Neredeler ?

Neredeyse bir ay oluyor. İki gün içinde o güne kadar bulunduğu sokakta gerek duyarlı insanlar gerekse hayvanseverler tarafından beslenen yaşlı, aşılı, küpeli köpekler birden bire yok oldular.Sadece bir mahallenin köpekleri değil birbiri ardına gelen haberlerden pek çok mahallenin dostları da yok olmuştu.
Beslendiği için üstlendiği koruma görevi adına gözü tutmadıklarına havlayan Efe, genç ama solunum yollarındaki rahatsızlık dolayısıyla tedavi gören, kendisine mama verenlere gittiği yere kadar refakat eden Çilli, ve niceleri artık yoklar. Boşalan yerlerini yenileri doldurmaya başladı bile.Dolayısıyla ne şikayet bitecek ne de yok edilenlerin acısı.
Herşikayet onlara ölüm getirmektedir.
Korkuyorum, ya çocuğumu ısırırsa diyerek sadece kendine dayanan , bencil istek ve varsayımlarla sokakta kimseye zararı olmayan, aşılanmış, kayda alınmış , sokağa giren yabancılara sadece uyarı için havlayan köpeğin alınması için defalarca şikayet edenler onların idam hükmünü imzaladıklarını bilsinler. Tüm yasal ve vicdani prosedürleri uygulamalarına rağmen mesnetsiz şikayetlere dayanarak köpekleri alanlar da sadece günü kurtardıklarının ileride daha yoğun şikayetlere yol açacak zemini hazırladıklarının farkına varsınlar.
Vatandaşların sokak hayvanlarına hatta evde bakılan hayvanlara ne denli tahammülsüz olduklarını ve giderek bu tahammülsüzlüğün boyutlarının arttığını izliyoruz.Kapandıkları dört duvar arasında , kendilerinin oluşturduğu “ sınırlar” içinde başka canlara yer vermeyecek kararlarla, aldığımız ardı arkası kesilmeyen haberler sistemli bir imha emri verilip verilmediği konusunda akıllarımızda soru işaretleri bırakıyor.Acaba özellikle mi yapılıyor sorusu geliyor akıllara. Ya da bazı görevler özellikle yerine getirilmiyor ki yasada yapılması belirtilenlerin şikayetleri önlemiyor izlenimi bırakılsın mı isteniyor ? En basitinden, hayvanların seslerinden rahatsız olan bir vatandaş hemen belediyeye ihbar amacıyla telefona sarılıyor ve büyük bir merakla sonucu ne zaman alacağını bekliyor. Bu sorumlu (!) vatandaş, belediye ekipleri gelip hayvanları yerlerde sürükleyip toplama aracına attığında ise adeta gözleri parlıyor, çünkü artık rahat bir şekilde uyuyabileceğini zannediyor. Yoğun şikayetleri sonucunda toplattırdığı, belediyenin toplama kampına gönderttiği, öldürttüğü hayvanların yerine yeni hayvanlar geldiğinde hiç düşünmeden eline tekrar telefonu alıyor, belediyeyi arıyor ve hayvanları göz önünden yokettiriyor. Bununla da kalmayıp hayvanlara "haşere" ya da "zararlı" gözüyle bakıp, onları ortadan kaldırttığı için kendi ile gurur duyuyor, belediye tarafından önemsendiği için kendini iyi hissediyor.
Bu şikayetçi sorum(n)lu vatandaş, her defasında şikayet etmeyi akıl edebiliyor, ama bir defa bile o toplattırdığı, belediyelerin hayvan hapishanelerine tıktırdığı hayvanların yerine yeni hayvanların gelebileceğini akıl edemiyor. Ve bu kısır döngü devam ediyor: Yiyecek bulma umuduyla mahallelere yerleşen hayvanlar bir telefon ihbarıyla alınıp haklarında gereken yapılıyor.
Mevcut oylarına yeni oylar katma uğruna bu belediyeler, her zaman sorum(n)lu vatandaşın şikayetini değerlendiriyor, şikayete konu olan, tek amacı "aç karnını doyurmak olan" hayvanları aşılama – kısırlaştırma kandırmacasıyla alıyor ve bu alınan çoğu hayvan geri gelmiyor, kaybediliyor. Anne, yavru, hamile, sakat demeden toplanan bu hayvanlar akıbetleri belli olmaksızın ya belediye barınaklarına hapsediliyorlar ya da kasti olarak yiyecek bulmaları imkansız olan ormanlık bölgelere terkediliyorlar.
Kanun yürütücü ve takipçisi Çevre ve Orman Bakanlığı’nın istihdam edeceği 1200’den fazla çalışan arasında veteriner hekim sayısının sadece iki oluşu çıkarılan yasanın, uygulamaların ne derece ciddiye alındığının göstergesi oluyor. Veteriner hekimi olan Çevre ve Orman Müdürlüğü sayısı üç dördü geçmeyen ülkemizde. Hayvanları Koruma Kanunu’nun yürütülmesi orman mühendislerinin tonlarca işi arasına sıkıştırılmış durumda. Belediyeler veteriner hekim alacaklarına
olanı çıkarmakta ya da kadrosu olmasına rağmen açıkta tutmakta.
Belediyeler elinde toplu itlafa imkan verecek kolaylaştırıcı, itlafı yasal çatı altına sokacak imkana sahipken niye bakım merkezi kursun ? Kuduz şüphesi der sahipli hayvanı bile yok eder. Normal zamanda “yakalayamadığı” köpeği, kediyi o zaman çok güzel yakalar ya da yakalamak için profesyonel yakalayıcılarla anlaşır. Hayvan tedavi bakım merkezinin insan sağlığı için önemini kimseye anlatmaz.Kendileri de anlamak istemez. Sadece hayvanlar için yapılan çalışma olarak gören, küçümseyen kısır anlayış içinde geçici kuduz kampanyalarıyla bir süreliğine ortalık başıboş dolaşan köpeklerden temizlenir. Vatandaş da derin nefes alır. Ertesi yıl üç katı çoğalan köpeklere bakıp bu kez görevliler “dışarıdan kamyon kamyon bırakıyorlar” diyerek sadece gerekçeler üretmeye devam ederler. Çözümü için ayrılması gereken ödeneği parka bahçeye ya da göz önünde olan başka çalışmalara kaydırırlar. Nasıl olsa itlaf için ellerinin altında kuduz çaresi vardır. Kimse de bu kadar önemli bir hastalık niye hala bizde dolaşıyor ? Niye düzenli aşılama, kısırlaştırma yapılmıyor? Yaban yaşamdaki tilkiler niye aşılanmıyor ? Bu konuda en suçsuz olan köpekler öldürülerek kuduz önlenmiş mi oluyor ? Düzenli aşı ve kısırlaştırma yapılarak üç senede kuduz söylemi ortadan kaldırılacakken niye hala trilyonlar aşılara gidiyor ? diye sormuyor. Bilseler soracaklar ama vatandaş özellikle bilgilendirilmiyor.
Demirci ilçesi bir ay önce yakın beldelerinde tilki ısırmasından kaynaklanan kuduz şüphesiyle merkezinde geçici karantina ilan etti.Bakım merkezi olmayan Demirci’de köpekler profesyonel yakalayıcılara para verilerek yakalattırıldı. O güne kadar itlaf için vurulduğundan yakalama konusunda gayret göstermeye gerek olmamıştı.Deneyimli olmadıkları ve yasal gerekleri yerine getirmedikleri için profesyonel destek aldılar. Anneleri kaçtı ya da uyuşturucu fazla geldi öldü denilerek yavrular da dahil olmak üzere yakalanabilen köpekler mezbaha yakınındaki padoklarda toplandı.Karantina (!) altına alındılar.
Fakültesi, aqua parkı olan ama kırsalda olmasına rağmen karantinası olmayan GELİŞEN bir ilçe görüntüsünde olan Belediyenin bir kliniği bile yok, karantina ise hiç düşünülmemiş.
Köpeklerin hepsi bir aradaydı. İçlerinden biri basit bir enfeksiyon sonucu ölmüş olsaydı hepsi kuduz damgasını yiyecek ve toplu olarak itlaf hakkı doğacaktı. Neyse ki belediye bu yola başvurmadı. Uyarılarımızla yavrular ayrıldı. Beton üzerindeydiler. Olması gerekenler söylendi. Beslenmelerinin ne kadar zor olduğunu gördüler. Hazır toplanmışken kısırlaştıralım dediler. Kliniği bile olmayan belediyenin o koşullarda ameliyat yapması, ameliyat sonrası çıkabilecek komplikasyonlar ikinci bir katliama yol açacaktı. Önlendi. Koşullar hazırlanınca ameliyata başlayacaklar. Yavrular da dahil olmak üzere toplanan yüz köpekle “kuduz” önlenmiş oldu ! Yetişkinlerin kuduz aşıları yapıldı, işaretlendi ve salındı. Yavruların bir kısmının sahiplendirildiği kalanın da mezbaha yakınında “doğal “ ortama bırakıldığı bildirildi. Annesiz, bakıma muhtaç yavruların doğal ortamı nasıl olabilir? Pek çok kişiden çöplüğe bırakıldığı ve çöplükten kötü kokuların geldiği konusunda duyumlar alındı.
Vatandaş şimdi rahat. Kuduzu önlemek için köpekler yakalandı, fatura yine hiçbir suçu olmayan köpeklere çıkartıldı.Yarım yamalak yapılan çalışmayla bu çok tehlikeli hastalık önlenmiş oldu !
Oylarımızla seçilmiş yerel yöneticiler sorun olduğu zaman hatırladıkları hayvanların sorununa kalıcı çözüm getirmek yerine bizlerle yaşamaya mahkum bu canları büyük bir kararlılıkla yoketme yolunu seçiyorlar. Çeşitli yöntemlerle yok edebileceklerini düşünmeleri bu yöneticilerin "canlı" kavramına bakış açılarını açıkça ortaya koymuyor mu? Toplumun tahammülsüz kesimlerince istenmedikleri için bu hayvanlara çözüm olarak ölümü reva gören yöneticilerden ne gibi bir hizmet beklenebilir?
Belediyeler tarafından sistemli bir şekilde uygulanan bu imha politikasına tepkinizi gösterin. Sokağınızdaki hayvanlara sahip çıkın, toplatılan hayvanların takipçisi olun. Aniden kaybolmaları durumunda belediye barınaklarında hayvanlarınızı arayın, sadece "insan" odaklı düşünce yapısına sahip olan yerel yönetimlere bu hayvanların sahipsiz olmadıklarını hatırlatın.
Eksiklikler olabilir. Bu da görevlileri işlerini doğru,iyi yapmaya zorlamakla aşılacaktır.
Sokağınızın bir köşesine bir kap su, bir parça yemek koymayı özellikle çocuklarınıza koydurtmayı ihmal etmeyin.
Bitkileri sevmeyen hayvanları sevmez.Hayvanları sevmeyen İnsanı sevmez.İnsanı sevmeyen ALLAH’ı sevmez. (Mevlana)
Sevgi ve saygılarımızla,