Müşfik Kenter * Ali Sirmen

Sevgili,
Hamlet?te, Danimarka Prensi oyunculara şunları söyler:
?Verdiğim parçayı ne olur dediğim gibi rahat, özentisiz söyle. Çünkü birçok oyuncu gibi söz parlatmaya kalkacaksan, mısralarımı şehrin tellallarına okuturum daha iyi. Elini kolunu havalarda sallama öyle, ölçüsünde tadında bırak her şeyi? Bir oyuncu Termagant?ın kendisinden daha yaygaracı, Nemrut?tan daha Nemrut oldu mu hak ettiği şey kırbaçtır. Bu hallere düşme rica ederim.
Fazla durgun olma, aklını kullanıp, ölçüyü bul. Yaptığın söylediğini tutsun, söylediğin yaptığını. Doğduğu gün de bugün de tiyatronun asıl amacı nedir? Dünyaya bir ayna tutmak, iyilerin iyiliklerini, kötülerin kötülüklerini göstermek çağımızın ne olduğu ortaya koymak??
Elli yıldan fazla bir süre önce, Ankara Küçük Tiyatro?da bu tiradı diğerlerinde olduğu gibi Hamlet rolünde de olağanüstü bir başarı gösteren Müşfik Kenter okuyordu. Ve o da tıpkı Shakespeare?in dediği gibi bir oyuncuydu. Herkesi hayran bırakan üstünlüğü sadeliğinden, yalınlığından, içtenliğinden, üstün tekniğinden kaynaklanıyordu.
Büyük sanatçı olmak için aynı zamanda tekniğe de sahip olmak gerektiğini bilen Müşfik Kenter, öğrencilerine ?Önce adam olun, insan olun, sonra oyuncu? diyordu.
***
Sevgili gelinim Deniz Sirmen?in (Kurdoğlu), konservatuvardaki dört yıllık hocası için kaç gündür süren yasının içtenliği ve yoğunluğunda bir kez daha tanık oldum, Müşfik Bey?in öğrencileri tarafından, nasıl baba gibi sevildiğine.
Öğrencisi değil, seyircisiydim. Ablası, öğretmeni ve öğrencisi Yıldız Kenter gibi o da gençlik yıllarımın idolüydü.
Ankara?dan taşınıp, buradaki ilk oyunları ?Salıncakta İki Kişi?yi sahnelediklerinde, birçok kişi gibi benim için de İstanbul yaşamı daha da bir derinlik kazanmıştı.
Unutulmaz oyunlar çıkardı.
Ama benim için en unutulmazı, John Osborne?un ?Öfke?sindeki Jimmy Porter rolüydü.
O oyunu üç kez izledim. Yaşamımda üç kez izlediğim başka bir oyun da Gergedan?dı.
Gergedan?ı Ionesco?nun metni için üç ayrı oyuncudan, Öfke?yi ise Müşfik Kenter?in oyunu için hep ondan izledim.
Ne yazık, o zamanlar tiyatro oyunları, videoya kaydedilmiyordu.
Biliyorum, hiçbir tiyatro eseri videodan seyredilince aynı şeyi vermez. Ama onlar olsa, geçmiş oyuncular hakkında hiç değilse bir fikir edinmek mümkün olurdu. Müşfik Kenter, dostu büyük yazar ve ozan Melih Cevdet Anday gibi Türk Rönesansının, dünya çapında bir örneği ve kanıtıydı, oyunculuğu ve de kişiliğiyle.
***
2003 yılı yazında, gençlik idolümü daha yakından tanımak olanağını buldum.
Aslında benimki akıl almaz bir cüret, hatta küstahlıktı. Müşfik Bey?in kızı, aziz dostum Elvan, babasının ?Şapkadan Babam Çıktı? adlı televizyon dizisinde, çocukluk arkadaşı rolünde oynamamı önerdi.
Aslında oyuncu olmadığıma göre ?ne haddime? deyip, orada oynamayı, daha doğrusu boy göstermeyi kabul etmemeliydim. Ama onu oynarken, yakından görecektim, dayanamadım ?olur? dedim.
Tirilye?deki çekimlerde bir sahne vardı. Müşfik Kenter ile daracık bir kahve masasında oturuyoruz, kamera beni amorstan alıyor, onun yüzüne odaklanmış. O konuşurken, sanki bir tedirginliği varmış gibiydi, kendi kendime ?ne oluyor? diye sordum. Birden fark ettim ki gözlerimi iri iri kamyon farı, ağzımı ayran budalası gibi açmış, kendimdem geçmiş, Müşfik Bey?in ağzının içine girmiş hayran hayran seyrediyorum.
Kendime geldim. Makul bir mesafeye çekilip, ayran budalası halime son verdim. Biraz sonra da bu sefer bir öksürük nöbeti tuttu Müşfik Bey?i. ?Hava da soğuk değil ki neden oldu?? diyorum kendi kendime. Bilahare bir sonraki sahneyi çekerken anlayacaktım, Müşfik Bey, kriz geçirdiği o sahneyi hazırlıyordu, öksürmüyor, oynuyordu.
Yoksa oynamıyor, öksürüyor muydu?
Birlikte geçirdiğimiz birkaç gün zarfında o ustalığın, nasıl yalnızca Allah vergisi olmayıp (tabii ki o da var) ama aynı zamanda yıllar süren özverili çalışmanın ürünü olduğunu öğrendim.
Sanırım bütün büyük ustaların bu ortak sırrını Müşfik Kenter yıllar boyu öğrencilerine de anlatmıştı. O öğrenciler ki aralarında oyuncular olduğu gibi seyirciler de vardı. Birincilere iyi oyuncu, ikincileri iyi seyirci olmayı öğretmişti.
Oyuncular gibi seyirciler de öksüzdür şimdi?

19 Ağustos 2012 ? Cumhuriyet