Kars, Iğdır, Ardahan İzlenimleri * Kemal Kocabaş

27 Haziran 2014, Cuma, 8:18

19 Haziran 2014 sabahı erken saatlerde İzmir'de havaalanındaydık. Arkadaşlarım şair Tuğrul Keskin ve eşi Dr. Hatice Keskin ile birlikte Kars'a uçuyorduk. 20-22 Haziran 2014 tarihleri arasında Ardahan'da 10. Dursun Akçam Kültür ve Sanat Günlerinde “Bireyin Özgürleşmesinde Kültür ve Sanat” konulu panelde konuşmacıydık. Kars havaalanına vardığımızda Sevgili Tuğrul, Cemal Süreya'nın “Göçebe” şiirinden “Kars'tayım, bu ne biçim Kars bir kenarda/Pekala yalçınlık iddiasında bulunabilecek bir tepenin/ üstünde /Kars kalesi yükseliyor/Gökyüzünü Ankara kalesine göre daha soyut ve daha/elverişli bir şekilde /Hırpalayan bu kale de olmasa/ N'olacak bakalım hırpalayan bu kale de olmasa/Kuşkusuz artacak yalnızlığım sevgili çocuk…” dizelerini okuyarak Kars'ı selamlıyordu.

Tuğrul Keskin, Iğdır Aralık kazasındandı. Iğdır'dan gelen dostları bizi karşıladı. Gezinin ilk hedefi Iğdır ve Aralık kazası olacaktı. Uçsuz bucaksız, rengarenk çiçeklerin, otların donattığı yaylalar arasından giderken karşımıza ilk çıkan yerleşim merkezi Digor oldu. Daha sonra Arpaçay, Aras nehri ve Ermenistan sınırını izleyerek Iğdır'a vardık. Hava Kars'a göre oldukça sıcak ve her taraf yemyeşil, meyve ağaçlarıyla çevrili 70-80 bin nüfuslu sevimli bir kent. Küçük bir mola sonrası yolumuz Aralık idi. Yolun sağında Ağrı dağı tüm görkemiyle karşımızdaydı. Büyük Ağrı, küçük Ağrı efsanelerden kalmışçasına bizleri selamlıyordu. Bizi karşılayan dostlar da yolun solundan gözüken Erivan kentini işaret ediyorlardı. Aralık'ta 15-20 kişilik bir grup bizi bekliyordu. Aralık sınırın son noktasıydı ve Nahçivan'a çok yakındı. O nedenle Iğdır, Aralık daha çok Azeri yurttaşlarımızın oturduğu yerlerdi. Hepimizin çok sevdiği Azeri Türkçesi karşımızdaydı. Buradaki diyaloglardan kulağımda “Men, Ay Balam, Ay Lalam, Yahşi” kelimeleri yankılanıyordu. Kuzeydoğu Anadolu, çok kültürlü bir sosyolojik yapıya sahip. “Azeriler, Kürtler, Terekemeler, Yerliler” yıllardır birbirleriyle barış içinde yaşıyorlar, birbirleriyle kız alıp veriyorlar ve dayanışıyorlardı. Bizi getiren arkadaşın annesi Azeri, babası Kürt idi. Bu hoşgörü ortamı doğasına uygun esprileri de üretiyordu. Sevgili Tuğrul Aralık'ta ailesinin, çocukluğunun izlerini, köklerini arıyordu. Aralık'taki konuksever güzel insanlarla harika bir piknik yemeği sonrası Iğdır'a döndük. Geceyi Iğdır'da geçirdik ve pek çok yeni insanla, sıkışmış bir kentte arayış içindeki dostlarla tanışık.

20 Haziran Cuma günü Iğdır'dan Kars'a dönüyoruz. Kars Kafkas Üniversitesindeki dostlarımız Prof. Dr. Mevlüt Karabulut ve Prof. Dr. Savaş Öztürk'e ziyaret ediyoruz. Daha sonra şair Şükrü Erbaş da bize katılıyor ve Kars'ta Hotel Cheltikov'un bahçesinde esprilerle, şiirlerle geçen bir öğle yemeği yendi. Hotel Cheltikov, Kars'taki diğer binalar gibi Ruslardan kalmış, 19. Yüzyıl Baltık mimari tarzında yapılmış ve Cumhuriyetin ilk yıllarında konservatuar olarak kullanılmış tarihsel bir mekan. Saat 15.00'te Cılavuz Köy Enstitüsünün aydınlık ışığının yandığı Susuz'da Ardahan etkinliğine gelen dostlarla buluştuk. Dr. Alper Akçam, Prof. Dr. Oğuz Makal, Tarık Günersel, Reis Çelik ve bizler bir minübüsün içinde rengarenk çiçekler, tezekler arasından Ardahan yolundaydık. Ardahan'a beş kilometre kala bizleri bekleyen konvoyla buluşup yol kenarında halaylar, Kuzeydoğu Anadolu'nun dansları davul, zurna, tulum eşliğinde karşılama şenliği gelen konukları kucakladı.

Ardahan Dursun Akçam Kültür Evi 10 yıldan beri bir “Aydınlanma Merkezi” olarak işlev görüyor. Ardahanlı gençler burada tiyatro yapıyor, kütüphanesinden ve bilgisayar olanaklarından yararlanıyorlar, Ardahanlılar on beş günde bir film izliyorlar. Çok zor koşullarda, hiçbir yerden yardım almadan Sevgili dostum Dr. Alper Akçam'ın olağanüstü çabası, emeği ile sürdürülen bir kültür imecesi. Dursun Akçam'ın adına yakışır bir demokratik kültür platformu… Hazırlanmış yöresel yiyecekler, peynirle içilen çaylar sonrası Saat 17.30'da etkinlikler açılış konuşmalarıyla başladı. Ardahanlı öğrenciler, tümüyle yöresel kültürün zenginliğini yansıtan “Oğlan Uşağı” oyunuyla sahnede harikalar yarattılar. Şiirimizin önemli ismi Şükrü Erbaş en güzel şiirlerinden örnekler sunarak ilk günü tamamladı. Akşam da dostlarla bir restoranda “Ne olacak bu Türkiye'nin hali” sohbetleri… 21 Haziran cumartesi sabahı Ardahanlı öğrenciler “Savaşa Hayır” yazan tişörtleri ile sahnede “Hiroşimalar Olmasın” canlandırmasını başarıyla, Dursun Akçam etkinliğinin hakkını verdiler ve sonrası da bizlerin konuşmacı olduğu panel gerçekleşti. Panel sonrası Çıldır yolundaydık. Ardahan-Çıldır arasında yapılan yol çalışması nedeniyle o bölgenin en güzel sarı çam ağaçları yok edilmişti. 50-60 kişilik bir grupla bu çevre katliamını protesto ederek Çıldır'a vardık. Çıldır daha çok Terekeme yurttaşlarımızın yoğun oturduğu bir bölge idi. Çıldır gölü kenarında Atalay'ın restoranında müziklerle, esprilerle bir öğle yemeğindeydik. Yörenin kültürel zenginliğini sinemaya taşıyan yönetmen Reis Çelik, Çıldır Gölü'nde çektiği filmleri, arkadaşı Tuncer Kurtiz ile ilgili anıları ve Terekeme fıkraları anlatarak yemeğe renk kattı. Akşam Dursun Akçam Kültür Evi'nde gençler 1980 öncesi hain bir kurşunla hayata veda eden Cılavuz Köy Enstitülü Ümit Kaftancıoğlu'nun “Yelatan” romanını sahnede oyuna dönüştürdüler. Oyun sonrası Ardahan Ocakbaşı'nda Kürt, Azeri, Terekeme, Yerli dostlarımızla birlikte Cumhurbaşkanlığı seçimini konuşuyorduk. Yurttaşlarımızın bu seçimle ilgili kafaları karışıktı.

22 Haziran 2014 pazar sabahı Ardahanlı öğrencilerin “Abur Cubur Mahallesi” adlı oyunlarını zevkle izledikten sonra Reis Çelik, Tarık Günersel, Mitat Durmuş ve Alper Akçam'ın konuşmaları vardı. Bizim de geri dönüş saatimiz gelmişti. Çok değerli arkadaşımız Prof.Dr. Savaş Öztürk bizleri Kars'a götürmek için gelmişti, dostlarımızla sevgiyle vedalaşarak Kars'tan ayrıldık. Sevgili Savaş'ın eşi Sevgi ile birlikte çıkardığı “Yolcu” adlı CD'sindeki enfes müziklerle Kars yolunda idik. Kars kalesini, yıkılan insanlık anıtını Büyük Kale Otelinin 5. Katından acıyla izledik ve gece yarısı da İzmir'deydik…

Kars, Ardahan, Iğdır ülkemizin çok konuksever, güzel insanlarının yaşadığı, barışın içselleştirildiği, mizahın, halk kültürünün tüm güzellikleriyle hayatın içinde olduğu yurt parçası. Böyle bir coğrafyada Dursun Akçam Kültür Evi Ardahan'da “demokratik kültür” anlamında çok önemli işlevler görüyor. Ardahanlı çocuklarımızın kendilerini ifade ettikleri demokratik bir platform görevini üstleniyor. Ülkenin kültür-sanat insanlarını Ardahan'a taşıyarak Ardahanlıların yaşamlarında zenginlik üretiyor. Tüm bu emekler ve çabalar için Teşekkürler Dr. Alper Akçam, Teşekkürler Ardahanlı genç arkadaşlarım, Teşekkürler Cılavuzlu Perihan Akçam ve Teşekkürler Cılavuzlu Dursun Akçam…