Köy Enstitüleri ve İsmet İnönü (1) * Engin Tonguç

GİRİŞ:
Köy Enstitüleri(KE) için yapılan toplantılarda, konuşmalarda, törenlerde kurucular anılırken genellikle o dönemin Cumhurbaşkanı sayın İnönü?den söz edilmez, ya da kısa anımsatmalarla geçiştirilir. Kurucuları konu alan yayınlanmış çok sayıda kitap, yazı ve incelemelere bakıldığında yine benzer durumu görürüz. Neden böyledir? Tarihsel bilgi noksanlığı bir yana, sanırım İnönü?nün KE?nin yıkılış dönemindeki edilginliğinin köy enstitülülerde yol açmış olduğu kırgınlığın da bunda rolü vardır. 1946?da ??Bütün siyasi ve askeri hayatımdaki vazifelerin hiçbirini kaale almadan diyebilirim ki, öldüğüm zaman Türk milletine iki eser bırakmış olacağım. Bunlardan biri köy okulları, diğeri de müteaddit partilerdir..?demiş olan T.C.nin iki numaralı kurucusunun KE olayındaki rolüne, etkinliğine geçmiş yıllarda yazdıklarımla yakından bakmayı denemiştim. Günümüzde bunun bir kez daha gerekli olduğunu düşünüyorum. Bunu yaparken olabildiğince nesnel kalmaya çalışacağım, yalnız sağlam belgelerden ve güvenilir anılarla tanıklıklardan yararlanacağım. Yazı iki bölümden oluşacak: Kuruluş Döneminde İnönü, Yıkılış Döneminde ve Sonrasında İnönü.
KURULUŞ DÖNEMİNDE İNÖNÜ
Atatürk gibi İnönü için de ulusun eğitilmesinin Cumhuriyet?in geleceği için en önemli güvence olduğu bir temel inanç ve düşündür. Bu görüşle o, İnönü savaşları sırasında bile Eskişehir?de okulları açık tutmuş olmakla övünecektir. Başbakan olarak Muallimler Birliği?nin 4.Kongresi?nde yaptığı uzun konuşmada ??Öğretmenlerin ulusu kültürü ile, toplumsal yaşamı ile , tüm bilim ve fenniyle en yüksek uygarlık düzeyine çıkaracak işçiler olduğunu??söyler. 1926?ya gelindiğinde tüm umutlar büyük bir hızla atılımlara girişen yeni Eğitim Bakanı Mustafa Necati?ye bağlanmıştır. (Cumhuriyet döneminde Bakanlık Maarif Vekaleti, Kültür Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı gibi değişik adlar almıştır. Bu yazıda kısaca Eğitim Bakanlığı diyeceğiz) . Ama M.Necati?nin 1929 yılının ilk günü beklenmedik ölümü bu umutları yok eder; altı yıl kadar sürecek bir duraklama dönemine girilir. Başbakan İnönü?nün 13.03.1934?de CHP Parti Grubu?nda yaptığı uzun konuşma neredeyse bir feryattır: İnönü ?? Eğitimde karşılaşılan zorlukların Hükümetin sorumluluğunu aşan boyutlarda olduğunu? söyler ve Grup?tan ?eğitim sorununu tartışarak Hükümet?e yol göstermelerini? ister. Parti grubu ??ilköğretimin nicelik ve niteliğini incelemek üzere? bir Komisyon seçer. Komisyon raporunu hazırlarken Eğitim Bakanlığı?na Saffet Arıkan, İlköğretim Genel Müdürlüğü?ne İ.Hakkı Tonguç getirilirler. K.E.ne varacak yeni atılım dönemi başlamıştır. İlk Eğitmen Kursu Temmuz 1936?da açılır. Bunu diğerleri ve 1937 Ekim?inde KE?nin prototipi olan iki Köy Öğretmen Okulu?nun açılışı izleyecektir. O yılın Kasım ayı başında İnönü?nün Başbakanlıktan ayrılmasının siyasal alanda yol açtığı çalkantı eğitim çalışmalarını etkilemez, atılımlar sürdürülür. 11 Kasım 1938?de İnönü T.C.nin 2.Cumhurbaşkanı olarak göreve başladığı zaman eğitimdeki yeni uygulamaları yönetenlerin kaygısı, konudan resmi olarak bir süre uzak kalmış olan İnönü?nün ilerlemiş çalışmaları nasıl karşılayacağıdır. Cumhurbaşkanı olarak İnönü?nün ilk gezisinde, 6 Aralık 1938?de Kastamonu-Gölköy Eğitmen Kursu?nu denetlemesi, buradan olumlu izlenimlerle ve ??biz eğitmen örgütüne büyük umutlar bağlıyoruz? sözleriyle teşekkür ederek ayrılması kaygıları giderir. Cumhurbaşkanı?nın desteğini sağlamak çok önemlidir. Eğitmen girişimine karşı olanlar çoktur. Daha doğrusu halka dönük yaygın bir ilköğretim atılımından yana olmayanlar siyasal alanda etkindirler. O tek partili dönemde atılım ancak Cumhurbaşkanı?nın siyasal güçler dengesi içerisinde siyasal ağırlığını koyması ile sürdürülebilecektir. İnönü, Kastamonu?da bunu yapacağını belli etmiştir. Yeni Eğitim Bakanı Hasan-Ali Yücel ile 29.12.1938?de yaptığı ilk görüşmede de İnönü eğitmen yetiştirme işinden, köy öğretmen okullarından, ilköğretime çok önem verilmesinden söz eder, Yücel?in işin daha genişletilerek beş yıllık ilkokullara öğretmenler yetiştirilmesinin bir yılda programlanabileceğini söylemesi üzerine de ?olur, bir yıl sabredeceğim? der. İnönü, konuyla çok yakından ilgili olduğunu 1.Eğitim Şurası üyelerini 27.07.1939?daki kabulü sırasında Gölköy Eğitmen Kursu Müdürü S.E.Balkır?a karşı içten davranışıyla çevredekilerde şaşkınlık uyandıracak kadar belirgin şekilde gösterir. Birkaç ay sonra Yücel?e sözünü verdiği projeyi sorar.?…Savaş çıktı Paşam?. ?Ne demek savaş çıktı? Bir kere biz bir savaşta değiliz, girmedik. Girsek bile bu projeyi gerçekleştireceğiz?.Günümüzdeki yasal durumla karşılaştırınca bir Cumhurbaşkanının yürütmenin yetkilerine bu denli karışması bize garip gelebilir. Ama İnönü döneminde yürütme erki büyük ölçüde onun tarafından kullanılmıştır. Bu yalnız KE konusunda değil, devletin tüm önemli işleri için de böyledir. Rejimin tek partili oluşu, İnönü?nün ta Kurtuluş Savaşı?ndan beri olagelen kişisel ağırlığı, Dünya Savaşı yıllarının olağanüstü koşulları bu uygulamayı hazırlamıştır. Böylece, Cumhurbaşkanı yoluyla, Tonguç?un değerini her zaman bileceği ve belirteceği devlet gücü, ilköğretim işlerine ağırlığını koymaya başlamıştır. Ve devlet gücü o günün koşullarında İnönü demektir!
Eğitim Bakanlığı?nın çalışmalarını çok yakından izleyen, izlemekten de öte, neredeyse bir Eğitim Bakanı gibi tüm ayrıntılarla, ama en çok da ilköğretimle ilgilenen Cumhurbaşkanı, artık çok sık olarak Bakan Yücel ve alışılmadık şekilde Bakanlık yöneticileriyle görüşmekte, onlarla birlikte denetim gezilerine çıkmaktadır. Not defterinden 1940 Nisan tarihli bir not: ?Köy mekteplerini takip edeceğim?. Oğlu Erdal İnönü?nün anılarında onun ilgisini gösteren ilginç bir bölüm var: ??Elinde bir rapor vardı.Onu okuyor ve kalemi ile bazı hesaplar yapıyordu?İşte böyle, bu yasayı uygulayabilirsek, şu kadar yıl sonra Türkiye?de okulsuz köy kalmayacak, dedi?Bunun KE Yasası olduğunu sonradan öğrendim. Babam bu raporu günlerce yanında taşıdı, tekrar tekrar inceledi??.Ve o günlerde bir akşam, sofrasındaki konuklara ??heyecanla KE sayesinde kırk bin köyümüzdeki çocukların kısa zamanda nasıl okuma yazma öğreneceklerini ayrıntılı hesaplara girerek..? anlatır. Ama daha o zamandan KE?ne karşı olanlar da vardır ve İnönü bunun bilincindedir: ??Asıl engel yine aydınlarımızdan geliyor, demişti babam ve ben bu söze çok şaşmıştım?Babam ilk günden beri KE projesine büyük bir umutla sarıldı ve dörtbaşı mamur bir şekilde gerçekleşmesi için elindeki bütün olanakları kullandı. Projenin gelişmesini her aşamada yakından izliyordu??.Yasa tasarısı 17 Nisan günü TBMM?de görüşülürken oturumu izlemek için Cumhurbaşkanı?nın toplantı salonundaki locasına gelmesi az rastlanan bir durumdur. Aslında bu, tasarıya karşı olan milletvekillerine bir baskı gösterisinden başka bir şey değildir.
Bu destek ve baskı çok önemlidir. İktidardaki tek partinin içi karışıktır. Kurtuluş savaşından gelen ilerici kadrolar giderek güç yitirmekte, onlara karşı olanlar seslerini çıkarmaya başlamaktadırlar. Bunlar, İnönü döneminde Partiye, TBMM?e sokulmuş ?Anadolucular? adı verilen, faşizme sıcak bakan sağcılarla ve politikada her zaman olan toprak ağalarıyla işbirliği yapacaklardır. İlköğretim atılımı genişletilerek tüm devlet örgütlerine görev çıkartıldığı zaman, rahatı kaçan ve gücünü yitireceği kaygısına kapılan bürokrasi ile işin başından beri KE?ne karşı olan tutucu eğitimcilerin karşı çabaları da giderek artacaktır. Böyle bir ortamda, İnönü ağırlığını koyarak dengeyi ve atılımın yöneticilerine gerekli olan çalışma ortamını sağlayacaktır. Bu desteğin değeri büyüktür. İlginç bir durum da 2.Dünya Savaşı koşullarında bir Cumhurbaşkanı?nın konuyla bu kadar yakından ilgilenebilmesidir. O koşullar ki savaş dışında kalma çabasındaki Türkiye için zor ve çok ustalık isteyen bir dış politikanın yürütülmesi, içerde ise ekonomik sıkıntılara, yokluklara, hatta açlığa çözümler bulunması demektir. Bunların tümü, o tek partili, deyim yerindeyse ?yarı başkanlık sistemi? diyebileceğimiz uygulama nedeniyle, Cumhurbaşkanınca izlenmesi ve karara bağlanması gereken konulardır. Bu yükün altındaki İnönü?nün KE ve ilköğretimle, hatta tüm eğitim sorunlarıyla bu denli yakından ilgilenmesi örneği az bulunan olağanüstü bir durumdur.

Ve İnönü?nün açılmış KE?ni denetim gezileri başlar: Onun 09.05.1941?de Savaştepe KE?nü denetlerken söylediği ?KE?ni Cumhuriyetin eserleri içerisinde en kıymetlisi ve sevgilisi sayıyorum. KE?den yetişen evlatlarımızın muvaffakiyetlerini ömrüm oldukça yakından, candan takip edeceğim?, sözleri bu Enstitü?nün duvarına yazılır.Yıkılış döneminde bu yazıların üstleri ne kadar sıvanırsa sıvansın, yeniden görünür duruma gelmeleri espri konusu olacaktır! İnönü?nün not defterinden: ??1941, 1 Eylül- Kızılçullu KE, 18 Ekim- Akçadağ KE, hava güzel?. Geziler giderek sıklaşacaktır. Daha sonraki yılların not defterleri (1945?e kadar) KE denetimlerinin kayıtları ve bazı ayrıntıların kısa notları ile doludur. 1942 yılı defterinin tarihsiz son sayfasına KE?nin adları ile bulundukları illeri yazmış, sanki ezberlemek istercesine! (Burada bir çıkma yapalım: KE?nin adları şimdiye kadar incelenmemiş ilginç bir konudur. O tek parti döneminde açılan her okula devlet büyüklerinin adlarının verilmesine özen gösterilirken, KE?de neden açıldıkları köylerin adları? Adlandırmalarla ilgili bir anı ya da bir belge yok. Ama bunun bilinçli olarak yapıldığı açık. Yöntemin İnönü?yü de rahatsız etmediği anlaşılıyor. Bu uygulama ile hiç olmazsa yirmi kadar köy adının Erenköy, Kadıköy?lerden sonra kent aydınlarının belleğine günümüze varacak kadar yerleştiğini söylemekle ?ya da ummakla!- yetinelim). Denetimlere Bakan, İlköğretim Genel Müdürü, birlikte ya da ayrı ayrı katılmaktadırlar çoğu kez. Bu geziler konusunda en iyi bilgiyi Genel Müdür Tonguç?un yalnız olduğu gezilerden birkaçından sonra Bakan Yücel?e verdiği ayrıntılı raporlardan öğreniyoruz. Belge olarak bu raporlar yalnız KE konusunda değil, İnönü?nün yaşam öyküsünü yazacaklar için de önemli tarihsel değerdedirler. Bazı kısa örnekler: 20.07.1942?de başlayan bir gezide Sivrihisar yöresinde kendisine ikramda bulunmak isteyen kişiye, ??O güzel yapıların ?beyin çiftliği olduğunu öğrenen İnönü, bir şey içmem, bana köylüleri çağırın ,der.Bunların da topraksız köylüler oldukları anlaşılır??. Arabalara bindiklerinde İnönü Tonguç?a ??Böyle parya gibi vatandaşlar olmaz. Toprak sorununu hızla çözmemiz gerek? diyecektir. Yine bu gezide, Aksaray ile Koçhisar arasında İnönü , KE?den çıkacak olanlardan başka 150-200 bin tarımcı yetiştirilmesi gerektiğini söyler, bunların üç yıllık bir eğitimle yetiştirilip yetiştirilemeyeceğini sorar ve ??Düşünün .Bu işler çabuk çözümlenmeli. Beş yıl içinde böyle bir kadroya sahip olmalıyız?, der. Bu istek şüphesiz ki tasarlanan bir toprak reformu ile ilişkilidir. 20.08.1942?de başlayan gezide (bu kez Tarım Bakanı da vardır) konuyu bir kez daha yineler. Ama bir önerisi daha vardır: KE sayısının 60?a çıkartılmasını istemektedir! Geziden sonra buna yönelik bazı girişimler yapılır, öğrenci sayısının arttırılması için Enstitü yönetimleri uyarılır, hatta baskılar yapılır. Ama olanaklar yetersizdir. Bazı müdürler istifaya kalkışırlar. Yücel ve Tonguç olanaksızlıkları söyledikleri zaman İnönü?nün yanıtı ilginçtir:? Bunu yapmadığınıza pişman olacaksınız. Savaştan sonra bu işleri bize yaptırmayacaklardır?. Tonguç, yaşamının sonuna kadar, ?KE olayında gerçekten de pişmanlık duyduğum tek nokta budur?,diyecektir. Tarımcı yetiştirilmesi için ise bir tasarı hazırlanır. Tasarıya göre açılacak Köy Bölge Okullarına meslek okulu niteliği kazandırılacak ve ilkokul sonrası buralarda ve KE?de yapılacak üç yıllık bir eğitimle istenen tarımcılar yetiştirilecektir. Ama Tarım Bakanı tasarıyı benimsemez ve bu da gerçekleşmeden kalır. İnönü?nün 18 Nisan 1945?de yayınlanan ?ilköğretimin Yeni Yılı? başlıklı yazısında alışılmadık şekilde ad vererek ??bir küçük teknik okulun yerini tutan bölge okullarına verdiği önemden?dolayı? Tonguç?a teşekkür etmesi, kanımca o tarımcı yetiştirilmesi ve toprak reformu konusuyla ilgilidir. Tonguç?un not defterindeki 30.01.1945 tarihli not da çok ilginçtir: ?İnönü, Toprak Kanunu, Bşb.,Z.B.,M.B.? Bşb. Başbakan Ş.Saracoğlu, Z.B. Tarım Bakanı Ş.R.Hatipoğlu, M.B. Maliye Bakanı F.Ağralı olmalıdır. Konunun Köşkte Tonguç?un da bulunduğu bir toplantıda konuşulduğu anlaşılmaktadır.
İnönü?nün 20-23.07.1942 günleri yapılan geziyle ilgili notları: 20 Temmuz. .Hasanoğlan KE- konser?22 Temmuz. Konya,Karapınar, Ereğli. İvriz KE-Elektrik santralı, yol?.(Burada İnönü Enstitüye askeriyeden telefon hattı çekilmesi için emir verir). . Bu geziden dönüşte, onları Gölbaşı?nda karşılayan CHP Genel Sekreteri, eski ittihatçı, ekonomik çözümü esnaf loncalarında gören, köylülerin mutluluğunu onları yağ kandilleri ve karasabanlarıyla başbaşa bırakmakta bulan Memduh Şevket Esendal Tonguç?u kendi arabasına alır ve onu suçlar: ?Ne gezdirip duruyorsun bunu köy köy. Yarın bizim söylediklerimize, raporlarımıza inanmıyacak?. ?Bu? İnönü?dür. Partinin Genel Sekreteri Başkanından böyle söz ediyordur! Tonguç yanıtlar: ?Biz onu değil, asıl o bizi gezdiriyor?. Görüldüğü gibi, Parti?de ters rüzgarlar esmektedir!
Yine İnönü?nün not defterlerinden: ?21 Ağustos 1942. Pazarören, Enstitü-binalar-konser-tarlalar?, ?22 Ağustos. Yıldızeli, Enstitü, Müdür Tamer?, ?23 Ağustos. Ladik istasyonu, Akpınar, KE, çocuklar iyi, Müdür Muavini Ülkümen. Çalışmalar ilerledikçe KE?ne karşı görüşler, hatta çirkin karaçalmalar da artmakta, bu da KE?de çalışanları üzmekte ve rahatsız etmektedir.Bu gezinin sonunda İnönü?nün 25.8.1942?de Samsun?da yaptığı konuşma olumsuz etkilemeleri silme amaçlıdır: ?Samsun?a gelinceye kadar KE?nden üçünü gördüm. Kız ve erkek köylü çocuklarımız hem müesseselerini kuruyorlar hem de ileride ifa edecekleri yüksek vazifeleri için hazırlanıyorlardı. Yapıcı, çare bulucu, çalışkan bir ruh bu enstitülerin hayatına hakim olmuştur. Bu durumu görmekten pek memnun oldum, pek ümitliyim. Türk kızlarının müstesna haysiyeti ve ciddi vazife severliği bütün mekteplerimizde olduğu gibi KE?nde de göze çarpmaktadır?KE hakkındaki bu müspet görüşlerimi vatandaşlarıma söylemekten zevk alıyorum?. Konuşması bittikten sonra İnönü yanındaki Tonguç?a sorar:?Nasıl, seninkiler sözlerimden hoşnut kalacaklar mı??.
7 Eylül?de İnönü Kepirtepe KE?dedir. ?11 Eylül. Arifiye-Enstitü- yağmur, çamur,müzik konseri?, ? 18 Aralık. Balıkesir- Savaştepe KE?. 1943 yılının not defteri KE
izlenimleriyle doludur: ?22 Nisan 1943.Savaştepe KE?nü ziyaret. Müdür Akkay. Dersler: Matematik, resim-elişi, müzik, Türkçe,tarih coğrafya, yeni binalar, mutfak, yemek?.? 24 Nisan. Kızılçullu KE.Çok değişmiş, çok iyileşmiş. Ege çocukları soluk, malaryalı..?, 25 Nisan. Kızılçullu kız talebeyi izinli kıyafetinde gördüm. Köyde kadın kıyafeti meselesi?, 27 Nisan. Isparta, Uzgil (KE Müdürü)? Gönen KE Müdürü? , ?30 Nisan. Antalya KE çok güzel..Sıhhat çok iyi. Korkuyordum. Dersler açık dersanelerde çok iyi.. Hele Türkçe dersi. Oyunlar canlı??, ?25 Temmuz. Sivas. Yıldızeli KE Müdürü ile görüştüm?, ?26 Temmuz. Samsun : KE, Ladik?, ?15 Eylül. Akşam yemeğinde ilköğretim hesapları?, ?16 Eylül. Öğle. M.M.(Milli Savunma) ve Maarif Vekilleri ile ilköğretim.. Askere alınan ilköğretmenlerin sayısı yüzde onu geçmeyecek. Eğitmenler iade olunacak?, ?21 Eylül. Erzurum.. Öğleden sonra Pulur KE?, ? 24 Eylül. Kars. Cılavuz KE. Doğum günümü çocuklar kutladılar?, ? 5 Ekim. Malatya. Akçadağ KE.?.?6 Ekim Adana. Düziçi KE. Sıtmalı bölge. Yarbaşı istasyonu. Durağa istasyon isterler. Şairler dolu bir Enstitü? ( Burada Müdür İnönü?den iki şey istemiştir: Tren istasyonu ve bir kamyon. İnönü?nün istasyonu yaptırırım, ama kamyon için söz veremem, yanıtı o günlerin yokluklarını anlama bakımından iyi bir örnektir). İnönü burada Enstitü?nün konuk defterine şunları yazacaktır: ?Köy Enstitüsünü ziyaret, eyi gün, eyi hatıra, teşekkürler. 6.10.1943, İnönü).
Bunlar ayrıntılı denetimlerdir. İnönü her enstitüde derslikleri, yemekhaneleri, yatakhaneleri, kitaplıkları, işlikleri, tarım alanlarını gezer, derslere girer, öğrencilerin ödevlerine bakar, sorular sorar, okudukları kitapları, yazdıkları yazıları, şiirleri inceler, uygulanan öğretim yöntemlerini soruşturur. Disiplin Kurullarının karar defterlerine bile bakar. Öğrencilerle ve öğretmenlerle konuşur. Tören ve eğlentileri izler. Yemeklerle, giyimlerle, öğrencilerin sağlık durumlarıyla ilgilidir. Gerektiğinde bir enstitüye buğday ya da çimento yollanması, bulunamazsa en yakın birlikten bir askeri doktorun gönderilmesi gibi ayrıntılarla bile uğraşır. Dikkat edilirse, onun kendisine ulaştırılmış KE karşıtı suçlamaların, karaçalmaların doğru olup olmadığını çok ustalıkla araştırdığı da sezilir. Olumlu kanılara vardıkça bu tür baltalamaları etkisiz kılar, enstitü yöneticilerini korur. Hoşnut kaldığında öğrenci, öğretmen ve yöneticileri çalışmalarında yüreklendirir, onlara armağanlar verir.
?19 Ekim. Öğleden sonra Yücel, Sağlam (Prof.Dr.Tevfik Sağlam) Beraber olarak Hasanoğlan?a. Akşama kadar?. O gün Enstitü?de İnönü?ye günümüzün deyimiyle bir brifing verilir. Konu köylerde okul yapımı ve karşılaşılan zorluklardır. Yapım işleri istenildiği gibi yürümemektedir. İnönü suskun kalır. Ama etkilenmiştir ve bunun sonuçları bir süre sonra ortaya çıkacaktır ?29 Ocak 1944. Yücel ve Tonguç?la yemek?. Ve: İnönü 17.03.1944?de Bakanlar Kurulu?nu kendi başkanlığında toplar. Alınan kararlar ilköğretim atılımı için önemli bir aşama olacaktır. Bir tür eğitim seferberliği başlatılmakta, devletin tüm organları bu işle görevlendirilmektedir. İlköğretim atılımı artık bir devlet politikasıdır. Köy okullarının yapımının hızlandırılması ve öğrenci devamsızlığının önlenmesi başlıca konulardır.
?30 Mart 1944. İlköğretim hakkında Hıfzırrahman? ( İlköğretimde yapılanları eleştiren Hıfzırrahman Raşit Öymen bu görüşlerini İnönü?ye anlatmış olmalı) . Akşam Rana Bey (Ali Rana Tarhan ?), Başvekil, Yücel, Tonguç?, ?17 Nisan. Hasanoğlan KE. Tören. Reisler beraber (TBMM Reisi ve Reis Vekilleri mi?)?. 7 Ağustos 1944?de, Ulus gazetesinde İnönü?nün ?İlköğretim Davamız? başlıklı yazısı yayınlanır. O, bu uzun yazısında bir yıl içerisinde ilköğretim alanında yapılmış işleri ayrıntılarıyla anlatmakta, öğrenci devamsızlığı ve kızların okula gönderilmemeleri ve köy okullarının yapımı üzerinde özellikle durmakta, yılda üç bin köy okulu yapılmasını hedeflediklerini söylemekte, karşılaşılan zorlukları anlatmakta, başarılı olamayan, direnç gösteren yöneticileri, valileri eleştirmektedir: ??Karşısında bulunduğumuz zorluk pasif direnmedir. İlköğretimin kıymetini kendi anladığımız gibi ve kendi anladığımız ölçüde vatandaşa anlatamıyoruz.Daha fenası, vatandaşa anlatacak olan vazifelilere anlatamıyoruz??zaten ilköğretimden evvel ekonomik durumu düzeltip iyileştirmeli!? Bunlar da sözüm ona aydın karasının özürleridir. Hususiyle bu çeşitlerden biri, memleketin bir köşesinde bir selahiyet başında, hele bir vilayet başında bulunursa, talihsizlik hakiki bir felaket olur??. Notlara devam edelim: ?18 Kasım 1944. Ereğli, Enstitü?, ?21 Kasım. Yıldızeli, Enstitü?.
18 Nisan 1945?de Ulus gazetesinde İnönü?nün ?İlköğretimin Yeni Yılı? başlıklı yazısı yayınlanır. Geçmiş bir yıl içerisinde yapılanlar incelenirken başlıca konular yine köy okulları yapımı, devamsızlık, KE çıkışlı yeni öğretmenlerin köylere yerleştirilmeleridir. Yazı, ilköğretimin anlam ve önemini belirten tümcelerle bitmektedir: ??İlköğretimi, büyük kütleyi maddi ve manevi alanda kaldırıp yükseltecek ana tedbir sayıyorum. Yirminci asrın ileri ve kudretli bir milleti olabilmek için, ilköğretim, çözeceğimiz ilk meseledir?ilköğretimi olmayan memlekette, ortaçağ idaresi, bütün şekilleriyle devam eder. Resmi kanunlar, ne derlerse desinler, ne haklar vatandaşlara tanınırsa tanınsın, hiç olmazsa ilköğretim derecesinde bilgi olmazsa, haklar ve vazifeler canlanmaz, gönüllere ve yüreklere sinip yerleşmez. Bilmeyen, siyasi veya ekonomik kudret sahiplerinin elinde, ortaçağda olduğu gibi köle hayatı sürer. Asıl acıklı olan taraf da, bilmeyen, kendi düşkün ve köle hayatına karşı duygusuz ve kayıtsız kalır. Hür vatandaşlardan birleşik bir millet olmanın çarelerinin başında, ilköğretim çaresi vardır. Davayı bu kadar geniş ve derin mahiyetiyle görmeliyiz. İlköğretim davası, insan olmak, millet olmak davasıdır?? Bu sözler, İnönü?nün Köy Enstitüleri?ni ve bunlarla yapılmak isteneni en iyi şekilde anladığının kanıtı değil midir? Onun dışında, dönemin devlet ileri gelenlerinden hiçbiri konuya böyle geniş bir açıdan bakamamaktadır. Bu nedenledir ki, Tonguç, her zaman, İnönü ile onlar arasında birkaç basamaklık ayırım olduğunu söyleyecektir. O yöneticilerin bazılarına göre KE ve ilköğretim seferberliği olayı, bazı açıkgöz eğitim yöneticilerinin İnönü?yü etkilemeleri ve rutin işlerine aşırı bir destek sağlamalarından başka bir şey değildir. . Bir Köşk akşamından sonra Tonguç?la birlikte oradan ayrılan bir Bakan ona ?bu kadar çok sayıyı ona nasıl ezberlettin?? diye sorar. Daha da beteri ve gülüncü İnönü?nün yazılarını Tonguç?un yazdığını sananların varlığıdır. Bunlar İnönü?nün kendi yazma ve konuşma biçemini tanıyabilmekten bile yoksundurlar. Parti?nin bazı yöneticileri içinse ilköğretim çalışmaları, halka getirdikleri yükümlülüklerle partiye oy yitirten bir girişim olmaktan öte bir anlam taşımamaktadır. İdeolojik görüşleri nedeniyle ilköğretimin yaygınlaştırılmasına karşı olanlar ise giderek güçlenecekler ve yıkımda rol alacaklardır.
Çok partili yaşama bu ortam içinde geçilir. Demokrat Parti?yi kurmakta olan Celal Bayar 1945 yılının son günlerinde Partisinin Program ve Tüzük taslağını onayını almak için İnönü?ye götürür. İnönü metni okumaz bile. Yalnız iki sorusu ve koşulu vardır: ?Okul seferberliği ve halkın bu işe yardımı bir siyaset özü olarak işliyor, bu işe karşı çıkacak mısınız? Bu soruya yanıt ?hayır? dır, ?tersine, bunu sürdüreceğiz?. İkinci soru şudur: ?Dinle oynayacak mısınız, dini siyasete alet edecek misiniz??. ?Hayır. Laiklik dinsizlik demek değildir?. İnönü ?öyleyse tamam? der. Sonradan bu sözlerin ikisi de tutulmayacaktır!
? 28 Temmuz 1945. İzmir. İlköğretim işleri iyi görünüyor?. Bu, KE?nin kuruluş dönemindeki son İnönü notudur. O günlerden sonra İnönü?nün ilgi alanında öncülüğü çok partili rejime geçiş çalışmaları almaya başlayacaktır. Notlar konusunda bir düşünümü açıklamak isterim: İlköğretim ve KE konularında İnönü?den, yayınlanan not defteri kayıtlarından daha fazla yazılı belge kalmıştır gibi bir sanım var. Eğer bu sanı doğruysa belki zamanla onlara da ulaşıldığında olaylara daha bir açıklık getirme olanağı çıkacaktır, diye düşünüyorum. Ayrıca, Köşk?e gelenlerin düzenli olarak kaydedildiği nöbetçi yaver defterlerinden de Yücel?in ve ilgili yöneticilerin geliş-gidişleri çıkartılabilirse İnönü?nün ilgisi konusunda daha ayrıntılı bilgilere varılabilir. Biz bu kaynağa ulaşamadık.
İnönü?nün tutumundaki ilk değişiklik belirtileri 1946 Nisan ayı başlarında ortaya çıkmaya başlar: Köşkteki akşam yemeğinde İnönü?nün üç çağrılısı vardır; Başbakan Saracoğlu, Bakan Yücel ve Tonguç. Bir ara İnönü Hasanoğlan KE Müdürü Rauf İnan?ı övmeye başlar. Gerçekten de, İnan?ı daha Çifteler KE Müdürlüğünden tanımakta ve beğenmektedir. Şimdi onu daha üst bir göreve getirmenin zamanı gelmemiş midir, Bakanlık Müfettişliği gibi? Saracoğlu ve Yücel de bu görüşe katılırlar. İnönü ilk kez ilköğretimdeki özlük işlerine karışmaktadır. İnan?ın son zamanlarda köylerdeki bazı konuşmaları nedeniyle izlendiği bilinmektedir. (aslında bu izleme Çifteler?deki solculuk olayından beri sürmektedir). Bu tür izlemelerden, karaçalmalardan elbette İnönü?ye de bilgi verilmektedir. Nitekim bir süre önce Hasanoğlan Yüksek KE?de kendilerini solcu ve sağcı sanan öğrenciler bir kitap tanıtımı toplantısında birbirlerine girdikleri zaman, bunun da İnönü?ye yetiştirileceğini bilen Tonguç, olayı İnönü?ye aktarmış, görüşünü sormuş ve İnönü?den şu yanıtı almıştır ?Ülkenin sorunlarını onlar tartışmayacak da kimler tartışacak. Özgür tartışma ortamını sürdürün?. Ayrıca, İnan?ın Saracoğlu ile arasının iyi olmadığı da bilinmektedir.Tonguç, onun izlenmesinin İnönü?ye kesinlikle duyurulmuş olacağını, yapılmak istenenin yükseltme görüntüsü altında kızağa çekme olduğunu düşünür ve o zamana kadar İnönü?ye karşı kullandığı saygılı dili bir yana bırakır:?Bir kez kelle verecek olursanız sıra size de gelebilir!? Sofranın havası buz gibi olur, İnönü konuyu değiştirir, şakalar yapmaya başlar. Ama kısa bir süre sonra, Hasanoğlan?daki 17 Nisan töreni günü Bakan Yücel, İnan?a Bakanlık Müfettişliğine atandığını bildirecektir. O tören gününü çok iyi anımsıyorum. KE?ini kurmuş olan üst düzey yöneticileri bir 17 Nisan töreninde son kez bir araya gelmişlerdi. İnönü her zamanki gibi töreni ilgi ile izliyor, beğenisini belli ediyordu. Bakanlık ileri gelenlerinin bir bölümü töreni, eğlentileri eleştirici bakışlarla ve suskunlukla seyrediyorlardı. Tonguç , geri planda kalmaya, konuşmamaya her zamankinden daha çok özen gösteriyordu. Bakan Yücel?le Başbakan?ın aralarının çok da iyi olmadığı zaten bilinen bir şeydi. İnönü?den alışkın olduğu yakın ilgiyi görmeyen Ankara Valisi Nevzat Tandoğan pek durgundu. İlk bakışte herşey her zamanki gibi gözüküyordu ama, dikkatli bir gözlemci havada bir ağırlık , bir tedirginlik sezebilirdi. Sanki bir fırtına öncesi durgunluğu vardı. O gün için Tonguç?u en çok ilgilendiren, temsil edilen piyes ve rol alan öğrenciler olmuş. Not defterine sadece şunları yazmış: ?Bir Evlenme. Gogol. Cılavuz: Halise Sarıkaya, Arifiye: Yıldız Kırktepeli, Kepirtepe: Melahat, Cılavuz: Fatma Toksoy, Kızılçullu: Kamil Yıldırım, Çifteler: Naci?. Ve bir ek not: ?İnönü geldi?. O kadar!
Bu havaya karşın, İnönü yine de 17 Nisan 1946?da Ulus?da ? İlköğretimde Çalışmalarımız? başlıklı yazısını yayınlar. Son bir yılda yapılmış olanları anlattıktan sonra şunları söyler: ??İlköğretim meselesinde halkı aldatıp avutma yolunu tutan propagandacılara karşı, çok acı duyduğumuzu söylemek de vazifemdir. İlköğretim meselesinin bir demagojiye kurban edilmemesi için, bütün kuvvetimizi kullanacağız? Köylünün kalkınması, bizim ,için yaşama meselesidir. Köylünün okumuş yazmış, teknik öğretime girmiş, esir hayatından kurtularak toprak sahibi olmuş olması, her halde gerçekleştirmeye azmettiğimiz meselelerdir?Bu meselede partilerin, birbirimizin gayretini kesecek değil, destekleyip arttıracak surette hareket edeceklerini ümit ederim?? Daha sonra şehirlerdeki ilkokul noksanlığına değinir: ?Şehirlerin, ilkokul çağına gelmiş çocuklarına, bir bina gösterememelerini anlamak güçtür. Zaten, şehirlerdeki aydınlarımız ,ilköğretim meselesini ehemmiyetle tutmuş olsalardı, bu dava bütün memlekette şimdiye kadar sürüklenmezdi. Şehirlerdeki ilkokul ihtiyaçlarının tamamlanması için ,kanuni tedbirlerin alınması da artık gecikemez bir hale gelmiştir??Görüldüğü gibi, İnönü ilköğretim seferberliği konusundaki kararlılığını henüz sürdürmektedir. Ama daha önceki yazı ve konuşmalarıyla karşılaştırılınca, dozun giderek düştüğü de söylenebilir. Bu durum, kısa bir süre sonra, 3 Mayıs 1946?da Eskişehir Halkevi?de yaptığı uzun konuşmada daha belirgindir: ??Toprak Kanunu ile nüfuzlu vatandaşları bize karşı gücendirdiğimizi bilmez miyim? Biz politika mücadelesinde köylülerin bana yardım edemeyecek kadar dilsiz, çaresiz olduğunu anlamaz mıyız? Bir an önce ulus okusun diye sıkıntıya sokup yılda iki bin okul az gelir, üç bin olsun dememin anlamı nedir? 250 okul yapmamızı bir nimet gibi propaganda etmesini bilirdim. Bunca yüzyılların ihmalini nasıl gidereceğiz??. Artık geçmiş yıllarda toprak ağaları için söylediği ağır sözlerin yerini şimdi ?gücendirilmiş nüfuzlu (sözügeçer,y.n.) vatandaş? deyimi almaktadır!
Politikadaki dönüşümün en ilginç ve belirgin kanıtı İnönü?nün yapılacak genel seçim öncesi yayınlanmak üzere hazırladığı, nedense İlköğretim Gn.Md.lüğünde daktilo edilmiş ?Seçimde İlköğretim Meselesi? başlıklı yazısıyla ilgilidir. İnönü?nün elinden çıktığı anlaşılan bu 16 daktilo sayfalık metin hiçbir zaman yayınlanmayacaktır. Ama İnönü?nün bu konudaki gerçek görüşlerini saptadığı önemli bir belgedir. O, bu yazıda İlköğretim konusuna tüm yaşamı boyunca verdiği önemi vurguladıktan sonra, ilk olumlu gelişmenin eğitmen sistemi ile ortaya çıktığını söyler: ?çok yararlı olmuştur ve olmaktadır? Sonra KE?ni ve On Yıllık İlköğretim Planı?nı anlatır , okul yapımında finansman zorlukları nedeniyle köylüye yükümlülükler getirildiğine değinir ve şöyle yazar: ?hazine tarafından tastamam yapılıp köye teslim olunacağını vadeden bir propagandacı ile yarış yapılamaz. (Bu) bilinmeyen bir marifet değildir. Fakat bu yol tutulduğu içindir ki şimdiye kadar bu sorun sürüklenmiştir..?der. ?…Köyde ilköğretim sorununu benim sandığım gibi bu devletin ve ulusun varlığı için bir temel dava gözü ile görmeyen, yüksek öğrenim görmüş aydınlarımız da vardır. ..İlköğetimden önce köylünün ekonomik sorununu çözümlemeli diyenlere rastgelmişimdir..Hukuk Fakültesi bitirmişlerden öyle raporlar almışımdır ki, bunlar bana, eğer Türk köylüsünün tümüne okuyup yazma öğretilirse ,Ordunun başlıca özelliği olan kahramanlığının zayıflayacağı sakıncası yazılmıştır. Zaten ilköğretim sorununa benim inandığım gibi tüm aydınlarımız inanmış olsaydı bu sorun bugüne kadar sürüklenmezdi?Eğitimde biz, hiçbir döneme nasip olmayan özveride bulunuyoruz?Bu gücü politika amaçları için, devlet bünyesinin dayanamayacağı derecede çekip germek insafsızlıktır. Bu güç kopar, ilköğretim ile birlikte tüm milli eğitim tümüyle göçmüş bir duruma varır. Böyle bir durum ancak bir ulusal felaket sözü ile nitelenebilir??. Ve sonra kendi durumunu saptar: ?Ne kadar çok karşı çıkmaya uğrarsam uğrayayım ve politikada sonuçları ne kadar ağır olursa olsun, hiçbir bedel karşısında, köylerde ilköğretimi hızla çözümlemek idealinden vazgeçemem?Bu ülkenin kalkınması ve ilerlemesi için birinci koşul gördüğüm köylünün ilerlemesi sorunu her şeyden önce ilköğretime bağlıdır? Devleti bilinçli bir halk yönetimine bağlamanın tek koşulu, hiç olmazsa ilköğretimin kadında ve erkekte tamam olmasıdır? Eğer ilköğretim davasının benim için, yüreğimin içine ne kadar işlemiş bir dava olduğunu bu sözlerimle anlatabiliyorsam benim bu işi ölünceye kadar izleyeceğime inanılmış olunur?Ciddi adamlar gibi, vatandaşlarım sözlerimde inanılacak yerler bulurlarsa, propagandada insafa pek iltifat etmeyecek politikacıların etkilerine karşı uslarını kullanırlar ve daha dayanıklı olurlar??.

Bu yazı yerine CHP seçim bildirgesinde yumuşak sözler vardır: Okul yapımı işindeki güçlüğün ve yükümlülüklerin seçim propagandasına konu yapıldığı söylendikten sonra, köylünün yükünü hafifletecek çözümler bulunacağı ve bunun sürekli izleneceği belirtilir. Son olarak ?Köylerde ilköğretim davasından vazgeçemeyiz. Bu davayı geciktirip sürüklendiremeyiz. Köylünün meslek bilgisinde, sanat yaşamında ve Ordu hizmetinde veriminin hiç olmazsa iki katı artması ilköğretime bağlıdır??denilmektedir. Hepsi bu kadardır! İlköğretim Gn. Müdürlüğü?ndeki yazı İnönü?nün gerçek düşünce ve duygularını, seçim bildirgesindekiler ise onun politikacı olarak değişen koşullarda açıklamayı uygun gördüklerini içermektedir.
Dürüstlüğü yıllarca tartışılacak olan, 21.07.1946?da yapılacak tek dereceli genel seçime bu hava içerisinde gidilecek ve bu seçimden sonra yeni CHP hükümeti partinin sağcı politikacıları tarafından kurulacak, bu da KE için yıkım, ilköğretim atılımı için duraklama ve hatta gerileme döneminin başlangıcı olacaktır.

E-posta: engintonguc@ttnet.net.tr