Öğretmenlik Mesleğinin Tarihi Üzerine * Nur Kartal

12.03.2014 / 00:00
Çağımızın çilekeş mesleklerinden öğretmenlik…

Ne yapalım biz de gönül verdik bilgiye, bilgi edinip ulaştırmaya…

Bu yolda çekilen çile kutsaldır dedik…

Kuşkusuz ki ilk öğretmenlerimiz annelerimiz, babalarımız. Anne babanın yetmediği yerde ise bildiğini başkasına öğreten ustalarımız devreye girmiştir. Öğretenle öğrenen arasındaki bu ilişkiler toplumda eğitim kurumlarının oluşmasına da vesile olmuştur. Usta-çırak ilişkileri, komutan-asker ilişkileri okulumsu örgütlerin başlangıcı sayılmaktadır.

Tarihte ilk görülen eğitim iş görenleri de öğretmenlerdir. Ana okuldan üniversiteye öğretmenlerle hemhal oluruz.

Öğretmenlik mesleğinin tarihine bakacak olursak da 16 Mart 1848 tarihine gideriz. Darülmuallimin-i Rüşti( Rüştiye Öğretmen Okulu)'nin açılmasıyla öğretmenlik mesleğinin ilk müstakil okulu açılmış olur. Böylelikle Osmanlı Devleti'nde öğretmenlik diğer okullardan ayrı bir disiplinin içine alınmış olur. 1869'da ise bir meslek olarak ilk kez yasallaşmıştır. 3 Nisan 1924 yılında ise öğretmenlik lise, ortaokul ve ilkokul olmak üzere üçe ayrılmıştır.

Süreç böyleyken 17 Nisan 1940'ta Türk tarihinde kapatılmasının kanayan bir yara olduğunu düşündüğüm Köy Enstitüleri açılmıştır. Devletin başında İsmet İnönü olup dönemin Milli Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel'dir. Neredeyse Anadolu'nun tümünün okuma yazma bilinmediği bir dönemde ilkokul mezunu çocukların bu okullarda eğitilerek köylere gönderildiği Türk eğitim tarihinin temel taşıdır bu enstitüler. Bu enstitüler şehre uzak tren istasyonlarına yakın 21 yerde açılmıştır. Öğretmenler hem örgün eğitim verecek hem de köy halkına tarımı öğretecektir. Nitekim başarılı bir süreç oluşmuştur ve hem tarımsal kalkınma oluşturmak hem de okur yazar yetiştirmek üzere 17251 öğretmen yetiştirilmiştir. Elimdir ki her iyi müessese gibi uzun süreli olamamış kuruluşundan ondört yıl sonra gündelik siyaset malzemesi olarak kapatılmıştır.

O günlerden bu güne köprünün altından çok sular akmıştır. Öğretmenler ve öğretmenlik mesleği neler yaşamıştır, neler görmüştür. Aslında 21. Yüzyılda öğretmenin de bir ehemmiyeti kalmamıştır. Gelişmiş toplumlarda uygulanan “yaşamboyu öğrenme” ve “bilgi okuryazarlığı” kavramlarının bir gün bizim toplumumuzda da yerleşmesini umarken öğretmenin yerine de “kolaylaştırıcı” kavramının kullanılması mantıklıdır.

“Yaşamboyu öğrenme” kavramı aynı zamanda yetişkinler eğitimi kavramını da ifade eder. Artık sıkıcı ve bedbaht okul sıralarında onlarca bilinin ezberlenip bir gün sonra unutulduğu sistem terk edilerek yaşamboyu öğrenen olma zamanı gelsin ister gönül. Nasıl bir yıllık besinimizi bir anda alamıyorsak o kadar bilgiyi de kısıtlı bir zamanda yüklenmek de akıl kârı olmasa gerek.

16 Mart 1948 yılında temelleri atılan öğretmen okullarının yıl dönümünün kutlanacağı şu günlerde günümüz öğretmenlerine ve öğretmenlik mesleğine bakalım. Çoğu devlet memuru olup öğretmen olamayanlardandır, ne yazık ki. Daha öğretmen olmayı beceremeyenlerin çağa ayak uydurup birer kolaylaştırıcı olması elbette ki vahimdir, öğrenme toplumu olma yolunda sürecin en elim yeridir.