Köy Enstitülerinin 74. Yıl Kutlamalarının Ardından… * Kemal Kocabaş

Köy Enstitülerinin 74. kuruluş yıl kutlamaları tüm ülkede yaygın bir şekilde şenliklerle, söyleşilerle, şiirlerle, müziklerle “enstitü algısına yakışır” bir şekilde kutlandı. Kuruluşlarının 74., tamamen kapatılışlarının 60. yılında “enstitü ışığı” yüreklerde, belleklerde canlı bir “saklıkent” olarak yaşamaya, aydınlık bir referans olmaya devam ediyor. Enstitüleri mekânsal olarak kapatanlar, enstitü düşüncesinin beyinlerde, yüreklerde yaşamasını, kök salmasını engelleyemediler, engelleyemeyecekler de…

Köy Enstitüleri, “pozitif ayrımcı” eğitim-kültür kurumlarıydı. Ülkenin yoksul halk çocuklarına ve kız öğrencilerine kucak açması nedeniyle pozitif ayrımcıydı. Daha çok kız öğrenci bulabilmek için “yanında ancak bir kız öğrenci getiren erkek öğrenciler” enstitülere kayıt olabilmiş ve bu yöntemle yaklaşık 1600 kız öğrenci enstitülerde eğitim görebilmiştir. 2014 yılında yoksullar ve kızlar için pozitif ayrımcı eğitim politikaları var mı? Keşke olabilseydi…

Köy Enstitüleri eğitimde “dikey hareketlilik” üreterek eğitimin demokratikleşmesine, yoksul halk çocuklarının hayatlarının eğitim yoluyla dönüştüren ilerici eğitim kurumlarıydı. Köy Enstitülerin hemen hemen hepsi “Köy Enstitüsü olmasaydı ben eğitim hakkından yararlanamazdım” açıklamasını yapar. Onlar da köye öğretmen, sağlıkçı olarak dönerek pek çok köy çocuğunu eğitimle buluşturdular, hayatlarını değiştirdiler… 2014 yılında bu dikey hareketlilik sağlanabiliyor mu?

Köy Enstitüleri, özgün bir eğitim felsefesinin yaşama geçtiği eğitim kurumlarıydı. Ürettiği eğitim süreçleriyle öğrencilerin tüm boyutlarda gelişmesini sağlayan, nitelikli eğitimin hayata geçtiği, “Biz Yaparız, Biz Başarırız, Biz Üretiriz” diyen bir özgüven destanıydı. Öğrenciler, beyinde edindikleri bilgiyi, kollarıyla işe, beceriye ve üretime dönüştürüyorlardı. Yaparak, yaşayarak öğrenerek deneysel pedagojiyi hayata geçirmişlerdi. Doğayı dönüştüren, üreten öğrenci; “özgüven ve özgürleşme” süreçlerini yaşıyordu. Özgürleşme, enstitü eğitiminin temel hedefiydi. Bunu da başardılar… 2014 yılında ülkemizde eğitimin niteliğini tümüyle kaybettiği, iflas ettiği çok açıktır. Niteliksiz bir eğitim bireyin özgürleşmesini sağlayabilir mi?

Köy Enstitülerinin; iş okulu, kültür okulu, müzik okulu, aydınlanma okulu ve en önemlisi “toplumsal sorumluluk merkezleri” olarak değerli işlevleri olmuştur. Kızılçullu Köy Enstitüsü öğrencileri Ege'deki tüm köy okullarının tamirat ve onarımlarında yer almış, köylerdeki bayram kutlamalarına halk oyunları ve müzik topluluklarıyla katılmışlardır. Efes ve Bergama'da sergiledikleri oyunlarla da toplumsal sorumluluklarını yerine getirmişlerdir. Bu işlevi tüm Köy Enstitüleri bölgelerinde yaşama geçirmişlerdir. Bugünün okulunun böyle bir işlevi var mıdır?

Köy Enstitüleri, 1940'lı yılların “ötekisi”, ortaçağı yaşayan nüfusun %80'nin yaşadığı köylerin gelişimini-değişimini kendi çocuklarıyla yapmayı hedefleyen “Canlandırılacak Köy” projesiydi, tasarımıydı. O nedenle enstitü eğitiminde öğrencilere beceri eğitimi verilmesi temel anlayıştı. Enstitü öğrencileri “demircilik-yapıcılık-marangozluk” gibi üç farklı alandan birinde yoğunlaştırılmış uygulamalı eğitim alarak ve enstitünün onlara sağladığı araçsal donanımlarla köylere giderek bu becerilerin köylere taşınması imecesinde yer aldılar. Dünyada faşizmin yaşandığı 1940'lı yıllarda bu beceriler dışında halk sağlığı, modern tarım ve hayvancılık alanlarındaki çağdaş bilgileri, deneyimleri köye taşıdılar. Bugün hangi lise ve yüksek öğretim kurumu buna benzer becerileri öğrencilerine kazandırabiliyor?

Köy Enstitüleri, özgün öğretmen yetiştiren kurumlardı. 2014 Türkiye'sinin eğitim fakülteleri, Köy Enstitülü öğretmenleri aşan öğretmen yetiştirememektedir. Köy Enstitülü öğretmenler enstitülerdeki kitap okuma ve tartışma saatlerinin kazanımlarını mezun olduktan sonra hayatlarına katmışlar ve köy gerçekliğini edebiyata taşımışlardır. Bütün enstitülüler yazmışlardır. Tümünün şiirleri, öyküleri, romanları vardır. Günümüz eğitim fakülteleri bu kazanımları üretebiliyorlar mı?

Köy Enstitüleri, “eğitim ve demokrasi” gibi iki evrensel değeri buluşturan kurumlardı. Enstitülerde demokratik kültür bir yaşam biçimiydi. Tüm yanlışlar-süreçler sorgulanırdı. Bu kültürel ortamda gelişen-değişen öğrenciler, mezun olduktan sonra Demokratik Parti saldırılarını önlemek amacıyla önce “Köy Öğretmen Dernekleri”ni kurmuşlardır. Daha sonra “Türkiye Öğretmenler Milli Federasyonu”nu kurarak bu dernekleri birleştirmişler ve 1965 yılında da “Türkiye Öğretmenler Sendikası”nı üretmişlerdir. Demokratik öğretmen hareketinin merkezinde Köy Enstitüleri dinamiği vardır. 68 kuşağının arkasındaki dinamik de Anadolu aydınlanmasının taşıyıcıları Köy Enstitülü öğretmenlerdir. Öğretmen sendikalarının bunu unutmaması gerekir.

74. yıl kutlamalarında edindiğim önemli bir gerçeklik; Köy Enstitüleri felsefesi ve kültürünün, enstitülerin ilköğretmen okullarına dönüştürülmesi sonrası 1954-1974 yılları arasında ilköğretmen okullarında öğretmenler ve mekanlar aracılığıyla taşınması gerçekliğidir. 1974 sonrası “Öğretmen Liseliler” in de bu kültürün kazanımlarından etkilendikleri, bu kültüre dair aidiyet duygularını geliştirdikleri, 17 Nisan kutlamalarında önemli bir gözlem olarak tarihe not düşülmüştür. Ortaklar İlköğretmen Okulunun 1974 yılında öğretmen lisesine dönüştürülmesi sonucu öğrencilerin öğretmenlik haklarının alınması karşısında gösterdikleri tepki ve boykot bu demokratik kültürün sonucudur.

Yeni Kuşak Köy Enstitülüler Derneği (YKKED), eğitim-kültür dünyamıza çok önemli zenginlikler katan enstitülerin 74. yılını 21 şubesiyle birlikte ülkenin her köşesinde bir “eğitim bayramı” coşkusuyla kutlamıştır. Ülkenin her bir köşesinde “Türkiye” konuşulmuştur. Çünkü Köy Enstitüleri Türkiye'dir, bu ülkenin vicdanıdır, eğitim hakkıdır, insan olmanın onurudur. 74. yıl kutlamalarında ortaya çıkan somut talepler:

Ülkenin Hasan-Ali Yücel, İsmail Hakkı Tonguç ve tüm Köy Enstitülülerden özür dilemesi, ülkenin her bir köşesine enstitü anıtları dikilmesi, enstitü mekanlarının kültürel miras olarak korunması ve eğitim kurumlarına dönüştürülmesi, ülkenin yoksulları, kızları, büyük kent çeperlerinde yaşayan insanlarımızı kanatlandıracak, niteliği öne çıkaran aydınlık bir eğitim reformu talebidir.

Gelecek yıl enstitülerin 75. yılını şenliklerle, müzikle, sanatla, söyleşi ve sempozyumlarla kutlayarak enstitü gerçekliğini ülke gündemine yeniden katacağız. Yaktıkları ışığı söndürmemek boynumuzun borcu olacaktır… Onlara selam olsun…