Seçimler, Chp ve Öneriler * Kemal Kocabaş

6 Şubat 2015, Cuma

Türkiye, Haziran 2015'te çok önemli bir seçime gidiyor. Ülke bu seçimde “aydınlık ve karanlık”, “despotizm ve demokrasi” arasında bir seçim yapacak. Bu anlamda tüm toplumsal dinamiklerin aydınlık ve demokrat bir Türkiye arayışında omuz omuza ortak bir yürüyüşte buluşmaları tarihsel bir öneme sahiptir. Ülkemizin aydınlık insanlarını, akıl ve bilimin rehberliğinde “demokratik hukuk devleti” duyarlılığıyla buluşturmak seçimlere giden bir süreçte ortak aklın dayattığı bir zorunluluktur. Eğitimin niteliğini tümüyle kaybettiği, dinselleştiği ve piyasalaştığı, kültürel ortamın da muhafazakar bir iklime teslim edildiği bir dönemde eğitim ve kültür tüm toplumsal yaşamın ve ülkenin geleceğinin en önemli sorunlarındandır. CHP, Mustafa Kemal, Mustafa Necati, Yücel ve Tonguç'ların partisi. Bu tarihsel genetikle önümüzdeki süreçlerde CHP, eğitimin can alıcı sorunlarını meydanlara, yurttaşlara taşıyarak paylaşması, projelerini ortaya koyması, bir aydın olarak bizlerin de öneriler geliştirerek bunları paylaşmamız, toplumsal bir görev olarak karşımıza çıkmaktadır.

Önce 2015 Türkiye'sine yönelik bazı saptamalar yapalım. Eğitim, ülkenin en önemli sorunlarındandır ve ülkenin, çocuklarımızın geleceği olduğu çok açık. Türk Eğitim Sistemi; özellikle son on yılda tüm çalışmalar ve yarışmalar ve raporların verdiği verilerde görüldüğü gibi akıl ve bilimin rehberliğinden uzaklaştıkça niteliğini, işlevselliğini kaybetmiştir. Adaletsizlikler ve eşitsizlikler üretmekte ve nitelikli öğretmen yetiştirilememektedir. Eğitim sistemi tüm boyutlarıyla iflas etmiş ve çok az (% 6-8) öğrenciye nitelikli eğitim vermektedir. Sonuçta okullar içi boş, diploma veren eğitim kurumlarına dönüşmüştür. Son on iki yılda uygulanan eğitim politikalarında; dinselleştirme ile laik-demokratik bilimsel değerler yok olmakta ve Türkiye evrensel dünyadan kopmakta ve piyasalaştırma politikaları ile eğitim “hak olmaktan” çıkmaktadır. Yoksullar ve kız öğrenciler bu eğitim politikalarından en çok etkilenen kesimler olmakta ve ülke, hızlıca Orta Çağ değerlerine sürüklenmektedir.

Bir başka saptama da, CHP seçmenine ve yönetimine yönelik yapalım. CHP seçmeninin, “çok duyarlı, naif ve kendini solcu olarak tanımlayan” bir niteliği vardır. CHP genel merkezinin % 25'lik bu oy tabanını konsalide etmek, yani ayakta tutmak zorunluluğu vardır. Bu anlamda parti üst yönetiminin söylemlerinde çok dikkatli bir dil kullanması gerekmektedir. Bu konuda tabanda endişeler vardır. Temsil ettikleri Cumhuriyetçi-Sol söylemin sıklıkla tekrarı bu % 25'lik oy tabanını konsalide edecektir. CHP genel merkezi bu uyarıyı dikkate almalıdır. Aksi takdirde tabanda savrulmalar yaşanma potansiyeli vardır. CHP, demokratik katılımın özgün örneklerini topluma artık sunmalıdır. Tüm seçim süreçlerinde kurallar açık ve net olmalıdır. CHP, ilişkileriyle, kurallarıyla bir güven algısı üretmelidir. Burada sol bir parti gibi davranarak halkın partisi olmanın gerekliliğini yerine getirmelidir. Tüm bölgelerde, yargı denetiminde ön seçim yapmalıdır ve önseçim söyleminin, fermuar gibi yanlışlıklarla içini boşaltmamalıdır.

Seçimlere giderken Cumhuriyetçi-Sol bir aydın olarak tabii ki önerilerimiz var. CHP, dinselleştirme ve piyasalaşma politikalarına karşı bilimsel ve toplumsal gerekçelerle açık ve net söylemi topluma sunmalıdır ve laik, demokratik, bilimsel eğitiminin önemini topluma aktarmalıdır. CHP, bu seçimlerde 19 milyon öğrenci ve 900 bin öğretmenin görev yaptığı ve bu ağır sorunları yaşayan eğitim sistemi için “Aydınlık Bir Eğitim Reformu” önerisini topluma sunmalıdır. Bu reform taslağı eğitime bir hak olarak bakmalı, küreselleşme rüzgarlarından etkilenmeden laik, demokratik, bilimsel eğitimi ve “nitelikli öğretmen ve eğitim” sözünü topluma sunmalıdır. CHP, seçimlerde özellikle “yoksullar ve kız öğrenciler” ve hatta “çocuk işçiler” için pozitif ayrımcı, tıpkı Köy Enstitülerinde olduğu gibi öneriler sunmalı, politikalar üretmelidir. İktidarımız döneminde hiçbir kız ve yoksul öğrencinin eğitim dışı kalmayacağının sözünü vermelidir… CHP, 1923-1946 arası tüm parti kongrelerinde eğitimi konuşmuş bir partidir.

Köy Enstitüleri, bu ülkenin onuru ve vicdanıdır, enstitüler bir Mustafa Kemal, Yücel ve Tonguç projesidir. Ülkenin yoksul halk çocuklarının “Biz başarırız, biz yaparız, biz üretiriz” dedikleri bir özgüven destanıdır, arayışıdır. Enstitü binaları, yoksul halk çocuklarının imecesiyle üretilmiştir. Bu imece ruhu ve Köy Enstitülüler söylemi, kurucuları seçim süreçlerinde onurla dillendirilmelidir… Enstitülerin insan, sanat, demokrasi merkezli eğitim felsefesinin güncel karşılığı olarak büyük kent varoşları için “Meslek Enstitüleri” tasarımını içini doldurarak topluma sol-eğitim projesi olarak sunmayı tartışmalıdır. CHP, AKP'nin “dindar ve kindar” kuşak yetiştirme söyleminin bir formatlama-tek tipleştirme olduğu vurgusunu ifade etmeli, eğitimin “özgür-yaratıcı” insan yetiştirme idealine sahip çıkmalıdır. Onların içi boş İmam Hatip Söylemi karşısında onurla Köy Enstitüleri söylemini topluma sunmalıdır.

CHP, seçimlerde yaşanan eşitsizliği ve adaletsizliği gidermek adına okul öncesi eğitimi (4-6 yaş) zorunlu ve parasız yapacağını, 4+4+4 sisteminin revize edileceğinin mesajını topluma vermelidir. Eğitim bilimcilerden oluşacak bir grubun, çocuğun bilişsel-duyuşsal gelişim evrelerine göre yeni bir sistem üretileceğini açıklamalıdır… Son dönemlerde ülke gündemine giren Osmanlıca tartışmalarının altında yaratılmak istenen “radikal muhafazakar toplum” projesi vardır. Biraz daha incelendiğinde bu amaca yönelik olarak İlahiyat ve İslami Bilimler Fakültesi çıkışlı öğrencilere istihdam politikaları yaratarak kamuda tüm bürokrasiyi ele geçirme mantığı vardır. Sayıları 150'yi aşan İlahiyat-İslami Bilimler Fakültesine verilen öğrenci kontenjanları her yıl artmaktadır. 2013-2014 OSYM'de, sayısı 18 bine ulaşmıştır. Bu korkunç bir rakamdır. İlahiyat ve İmam Hatipte okumak, kamuda işe girmek için adeta bir bonservise dönüşmüştür. Yine, liselerde felsefe grubu derslerine İlahiyat çıkışlıların atanması son yıllarda artmaktadır.

CHP, tümüyle siyasal iktidarın kontroluna giren üniversitelerimiz için “demokratik özerklikliği” temel alan ve YÖK'ü kaldıran bir üniversite reformunu seçim süreçlerinde açıkça dillendirmelidir. Üniversitelerde ve tüm eğitim kurumlarında akıl ve bilimin egemenliği vurgusunu yapmalıdır. CHP, Üniversite öğrencilerinin yurt ve burs olanaklarıyla ilgili bir açılımı, seçim sürecinde geliştirerek topluma sunmalıdır. “İktidara geldiğimizde 'yurt ve burs sorunu' kalmayacak” diyebilmelidir. CHP, Eğitim Bilim Kültür Platformunu canlı, dinamik, üretken, çalışan bir AR-GE haline dönüştürmelidir. Bilim insanlarıyla CHP'nin düşünsel beslenmesi arasındaki ilişki yeniden kurulmalıdır. CHP, demokratik kitle örgütleriyle, üniversitelerle daha yakın ilişkiler üreterek işbirliği olanaklarını geliştirmelidir. CHP, “Toplumun Vicdanı Olmak”, “Demokratik Hukuk Devleti” talebi söylemini yüksek sesle dillendirmelidir. CHP, muhafazakar iklimin ürettiği kadına yönelik şiddete karşı en yoğun tepkileri vererek “kadın emeğine, kadın üretkenliğine ve özgürlüğüne” sahip çıkmalıdır.

CHP, bu seçimlerde “Umudun, Vicdanın Partisi” olmalıdır. Birlikte yürümenin, iyiye, güzele yürümenin senfonisini üretmelidir. Aksi takdirde CHP ve ülke kaybedecektir. Bu yolda hiçbir kişisel irade ve ego bu yürüyüşün önünde olmamalıdır. Toplum güvenilir bir CHP aramaktadır. CHP, tüm süreçlerde bu güven algısını üretmelidir. CHP, sol olmalıdır, yani kendisi olmalıdır. Sol projelerle topluma dokunmalıdır. CHP, sol oldukça-kaldıkça başarıya ulaşacaktır. Sol olma özelliğini kaybederse CHP tarihinde olduğu gibi desteklerini kaybetme potansiyeli vardır.

Gelin canlar bir olalım… Geleceği, özgürlüğü birlikte üretelim…