Obama ile İki Gün * Kemal Kocabaş

ABD’nin yeni başkanı Hüseyin Barak Obama göreve başlamasının üçüncü ayında iki günlüğüne Türkiye’deydi. Bu hafta tüm yazılı ve görsel medyada Obama vardı. Obama kim? Obama bir hukuk profesörü, Müslüman kökenli bir Afrikalı aileden geliyor ve ABD’nin ilk siyah başkanı. Önce Demokrat Parti’de bayan Clinton ile zorlu bir yarış yaşadı ve sonra da Cumhuriyetçi aday ile yarıştı ve sonunda ABD halkının tercihiyle başkan oldu. İlk yaptığı atama da Demokrat Partideki rakibi Hilary Clinton’u Dış İşleri Bakanı olarak görevlendirmesidir. Bu centilmence davranışın bizim doğulu politik geleneklerimizde yeri olmadığı çok açık.
XXX
Üniversitede dün dersin son 10 dakikasında öğrencilerime Obama’yı nasıl buldunuz? diye sordum. Birkaç öğrenci Ankara ve İstanbul’da trafik nedeniyle tıkanan yollar ve halkın yaşadığı eziyeti ifade etti. Birkaç öğrencim İstanbul’da Obama’nın Türkiye’ye gelişini protesto eden öğrencilere kötü davranıldığını, ABD’de bile protesto eylemlerine bu denli kötü davranılmadığının altını çizdi. Birkaç öğrencim ABD’nin emperyal politikalarında herhangi bir değişiklik olacağına inanmadığını ifade etti. Bir başka öğrenci ise Obama’nın bu ziyaretinin arkasından mutlaka bir sorunlu yere Türkiye’nin asker göndermesi şeklinde bir sonuç çıkabileceğini ifade etti. Obama ve ziyaret ile ilgili öğrencilerimizin algılamaları böyle.
XXX
Obama’nın Türkiye ziyaretinde Anıtkabir özel defterine yazdıkları, TBMM’de yaptığı konuşmalar ve parti liderleri ile görüşmelerindeki ifadeleri bazında ABD yeni yönetimi ve politikaları tüm boyutlarıyla analiz edilmeye başlandı. ABD’nin emperyal bir devlet olduğu gerçeğini gözardı etmeksizin Obama’nın kesinlikle iyi bir entellektüel ve iyi yetişmiş, dünyayı iyi okumaya çalışan bir ABD aydını olduğu çok açık. İnsanlarla ilişkilerinde vücut dilini çok iyi kullandığı da bir gerçek.Özellikle ABD’deki Türk basketcilere ve Abdulmecite yaptığı vurgu Türk kamuoyuna yönelik bilinçli sempati ifadeleriydi. ABD’nin daha önceki başkanı Bush, Fransa başkanı Sarkozy ve Almanya başbakanı Merkel’den daha farklı, daha birikimli, değişime daha yakın bir vizyona sahip olduğu çok belirgin bir şekilde görülüyor. Bush, Sarkozy ve Merkel Obama’nın yanında daha tutucu bir fotoğraf sergiledikleri belirgin şekilde ortaya çıktı.
XXX
Washington Post yazarı Kathleen Parker, Obama politikalarını “maço olmayan bir diplomasi” olarak tanımlıyor. Financial Times’in köşe yazarlarından Gideon Rachman da, Başkan Obama’nın TBMM’de konuşması sırasında verdiği mesajların çok azının alkışlandığını, Ermeni meselesine ilişkin sözlerinin ise, sessizlikle karşılandığının altını önemle çiziyordu.

Obama’nın TBMM’de yaptığı konuşma Bush döneminin politikalarından daha farklı bir ABD yaklaşımının izleri vardı. Türkiye’ye ilişkin laik-demokratik bir ülke tanımlaması ve Atatürk’e yaptığı olumlu atıflar önemliydi. İlhan Selçuk; 8 Nisan 2009 tarihli Cumhuriyet Gazetesi’ndeki köşesinde Obama’nın meclis konuşmasını yorumlarken “…Bizim Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’den ne de Başbakan RTE’den Atatürk hakkında Meclis kürsüsünden böyle açık seçik, gerçekçi, övücü, Kemalist devrimi onaylayan sözler işitmedik” diyerek yaşanan ironik süreci özetliyordu. ABD’de çoğunluğun Hıristiyan olmasına karşın ABD’nin bir Hıristiyan ülke olarak tanımlanamayacağının altına çizerek Türkiye’yi bir İslam ülkesinden çok çağdaş AB üyesi olarak tanımlaması altı çizilecek noktalardı. Sanki Obama ile birlikte ABD’nin “Ilımlı İslam” Türkiye algılamasını değiştirerek laik-demokratik Türkiye algılamasına evriliyor. Obama bu değerlendirmelerle teröre ve radikal İslami hareketlere karşı olduğunun altını çiziyordu. ABD’nin binlerce insanın canına mal olan Hiroşimaya attığı atom bombası ve onun yarattığı olumsuzlukları hatırlatarak “ABD’nin nükleer silahsızlandırmaya karşı özel bir sorumluluğu var” ifadesi bir özeleştiri ve özür dileme şeklindeydi. ABD’de bir dönemler Kızılderililer’e kötü davranıldığına ilişkin söylemi de yine bir özeleştiri çizgisini ve özgüveni yansıtıyordu. Bu gezideki çarpıcı açılımı CHP Genel Başkanı Deniz Baykal yaptı. Baykal Obama ile görüşmesinde Obama’nın Prag’ta yaptığı “Türkiye AB içinde olmalıdır” sözleri nedeniyle teşekkür etmesi CHP’nin AB vizyonunu açık ve net bir şekilde koyması anlamında çok önemliydi. CHP tabanının yaşam, eğitim ve hayata bakış standartları anlamında AKP tabanından daha çok AB’ye yakın bir profil sergilediği çoğu araştırmalarda gözüküyor. Bu anlamda CHP’nin bu yaklaşımı olumludur.
XXX
Obama’nın 1915 olaylarına yaklaşımı, tarihinizle yüzleşin mesajı, Ruhban Okulu açılması talebi, PKK ve El-Kaideyi terör örgütü olarak kabul ettikleri ve terör nedeniyle Türkiye desteklerinin süreceği yaklaşımları basında genişçe yer aldı. MHP Genel Başkanı 1915 olaylarına ilişkin Obama değerlendirmesini, önerisini sert bir şekilde kınadı. Bu süreçte Obama Ermenistan ile ilişkilerinizi düzeltin önerisini yaparken Azerilerin Karabağ ile ilgili haklı talepleri biraz göz ardı ediyordu. Azerbeycan’da Türkiye’nin ABD önerili yeni Ermenistan yaklaşımının yarattığı büyük bir kırgınlık da basına yansıdı. Aliyev de İstanbul’daki toplantıya katılmadı.
XXX
ABD’de zenciler yüzyıllardır büyük acılar yaşadılar. Beyazların ırkçı zulmüne uğradılar. Irkçı Klan örgütü adeta bir “beyaz faşizmi” üretti. İnsanlığın yüzyıllarca süren iyiye, güzele, insana, daha adaletli-eşitlikçi bir dünyaya değişim çabaları, beyinlerde-yüreklerde filizlenen hümanizma, demokrasi kültürü sonunda siyah kökenli bir ABD’liyi başkanlığa taşıdı. Şimdi Obama, yüzyıllarca süren bu acıların birikimi üzerinden ABD politikalarına “insan” kavramını, barış, hoşgörü kavramlarını katabilecek mi? ABD’nin emperyalist politikalarından ne kadar farklılık üretebilecek? Yaşayarak göreceğiz. Yine çocukların, annelerin Filistin’de, Irak’ta olduğu gibi bombalanmasına göz mü yumulanacak? Bizim 1970’li yıllardaki üniversite gençliğimiz “Kahrolsun Amerikan Emperyalizmi” haklı sloganın ifade ettiği anlam ile şekillendi. Obama dünyanın dört bir köşesindeki bu algılamanın neresinde duracak? Ne kadarını değiştirebilecek? Bu soruların yanıtlarını tarih yazacak…