M. Rauf İnan?a Saygı * Zeki Sarıhan

2000 yılına girildiğinde insanlık 21. Yüzyıl ve yeni üçüncü bin yıldan umutlarını dile getirirken, çeşitli badirelerden geçtiği 20. Yüzyıl?ı da değerlendirme ihtiyacı duydu. Çok sayıda kitle örgütünden oluşan Eğitim Hakkını Savunma Komitesi olarak 20. Yüzyıl?ın en önemli eğitimcilerini seçtik. Bunlar İsmail Hakkı Tonguç, (1893-1960) Rüştü Uzel (1891-1965), M. Rauf İnan (1905-29 Şubat 1996)?dır.
İsmail Hakkı Tonguç, İlköğretim Genel Müdürü olarak köy Enstitüleri?nin mimarıdır. Türkiye koşullarına göre öğretmen yetiştirilmesi ve köy çocuklarının okuması konusunda unutulmaz bir hizmette bulundu. Rüştü Uzel, Cumhuriyet döneminde Mesleki Eğitim Genel Müdürü ve Müsteşarı olarak teknik eğitimin sistemleşmesinde ve yaygınlaşmasında unutulmaz hizmetler yaptı.
20. Yüzyıl Türkiye?sinin en önemli üçüncü eğitimcisi olan Mehmet Rauf İnan?la öğrencileri ve birlikte çalıştığı öğretmenler kadar olmasa da tanışma, birlikte aynı ortamlarda bulunma, düşüncelerini dinleme şansına kavuşanlardanım.
12 Eylül 1980 öncesinde Türkiye?de kan gövdeyi götürürken, sol kamuoyu şiddetle birbirine düşmüşken Öğretmen Dünyası, ?gerçekten milli? bir eğitim programı içinde öğretmenleri birleştirme amacıyla yola çıkınca Rauf İnan?la da buluştu. İnan, Ocak 1980?de ilk sayısı çıkan Öğretmen Dünyası?nın Danışma Kurulu?nda yerini aldı. Bundan sonra yaşadığı 16 yıl da bu sıfatı korudu. Dergi onun eğitimdeki engin deneyimlerinden ve ulusal halkçı düşüncelerinden yararlanıyordu, o da bu dergi yoluyla eğitim topluluğu ile bağının sürmekte oluşundan memnundu. Rauf İnan?la aynı mücadelenin içinde olmamız Sosyalist-Kemalist ittifakının eğitimde bir göstergesidir.
Bugün her yıl bir eğitimciye verilen ?Eğitim Onur Ödülü? geleneği 1993?te ona verilen ödülle başlatıldı. Kendisi için bir onur günü düzenlenerek hizmetleri anlatıldı. Mayıs 1993 tarihli Öğretmen Dünyası, kendisi için 40 sayfalık bir özel dosya yayımladı. Bu dosyayı hazırlarken İnan için arşivlere de girmiş ve 68 yayın organında 408 makalesinin saptamıştım. Bunların 37?si Ulus, 31?i Köy ve Eğitim, 29?u Öğretmen Dünyası?nda yer almıştı. Bunları Cumhuriyet, Öğretmenler Gazetesi, İlköğretim ve daha başka yayın oranları izliyordu. İnan?ın basılmış yapıtlarının sayısı ise 30?du. Yazıları Köy Enstitüleri (55), çocuk (42), Atatürk (40), eğitim (35), eğitim olayları (22) ve diğer konular üzerineydi.
Onun hayatının anlamını o yazının başlığı anlatmaya yeter: ?Köy Çocukları Okusun Diye?? Bir eğitimcinin hayatı için bundan daha onur verici bir ifade olabilir mi?
Bitlisli bir Kürt aileden gelen ve 1905?te Bingöl-Genç?te Malmüdürlüğü yapan bir babanın evladı olarak doğan İnan, Birinci Dünya Savaşı?nın acılarını göç yollarında bir çocuk olarak yaşadı. Bir Ermeni ustanın yanında ayakkabı çıraklığında emeğin değerini, iş disiplinini öğrendi. Urfa?da İngiliz ve Fransız işgalini gördü. İnönü Savaşı?nın yıldönümünde kürsüden ateşli konuşmalar yaptı. Arapça ve Farsça dersleriyle birlikte Fransızca, İngilizce, Almanca ile de köprüler kurdu. İstanbul Muallim Mektebi?ni bitirerek 1925?te 20 yaşında başladığı meslek yolculuğunda halkçı bir öğretmen olarak yol aldı. İlk yazısını, onun doğduğu Genç?te başlayan Şeyh Sait İsyanı hakkında yazdı. Kayseri Zincidere Öksüzyurdu?nda öğretmenliğe başladı. Yeni yazıyı, kanunu çıkmadan önce öğrendi. 1929?da gönderildiği Almanya?da eğitim bilimleri konusunda dünyasını genişletti ve o dönemde Avrupa?ya gönderilen diğer öğretmenler gibi öğrendiklerini 1931 atandığı İstanbul eğitim müfettişliğinde uygulamaya koydu. Ezberci eğitimle mücadele etti. Çocuğa görelik ilkesi üzerinde çok durdu. Bu konuda konferanslar vermeye başladı. İlk kitabı ?Çocuğa Göre Mektep? adını taşıyor. Kadro dergisi okuduğu için kendisini askerde çavuş çıkarmak istediler. İzmir?de eğitim müfettişi iken Türkiye?nin her yerinde kapatılmış, Vali Kâzım Dirik?in korumasıyla yalnız orada kalmış Öğretmenler Derneği?nde çalıştı. CHP?yi ?durgunlaşmak?la eleştirdikleri için yetkililer dernek yöneticilerinin solculuklarından şüpheye kapıldılar.
1935?te İzmir Milli Eğitim Müdür Yardımcısıdır. O yıl İlköğretim Genel müdürü olan İsmail Hakkı Tonguç, kadrosu içine alarak ona eğitmen kurslarının matematik kitabını yazdırdı. Manisa Milli Eğitim Müdürlüğü yaparken bu ilin Horozköy?ünde açılan Eğitmen Kursu?na müdür yapıldı. Burada köy insanını yakından tanıdı ve onların yaratıcılıklarına hayran oldu. Asıl kariyerini 1940?ta atandığı Çifteler köy Enstitüsü?nde gösterdi. Daha sonraki yıllarda toplumcu aydınların model aldığı enstitü onun başında bulunduğu Çifteler?dir. Buraya dört yılını vererek arı gibi çalıştı. Öğrencileri yönetime kattı. Eskişehir bozkırını ağaç dikerek vatanlaştırmaya çalıştı. Hasanoğlan kurulurken Tonguç ilk dersi ona verdirdi. İkinci Maarif Şûrası?nda ahlak eğitiminin iş eğitimi anlamına geldiğini savundu. Hasanoğlan Köy Enstitüsü ve Yüksek Köy Enstitüsü Müdürlüğüne getirildi. Burası enstitülerin bir laboratuarı haline geldi. 1946?da CHP?de sağ kanat inisiyatifi ele alınca İnan?ın düşüşü de başladı. İnönü?nün isteğiyle müdürlükten alınarak ilköğretim müfettişi yapıldı. Ulus Ortaokulu müdürlüğüne, oradan da Dördüncü Ortaokul matematik öğretmenliğine nakledildi. 1949?da da Aksaray?a sürüldü. Burada sorgulamadan geçirildi ve takip altına alındı. Ankara?ya 1953?te öğretmen olarak dönebildi. Birkaç yazısı dışında artık nerdeyse susmuştu. Tonguç?la bağlantısı koptu. Kızının da ölümü üzerine intihar etmeyi bile düşündü. 1955-60 arasında yazıları artmaya başladı.
27 Mayıs 1960 devrimiyle adeta zincirlerinden boşandı. 23 Haziran 1960?ta ölen Tonguç?un mezarı başında Hasan Ali Yücel?le birlikte konuşma yapan ikinci kişidir. Bir yıl sonra Hasan Ali Yücel de öldü. M. Rauf İnan bu iki aydının anılarına hayatının sonuna kadar bağlı kaldı, onlar hakkında pek çok yazı yazdı. Kurucu Meclis üyesi, Türkiye Öğretmen Dernekleri Milli Federasyonu yönetim kurulu, başkanlığı görevlerinde bulundu. 1968?de toplanan Devrimci Eğitim Şûrası?na getirdiği iki öneriden biri askerî okullara köy çocuklarının da girebilmesi için bu okulların yurdun her yanına yaygınlaşması, diğeri ise devrimci eğitim atılımının yapılabilmesi için devrimci öğretmenlerin örgüt lokallerinin birer eğitim ve kültür yuvası olması, dinamizmi öldüren oyunculuğun buralardan kaldırılmasıdır.
Kemalizm?e dönüş gerekçesiyle yapılan 12 Mart 1971 darbesi nedeniyle kapıldığı umutlar, kısa zamanda söndü. Çağrıldığı Milli Eğitim Şûralarında artık zayıflayan sesiyle Kemalist eğitim ilkelerini savunmaya çalıştı. Önerilerini eğitim bakanlarına da yazı ile ulaştırmaya çalıştı. Fakat Milli Eğitim Bakanları?nın ona ihtiyacı yoktu. TÖB-DER?in de onun değerini bildiği söylenemez.
Ona göre eğitim yalnızca bir aydınlanma aracı değildi, yoksulların, çalışan halkın hizmetinde olması da gerekiyordu. Bu idealine sonuna kadar bağlı kaldı. Siyasi iktidarların önünde eğilmedi. Yeniden emperyalizmin güdümüne girildiği dönemde Türkiye?ye dayatılan eğitim anlayışlarına karşı ömrünün sonuna kadar mücadele etti. Hayatla bağını koparmamak için son yıllarında gazete ve dergileri mercekle okuduğuna tanık oldum.
Paralı eğitim onun aklının almayacağı bir uygulamaydı. Zorunlu ve parasız eğitim uygulamasını güçlendirmek için başka ülkelerin anayasalarında eğitimle ilgili maddeleri çevirip yayımladı.
Laik eğitim onun vazgeçemeyeceği ilkelerden biriydi. 1982 Anayasası?na zorunlu din dersleri konulunca buna karşı çıktı. Bu görüşünü defalarca da tekrarladı.
Dayaksız, sevgiye, hoşgörüye dayanan bir eğitimi savunuyordu.
Beş vakit namazını bırakmayan M. Rauf İnan, Türklüğü Alevliğin temsil ettiğine inanırdı.
M. Rauf İnan, İsmail Hakkı Tonguç, Ferit Oğuz Bayır, Şerif Tekben, Hürrem Arman gibi Cumhuriyet?i halkçılıkla taçlandırmak isteyen bir kuşağın temsilcilerindendir. Bütün çocuklar, özellikle okumaları için bir ömrünü verdiği köylü çocukları ona minnet borçludurlar. O Türkiye öğretmenlerinin en büyük hocalarından biridir.
Ölümünün 16. yılında M. Rauf İnan?ı saygıyla anıyoruz. (27.2.2012)