Nerdesin ?

Sürat yolu üzerinde, Merkez Efendi Hastanesi’nin geçitlere yakın olan yerinde bir aracın köpeğe çarptığını görüp telefonla bildiren vatandaşın tarifi üzerine gidilen yerde tüm aramalara rağmen köpek bulunamadı. Keşke köpeğin başında durup öyle arasaydınız. Köpek can havliyle kim bilir nereye sokuldu dediğimizde söyledikleri gerekçe ,hızlı gittikleri için duramadıklarıydı. Köpeği arayan , tarif edilen yerleri dolaşan bakım evi görevlisinin telefonu verip bir kez de ona tarif etmeleri için bize ulaşan kişiyi tekrar aradık. Daha cümleler tamamlanmamıştı ki konuşulan kişinin elinden telefonu aldığı belli olan bir başka ses öfkeyle şunları söylüyordu ; Biz insanlığımızı yaptık sizi aradık, yardım edecekseniz edin….
Sevgili Ece Bilgin ‘in sessiz canların çağrısını dile getirdiği, paylaşmak istediğim “Nerdesin” başlıklı yazısı geldi aklıma

NERDESİN ?
Geceleri bir ses böler uykumu
İçim ürpermeyle dolar nerdesin?

Ahmet Kutsi Tecer bu mısraları ile kime seslenmiş, kimi çağırmış bilemem, ama benim geceleri uykumu bölen bana "nerdesin" deyip, umarsızca beni çağıranları çok iyi biliyorum.
Aslında bu sesleri ve çağrıları uzunca bir süredir duyuyordum da son dönemlerde ki gibi çok yüksek tonda, çok içten, çok derinden ulaşmıyordu bana.
Dün gece yine oldu, uykuyla uyanıklık arasında önce ince zayıf sonrasında güçlü yüksek, birisi başlıyor ardından diğeri geliyor, devamlı soruyorlar "Nerdesin?". 50 küçük yavru köpek İstanbul´ da bir belediyenin barınağında haklarında ölüm fermanı verilmiş dost bildikleri veterinerce, kesinleşmeyen kuduz teşhisi gerekçesi ile. Hepsi bir ağızdan ince, bebek, masum sesleriyle inliyor " dünyada soluk alıp verdikleri sayılı günleri olduğunu ölmek istemediklerini" söylüyor bana. Her biri tekrar tekrar bakıp soruyor "nerdesin nerdesin?" diye, ağızları süt süt kokuyor.
Eskişehir´de Karabayır mevkiinde kendisini "kuçu kuçu" diye çağırıp dostluk gösteren zehir tutan ellerden payını alan anne köpek, iç organları parçalanırken ağulu sütünü emmeye çalışan altı küçüğünü düşünüyor, "bari onları kurtar!" diyor son bir gayretle doğrulup yerinden. Yüzüme bakıp "hadi geç kalmadan nerdesin?"
İzmir´de yavru köpekler, üzerlerine döner bıçakları ile saldıran kendileri gibi çocuklara şaşkın şaşkın bakıp ince kemikleri kanlar içinde kırılırken, acıyla gözlerime bakıp soruyor "nerdesin?"
Sonra çokkk acı, çok içten bir ses taa Niğde´den kopup geliyor; anne köpek demir sopalarla, kendisini insan gören bir yaratıkça dövülüyor, ardından saçma ile vuruluyor, tam on yavrusuyla birlikte mezbahaya(!) atılıyor, bir veteriner hekimse onları o halde bırakıp ölüme terk ediyor. Anne köpek acılar içinde bana son bir kez bakıp sitemkar bir dudak büküşle ağzı kan içinde soruyor "nerdesin?"
İzmir´de bir dişi köpek: adı Masum. Masum kızın bebeleri var karnında. Bir sapık tarafından izbe bir evde hapis tutuluyor tam iki gün boyunca aç susuz, tecavüz ediliyor. Masumun içi kanıyor, yüreği kanıyor, insanlardan onlar adına utanıp özür diliyor, "çok mu derinden geliyor sesim, duymuyor musun nerdesin?" diyor bana.
Gözleri açılmadık yavru kedicikleri naylon torbaya doldurup ağzını sıkı sıkı kapatıyor bir aklı eksik, çöpe bırakıyor, başkentimiz Ankara´da, Emek semtinde. Kedicikler anne yoksunu, kedicikler savunmasız, güçsüz. Miyav, miyav, miyav "nerdesin, nerdesin? diyorlar bana.
Organize sanayide, orada burada, burnumun dibinde, araçların altında kalıyor kedicikler, köpecikler yara bere, kırık çıkık içinde. Canları çok ama çok yanıyor, ölseler kurtulacaklar! Sesleri zor çıkıyor "nerdesin?" diye çağırıyorlar beni nerdesin?
Dağda, bayırda, kırda doğanın gözbebekleri, nadide canlar, yabanlar elleri tüfekli avcılarca vuruluyorlar. Yürekleri saçmalarla delik deşik, verecekleri bir lokma ete avlanmışlar. Kiminin yavruları kalıyor arkalarında, kiminin yaşanmamış hayatları. Kiminin dillerindeki acılı ezgileri. Hepsi birleşip birleşip "nerdesin, nerdesin?" diye soruyorlar.
Evlerinden atılmışlar, yaşlarının sonlarına gelmiş, ölümüne aç susuz boykotta cins cins canlar. Gözlerinde hayal kırıklığı, yürekleri yaralı sessizce soruyorlar "nerdesin?". Açlıktan ağzından köpük geliyor Kayseri´de bir köpek. Kuduz zannediyor görenler. O dönüp bana bakıyor acılı gözlerle, umarsızca soruyor "nerdesin?"
"Dönecek sokakları" olmayan onlarca, yüzlerce, binlerce, ormanlara dağlara atılmış canlar kora halinde dünyanın en acılı en etkili ezgisini okur gibi toptan hep bir ağızdan soruyorlar, "nerdesin?"
Ve ben de şimdi size, sizlere, hepinize soruyorum insanlık! NERDESİNİZ?

Sevgili Ece; İnsanlık vicdanda, yürekte, merhamette, iyilikte ve tüm bu erdemleri yaşatan sınıfsız,çıkarsız SEVGİde. SEVGİYİ taşıyan kafada.Ama SEVGİ yok olmakta, şekil değiştirmekte.
Sevgi kısa mesaj olmuş kah bir alo’nun ucunda kah bir klavyenin tuşlarında.Paranın rakamlarında.
"Herkes, insanlığın genel iyilik halini artırmak için küçük de olsa hatta küçücük de olsa çaba sarfetmelidir." Demiş Leo Tolstoy. Yeterli değil.Sadece “ kendimizi” huzurlu hissetmek için yapılan iyiliğin sonucu bize edilen telefon gibi olur.İyilik bekleyene bir faydası olmaz.Madem insanız, madem kendimizi üstün görüyoruz ; insanlık dedirtecek iyilik daha fazla çaba harcamak gerektirir. Ovada annesiz kalmış,saldırıya uğramış yavruları otobüsün, dolmuşun ulaşmadığı bağ evinden ;ayağındaki naylon terliklerle ,kış yağmuru altında, yanında sadece küçücük kızıyla gece karanlığında getiren Fatma kadının yaptığıdır İNSANLIK.

Sevgili Ece Bilgin’in çağrısına biz de katılıyoruz. NERDESİNİZ ?
Sevgi ve saygılarımızla,