidir.
Bu bağlamda bilimsel araştırma ve buluşlardan elde edilen bilgiyi arıtılmış bilgi olarak tanımladılar. Hayattan çıkarılan derslerin damıtılmış bilgi olduğunu ve bunun üzerine söylenen sözün bir anlamda kültürel birikime
katkı yaptığını belirttiler.

Bilgi, Kültür ve Sosyal Bilimler
Ayrıca insan ve insanın sosyabil durumu ile kültür arasındaki ilişki işlendi. İnsanın diğer canlılardan ayrı olarak sosyabil olduğunu, birbirini kolladığını, katkıda bulunduğunu ve bunu bilinci ile yaptığını belirttiler.
İnsanın soyabil özelliğinin sosyal bilimler açısındaki önemini ve doğa bilimlerine yapacağı katkı arzusu ve beklentisi ile konuşmalarını tamamladılar.

Tabii sosyal bilimlerin doğa bilimlerine katkısının beklenmesi ilgi uyandırdı.
İnsanın yaşamdan tecrübesi ile gözlem ve deneye dayalı bilgi elde etmesi ve bu bilgiyi teknolojiye dönüştürmesi ile bugün yaşadığımız biricik dünyamızdaki var olan olgulara sahip bulunmaktayız. Ancak bu arada insanın yarattığı bir çok nesnenin ve olgunun temel bilimler tekniği kullanılarak
yapılması kadar insanı doğrudan etkilemesi nedeniyle her iki bilim dalının birbirinin katkısını ortaya koyması bakımından önemli.
Bilimde gözleyen ve gözlenen ilişkisi içinde insan doğayı ve insanı gözlemekte ve yakaladığı ilişkileri genelleştirerek yeni iletişim oranları kurabilmektedir. İnsan doğayı anladıkça doğadan daha iyi yararlanmak için yeni teknikler geliştirmektedir.

İnsanlık Bilimsel Çalışmaların Sonuçlarını Sorgulamalıdır
Bugün insanın yaptığı, ancak doğa ve insan üzerinde olumlu ve olumsuz etkileri olan bir çok buluş sorgulanmak zorundadır. Özelikle bilim insanları olarak her yapılan araştırmanın insan, doğa ve çevre üzerinde yapacağı etkinin sorgulanması gerekiyor.
Atom bombası, hormon kullanımı, elektrikli cihazlar ve bunların yarattığı çevre kirliliği doğal olarak insanı etkilemektedir. Konu hem insanın yaşam biçimi ve kalitesini etkilemesi, hem de doğrudan etik konusunun ilgi alanına girmesi nedeniyle sosyal bilimler ile doğa bilimleri arasında bir bağ oluşmaya başlamaktadır.
Üretim ne işe yarıyor?
Bilim üretilen bu ürünlerin insan için uzun ve kısa süreli etkilerini tartışıyor mu?
Küresel ilişkilerin insanın maddi ve manevi dünyası üzerindeki etkileri nelerdir?
Etik olarak bunca yaşanan ve insanı zorda bırakan temel bilimler araştırmaları sonucu elde edilen teknoloji ürününe karşı ne söylenmelidir?
Bu gibi konular, sosyal bilimlerin katkısının olacağı alanlar olarak sıralanabilir.
Bugün insanın oluşturduğu bu olgular üzerine söz söyleme zamanının geldiği de bilinmektedir. Temel bilimler ile sosyal bilimlere metodolojik olarak ayrı yaklaşabilir ve öğretileri de farklı olabilir, ancak aynı alanda da çalışabilirler. Örneğin hepimizin sık kullandığı cep telefonu. Çalışma düzeneği mantık biliminin prensipleri üzerinde gerçekleşmektedir. İşlevsel olarak temel bilimleri ve sosyal bilimleri ilgilendiriyor. Sonucu insan ve insan sağlığını ve toplumsal dönüşüme kazandırdığı etki yönünden temel bilimler ve sosyal bilimlerin ortak alanı olarak sorgulanabilir.

Sosyal Bilimler Nedir? Ne Tür Alanlar İle Uğraşır
Tabii sosyal bilimler nedir?
Ülkemizde sosyal bilimlerin önemi nedir?
Hangi alanlar sosyal bilimlerin alanına girer?
Sosyal bilimlerin temel bilimi hangidir?

Sosyal Bilimlerin Temel Alanları Nelerdir?
Sosyoloji, psikoloji, mantık, felsefe gibi alanlar sosyal bilimlerin ilgili alanlarıdır. Sosyoloji bilimin temelini oluşturmaktadır. Ancak sosyoloji gibi sosyal bilimlerin temel bilimi olan bir alanın, bir ihtiyaçtan doğan
durumu analiz etmek ve çözüm arayışı konusunda istenilen düzeye geldiği söylenemez. Doğal olarak materyali insan olduğu için sosyolojinin toplumsal sorunlara bakış açısı kazandırması ülkemizde pek istenmiyor. Ülkemizde sayın Çelebi'nin de belirttiği gibi sosyal bilimlere maalesef siyasilerin
"yeni bir insan yaratma veya ideolojik dönüşüme katkıda bulunabilir alan"olarak görülmesi nedeniyle pek geliştirilemedi.

Sosyal Bilimler ve Fen Bilimleri: Hepsi Temel Bilimler
Ülkemizin aydınlık geleceği fen bilimleri kadar sosyal bilimlerin de aynı ölçüde değer görmesi ile sağlanacaktır. Sosyal bilimlerin ülkemizde gelişmemesi toplumun gelişememesi ile eşdeğer niteliktedir.
Belki de bugün ülkemizin bu kadar sorun yaşamasının temelinde sosyal bilimlerin gelişmemesinin büyük payı bulunmaktadır. Ülkemiz maalesef soğuk savaşa yenik düşürülerek eğitimi ve bilimi içeriden çökertilmiş durumdadır.
Tabii Türkün Türk'e yaptığını, yani kendi kendimize yaptıklarımızı da unutmamak kaydıyla.
Belki de bugün ülkemizin bu kadar sorun yaşamasının temelinde sosyal bilimlerin gelişmemesinin büyük payı bulunmaktadır. Türkiye'nin gelecekte karşılaşacağı birçok temel sorunun çözümünün sosyal bilimler bakış açısına gereksinim duyulacağı açıktır. Derinleşen sosyal ayrışmalar, bölgesel farklılıklar, gülük yaşamın farklı yorumlanmasından kaynaklanan siyasal,sosyal ve ekonomik sorunların topluma anlaşılır çözüm üretmesinde yeni bir sosyal bilimler yaklaşımına ihtiyaç bulunmaktadır. Özellikle yozlaşan ve
kitlelerin gözünde irtifa kaybeden siyasal demokrasimizin de içinde bulunduğu bir dizi sorunun ancak nitelikli insan sermayesi ile yukarıya taşınmasında sosyal bilimlerin yaklaşımları ve çözüm önerileri önem
taşıyacaktır.
Türkiye'de Sosyal Bilimler alanında yeni bir açılıma ihtiyaç duyulduğu artık yadırganamaz. Bu nedenlerden dolayı ülkemizde sosyal konulara eğilen,projelere ve araştırmalara destek sağlayan TÜBİTAK gibi bir Sosyal Bilimler Akademisinin oluşturulması bu alandaki gelişmelere büyük katı kakı oluşturacaktır. Bu nedenlerden dolayı ülkemizde sosyal projelere ve araştırmalara daha çok destek sağlanması, en azından sonuç ve sentezlerine saygı duyarak dikkate alınması birçok sorunun çözümünde büyük katkı
oluşturacaktır.
Kaldı ki sosyal bilimlerin fen bilimlerden pek çok kazanım elde etmiş oldukları gibi, fen bilimleri de sosyal bilimlerin metot ve yaklaşımlarından pek çok şey öğrenecektir. Bunun için Sokrates'e, Vinci'ye,
Bacon'a, Einstein'a bakmak yeterli olacaktır. Ayrıca ülkemizin yetiştirdiği değerli bilim insanlarından Yaman Örs, N. Fişek ve B. Güvenç'in çalışmaları ayrıca önemlidir.
Türkiye'nin iletişim çağında sorunu doğru okuyup doğru tahlil yapacak yeni bir yapılanmaya ihtiyaç duyulmaktadır. Fen ve sosyal bilimlerinin önünü açarak beyin fırtınası anlayışı ile temel bilimler alanına yönelmemiz gerekiyor. Ülkemiz üniversitelerinde her şeye rağmen sayıları az da olsa dünya çapında nitelikli fen ve sosyal bilimci bilim insanı olduğunu biliyoruz. Bilim insanlarımızı isteklendirerek ülkemizin aydınlık geleceğine katkı sağlayabiliriz. Aydınlık ve muasır medeniyetler seviyesinin üzerine çıkmış bir Türkiye ancak yeni bir Anayasa ve Yükseköğretim Yasası yanında Bilim ve Teknoloji Bakanlığı kurarak
sağlanabilir. Yeni, dinamik ve çağcıl anlayışlar ile anacak ülkemizin ve dünyanın mevcut ve gelecekte karşılaşacağı ekonomik, toplumsal,ekolojik ve çevresel sorunları bilimsel olarak çözerek kendisine bir ayrıcalık kazandırabilir. Türkiye'nin dinamik insanlarının bunu başaracağına inanıyorum, yeter ki bilime ve bilgiye değer verelim.