Orhun Abideleri * Haydar Aksakal

10.03.2014 / 00:00

Evrenin tasarımında Türklere özel görev verildiği söylenmektedir. Binlerce yıl önce, Göktürk İmparatorluğunun bulunduğu topraklarda başlayan göç dalgası Avrupa, Asya'nın çeşitli bölgeleri ve Anadolu'ya kadar uzandı. Türkler, Orta Asya'da bir uygarlık ve medeniyet yaratmış, bunu gittikleri ülkelere kadar götürmüşlerdi.

Göktürkler, gelecek kuşaklara, Türk tarihinden mesajlar vermek için anıtlar dikti. Orhun Abideleri, Orhun alfabesi ile yazılmış Göktürk Yazıtlarıdır. Yazıtlardan birisinde:

“Türk, Oğuz beyleri, kavmi, işitin yukarıda gök basmasa, aşağıda yer delinmese Türk milleti ülkeni, töreni kim bozar?” diye yazar.

Doğal afetler ve göçler töreyi bozmaya çalışsa da, göçerlerin genetik kartlarında var olan vatan ve bayrak sevgisi Anadolu'da yaşam buldu.

1889 yılında Moğolistan'ın Orhun Vadisi'nde bulunan Bilge Kaan ve Kültiğin yazıtları, Bilge Kaan'ın yeğeni Yolluğ Tiğin tarafından sonsuza dek kalması dileğiyle, Kültiğin yazıtı 732 yılında, Bilge Kağan yazıtı 735 yılında yazılmış, adına “Bengü Taşları” ismi verilmiştir.

Göktürklerin ünlü hükümdarı Bilge Kağan devrinden kalma altı adet yazılı dikilitaş Moğolistan'ın kuzeyinde, Baykal Gölü'nün güneyinde, Orhun Irmağı'nın geçtiği vadide Koşo Saydam Gölü çevresinde bulunmaktadır.

Orhun Irmağı civarında Kul Tığın ve Bilge Kaan yazıtları, bunlardan 360 km uzakta Bayn Tsokto bölgesinde Bilge Tonyukuk yazıtları bulunmaktadır. Türk dili, tarihi, edebiyatı ve kültürü hakkında önemli bilgiler yazıtlara kaydedilmiştir. Türk ve Türkçe ismi ilk kez bu yazıtlarda görülmektedir.

1226'da Horasan'da dünyaya gelen, tarihçi Alâeddin Ata Melik Cüveyni, “Tarih-i Cihan Güşa isimli eserinde yazıtlardan söz etmektedir. Çin kaynakları da yazıtlar hakkında bilgi vermektedir.

1721'de Güney Sibirya'da Yenisey Irmağı'nın bulunduğu bölgede Kırgızlara ait mezar taşlarını inceleyen İsveçli tutsak subay Johan von Strahlenberg, Yenisey yazıtlarından birisini de keşfetti. 1722 yılında İsveç'e döndüğünde izlenimlerini kaleme aldı, hazırladığı kitap 1730'da yayımlandı. Orhun yazıtları bilim dünyasının dikkatini çekti.

Bu gelişmelere rağmen bilimsel araştırma ekipleri, 150 yıl sonra Sibirya'ya ulaştı. 1887-1888 yıllarında Finlandiyalı araştırma heyeti, bilimsel gezileri için Yenisey mezar yazıtlarının bulunduğu bölgeye gitti, Fin heyeti Yenisey mezar yazıtlarının kopyalarını ilk kez yayımladı. Orhun Abidelerinin bulunduğu yerde yüzlerce heykel, kent harabeleri, taş yollar, su kanalları, sunaklar ve hayvan heykelleri, ilk kez 1889 yılında Rus tarihçi Yardinsev tarafından bulundu.

Aynı yıl Rus Arkeolog Nikolay Mihailoviç Yadrintsev, Orhun Irmağı kıyılarında iki büyük yazıt daha buldu. Hazırladığı anıtlarla ilgili eserini 1890 yılında yayımladı.

Anıtlar üzerindeki 38 harfli alfabeyi, 1893'de Danimarkalı dilbilimci Vilhelm Thomsen, okudu. Yazılar soldan sağa, yukarıdan aşağıya doğru düzenlenmiştir. Yazıtlar, 1893 yılı Aralık ayının 15'inde Danimarka'da Kopenhag Bilim ve Edebiyat Akademisi tarafından bilim dünyasına açıklandı. Orhun ve Yenisey yazıtlarında kullanılan “runik” yazının çözümlendiği bilim dünyasına duyuruldu. Türkologlar arasında heyecan yaşandı.

Thomsen, iki büyük yazıtı inceledikten sonra, 1896'da anıtlarla ilgili kitabı yayımlandı. Eseri Türk tarihi ile ilgili bir yazı ile başlamakta, Türk “runik” yazısını ayrıntılı bir şekilde incelerken Türk yazısının kökenini de ele aldı.

1899'da Platon Mihayloviç Melioranski, Kül Tiğin yazıtının Rusça olarak yayımladı. Orhun yazıtları Türkiye'de harf devriminden önce Arapça olarak, Necip Asım tarafından yayımlandı. İkinci kez olarak da Hüseyin Namık Orhun tarafından dört cilt olarak yayımlandı. Daha sonra Türkologlar, yerli ve yabancı tarihçiler, anıtlar üzerindeki çalışmalarına devam ettiler.

Kültiğin Anıtı, 3.35 metre yüksekliğinde, 122-132 cm eninde, dört cepheli olarak kireç taşından yapılmıştır. Yazıtın doğu yüzünde 40, kuzey ve güney yüzlerinde 13 satır Göktürk harfli Türkçe metinler bulunmaktadır. Batı yüzde ise Çince yazılar ve Göktürk harfli iki satır görülmektedir. Göktürk tarihine ait olaylar, Türkçe metinlerle Bilge Kaan'ın ağzından nakledilmiş, birlik ve beraberlik mesajları verilmiştir. Yazıtın doğu yüzünde Türk boylarının ortak simgesi olduğu söylenen Dağ Keçisi damgasına, tepe kısımlarında ise kurttan süt emen çocuk betimlemelerine yer verilmiştir. Geçen zaman içinde yazıt, doğa olayları karşısında önemli bir şekilde tahrip olmuştur.

Bilge Kağan Anıtı, 734 yılında vefat eden Bilge Kağan adına oğlu Tenri Kağan tarafından 735'de dikildi. 3,75 metre yüksekliğinde dört cepheli olan anıtın doğu yüzünde 41, kuzey ve güney yüzünde 15'er satır Göktürk harfli Türkçe metinler vardır. Göktürk devletinin nasıl büyüdüğü anlatılmaktadır. Batı yüzünde ise Çince bir metin yer almaktadır.

Tonyukuk Anıtı, dört cepheli iki dikili taştır. Yazıların çoğu silinmiştir. Tonyukuk Bilge kağan'ın baş veziriydi. Babasına ve amcasına da hizmet etti. Anıt Bilge Kağan'ın ihtiyarlık döneminde dikildi. Yazıtta, Çin esaretinden nasıl kurtulduğu ve kurtuluş savaşı Bilge Kağan tarafından anlatılmaktadır. 2,43 metre yüksekliğindeki birinci yazıtta 35, 2.17 metre yüksekliğinde ki ikinci yazıtta ise 27 satır bulunmaktadır: “Ey Türk ulusu! Kendine dön. Seni yükseltmiş Bilge Kağanı'na, özgür ve bağımsız ülkene karşı hata ettin, kötü duruma düşürdün.”

Orhun yazıtlarında kullanılan Türklerin alfabesi, eski Türk “runik” yazısı 38 harften oluşur. Yazıtlar bilim adamları tarafından farklı şekilde okunmuş ve yorumlanmıştır.

Doğanın tahribatından korunmak için müzeye taşınan Bilge Kağan ve Kül Tiğin Yazıtları'nın ilk bulundukları yerlere de “kopya” taşlar dikilmiştir. Orhun Abideleri'nin korunduğu müze Moğolistan'ın Başkenti Ulan Batur'a 430 km uzaklıkta. Müze uluslar arası boyutta turist çekmiyor. Japon ve Güney Koreli ziyaretçiler başı çekiyor. Türkiye'den, resmi ziyaretçilerin dışında gelen Türk ziyaretçi çok az.