Rıfat Okçabol * Türkan Saylan

İçinde bulunduğumuz çağın pek çok sorunu var. Bu sorunlardan en önemli üç tanesinin gericilik, sömürü ve kanser olduğu söylense ve bunlar çağın üç vebası olarak nitelense, pek yanlışlık yapılmamış olur sanırım.
Kanser, öncelikle insan sağlığıyla ilgili bir sorun olsa da, giderek ve de özellikle gericilik ve sömürünün etkinleşip birbirini pekiştirmesiyle, toplumsal bir hastalık haline de gelmektedir. Pek çok toplumsal ve insancıl değer bu süreçte yozlaşıp çürümektedir. Çürüme, bir salgın hastalık gibi her kesime yayılmaktadır.
Türkan Saylan, aşağı yukarı bu üç vebanın en tehlikeli döneme girdiği bir zamanda Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği'ni (ÇYDD) kurmuştur. Çağdaş adını verdiği derneğiyle, çağın üç vebasına karşı savaş açmıştır.
T. Saylan, bu derneğin kurulmasından önceki yaşamıyla da, sonrasında da, gerçek bir sağlıkçı ve eğitimci olduğunu göstermiştir.
Sağlıkçı olmak, insanları hastalıklardan korumaya ve hastalıkları sağaltmaya (iyileştirmeye) çalışmak ise, cüzzam konusundaki katkıları ile T. Saylan bunu gerçek anlamıyla başarmıştır. Ayrıca, eğitim yoluyla insanların akıl sağlığını korumaya ve çeşitli toplumsal nedenlerle mağdur olanları sağlıklı yaşama döndürmeye çalışarak da bu doğrultuda hizmet vermiştir.
Eğitimci olmak, bireyin kendisini gerçekleştirmesine yardım etmek ise, bireyin öğrenmesine yarayacak ortamı hazırlamak ise, T. Saylan bunları da tam anlamıyla yerine getirmiştir. İlk, orta ve yükseköğretimde 40 yıl çalışan bir eğitimci, en fazla, yılda yüz yeni öğrenciden toplam 4.000 öğrenciye, 200 öğrenciden 8.000 öğrenciye ya da bilemediniz 300 öğrenciden 12.000 öğrenciye ulaşıp hizmet verebilir. T. Saylan'ın eğitimciliği, üniversitedeki yaşamıyla sınırlı kalmamıştır. ÇYDD aracılığıyla verdiği burslarla ve elinden tuttuğu kızlarla on binlere okuma ve kendilerini gerçekleştirme olanağı sunmuştur. Yazdığı makalelerle ve kitaplarla on binlerce insanın öğrenmesine katkıda bulunmuştur.
T. Saylan ve ÇYDD, dünyanın üç vebasına karşı verdiği savaşta yalnız değildir. Bir yandan Türkiye'nin çeşitle yörelerinde derneğin şubeleri açılmıştır, derneğe üye olup gönüllerini bu savaşa koyanların sayıları artmıştır; başka çağdaş dernekler de kurulmuş, onlar da bu savaşa katılmıştır. Öte yandan yıllardır bu savaşın içinde olan partiler ve sendikalar vardır; yurtsever cephe, öğrenci kollektifleri, öğrenci konseyleri, öğrenci ve kent girişimleri (inisiyatifleri) gibi çeşitli sivil oluşumlar bulunmaktadır.
T. Saylan'ın, ÇYDD'nin ve benzeri çağdaş derneklerin çabalarının boşa gitmediği görülmektedir. Yıllardır bu dernekler hakkında açılan davalar, haklarında çıkarılan asılsız dedikodular ve iftiralar bu derneklerin amaçları doğrultusunda başarılı olduğunu göstermektedir. Hele derneklerin bir bölümünün, hukuksuzluklarla ve usulsüzlüklerle eleştirilen (şimdilik) 12 dalgalık bir "davayla" ilişkilendirilmeye çalışılması, bu derneklerin başarısının kanıtı ve belgesi olmaktadır.
Bu arada T. Saylan, o "davanın" cami duvarı haline getirilmiştir. "Ergenekon" cami duvarına toslamış ve iflas etmiştir. "Ergenekon"un iflası, bu kavramın anlam ve düzlem değiştirmesiyle sonuçlanmıştır. Düne kadar genelde ve ağırlıklı olarak darbe yandaşları içi kullanılan "Ergenekoncu" söylemi içerik değiştirmiştir; gerçek "Ergenekoncu"nun kim olduğu ortaya çıkmıştır.
Ölüm döşeğinde bile "ne şeriat ne darbe" diyen insanın temsil ettiği ÇYDD'ye ve benzeri derneklere, bundan sonra, "para-militer kuruluş" diyenler "Ergenekoncu" olarak nitelenecektir.
Çağın üç vebasıyla sürdürülen savaşta, kader yapacağını yine yapmıştır. Bu üç vebayla savaşta iş ve güç birliği yapan T. Saylan gericiliği birincil hedef alırken ÇYDD'nin başkan yardımcısı Türkel Minibaş anamalcı sömürüyü hedef almıştır. Çağdaş derneğin, çağdaş iki yöneticisinin çağın sorunlarıyla mücadelesi bu iki sorunla sınırlı kalmamıştır. Bir de kanserle mücadele etmişlerdir. T. Saylan gericilik savaşında ve Türkel Minibaş da sömürü savaşında dimdik ayakta kalırken, ne yazık ki, ikisi de kanserle mücadelede yenik düşmüşlerdir.
Yaşamını insan onurunu kurtarmaya adamış kişilerin ölümü üzerine, "ateşi bol, azabı çok olsun" diyen anlayış, gerçek "Ergenekoncu"luğun gericilik boyutunu ortaya koymaktadır.
İnsanın akıl sağlığını bozmaya çalışanlar, gericiliğe pirim verenler, özgürlüğünü ve ülke bağımsızlığını hiçe sayanlar, ülke kaynaklarını yabancılara peşkeş çekenler, toplumunu ve yurdunu sevmeyenler, insan haklarını hiçe sayanlar, hukuku alt üst edenler, yalancılar, dolandırıcılar, iftiracılar, … ise "Ergenekoncu"luğun sömürü boyutunu temsil etmektedirler.
"Ergenekon"un duvara tosladığı gün, T. Saylan evinin penceresinde verdiği dingin görüntüyle ve söylediği iki-üç cümleyle, ölümün eşiğinde olsa bile öğrenmek isteyenlere çok şey öğretmiştir.
"Ergenekon"un duvara toslaması, bir T. Saylan giderken on binlerce Saylan'ı ortaya çıkarmıştır; Saylan'ların ölmeyeceğini göstermiştir.