Kadın Sorunları(2)

Bu gün yeryüzünde iki milyar dört yüz milyon kadın yaşıyor. Kadını görmezlikten gelemeyiz, yok sayamayız. Sorunlarını dinlemezlik edemeyiz. Kadın ya da erkek olalım dünya nüfusunun yarısının sorunları çözülmeden mutlu olamayız.
1975 Dünya Kadın Yılı'nda ilk kez erkek ve kadın arasında mal varlıkları, iş, güç ve sorumluluk dağılımını daha dengeli bir biçime dönüştürmek gereğiyle girişimde bulunmak üzere bir atılım atıldı.
Evet, girişimde bulunmak üzere bir adım… Emek ve mal varlığı arasında… Güç ve sorumluluk arasında… kadın ve erkek arasında… daha dengeli.
Çünkü…
Yeryüzünde toplam işgücünün üçte ikisini kadınlar oluşturuyor.
Dünyanın toplam gıdasının yüzde ellisini, Afrika'nın toplam gıdasının yüzde seksenini kadınlar üretiyor.
Buna karşılık:
“Kadınların geliri, dünya gelirinin onda biri. Ve kadınlar tüm mal varlıklarının yüzde birine sahip.
Ülkemize baktığımızda, sosyal- siyasal- kültürel ve ekonomik sorunları günümüzde giderek artmaktadır.
Kadın sorunlarını genelden soyutlayamayız.
Kadınlarımızın sorunlarını iki ana başlıkta toplayabiliriz.
Genel olarak: “Kadınlarımızın Sorunları”
-Çalışan kadınlarımızın sorunları.
Genelde kadınlarımızın sorunlarını ülkemizin genel sorunlarından ayrı ve bağımsız olarak düşünmek ve değerlendirmek olası değildir.
Eğer ülkede uygulanan ekonomik, sosyal, siyasal ve ekinsel siyasallar insanımızın tümüne yönelik ise, erkeği ve kadınıyla herkes bu siyasaların doğurduğu sorunlardan payını alacaktır.Ancak, bu payın az veya çok olmasını etkileyen etken insanların sınıfsal konumudur.
Ülkemizde çözüm bekleyen birçok ekonomik ve toplumsal sorun vardır.
Tarlada, büroda, işte, evde çalışan kadınlarımızın sorunların bir kaçıdır. Her gün artarak biriken sorunların çözümü için, beş yılda bir oy verme hakkına sahip bulunmanın yeterli olmadığı açık bir şekilde ortadadır. Çalışan kadınlarımıza baktığımızda, ikili sömürüyle karşı karşıya olduğunu görüyoruz.
Kadınlarımız çalıştıkları iş yerinde emeklerinin karşılığını alamadıkları gibi, evlerindeki işlevleri bakımından da hizmet üretmekte ve bunun karşılığını alamamaktadır. Kadın iş yerinde çalışıyor. Görevini tam yapıyor, ev işlerini, çocuğunun bakımını üstleniyor. Ardından eşinin gereksinimlerini karşılıyor. Söz yerindeyse kadın dört vardiye çalışıyor.
Diyeceksiniz ki, çözüm nedir?
ÇÖZÜM DEMOKRASİDE
Sonuç olarak, kadın daha az çalışabilmeli. Bir kısım zamanını diğer işlerine ayırabilmeli. O zaman kadın kendisini geliştirme ve toplumsal örgütlenmeler içerisinde yer alma olanağı bulabilecektir.
25 saat aramak yerine 24 saat iyi değerlendirecektir. Üretken olacaktır. Kadın kendisiyle ve toplumda barışık olacaktır. Evdeki kavga bitecektir. Onlarca yıl süregelen doğasal üretimine toplumsal üretime de katılacaktır. Kadınlar toplumsal örgütlenmelerde yer almalı, doğrudan yaşadığı sorunların çözümünde üstüne düşeni yapmalıdır.
Yani kadın kimliğine ve kişiliğine kavuşturulmalıdır. Kimlik kaybına uğramaması için, toplumsal yaşamın her alanında yer almalıdır.
Kadınlarımız yaşam hakkının ancak laiklik için vereceği mücadele olduğunun bilincine varmalı ve laikliği, kadın kimliğiyle bir bayrak gibi sonsuza dek taşıma kararlılığıyla özgür olabilir.
“Ve politikada erkek egemenliğine başkaldırarak vitrindeki birkaç eşantiyonla yetinmeyi, parlamentoda yüzde elli kadın parlamentere ulaşma fikrini ciddi olarak sahip çıkarsa kadınlarımız kurtulmuş olur.
EŞİT İŞE EŞİT ÜCRET
1975 yılının B.M. tarafından “Dünya Kadın Yılı “olarak kabul edilişi bir dayanışmanın utkusuydu. Daha doğrusu “emekçi kadınların” utkusuydu. Demokratik kazanımdı.
Birleşmiş Milletler de 1975 yılını “Kadın Yılı” olarak kabul eden komisyonun tarihçesine baktığımızda anayasalar ve yasalar karşısında eşitsizlik durumunu ele alan ilk örgütün Pan Amerikan Union olduğunu görüyoruz. 1923'te 5. Uluslararası Konferansında gelecekte kadınların durumu ele alınarak, karara bağlanmıştır. 1937'de 'The League of Nations' kadınların durumunun incelenmesini öngörmüştür.
Gerek BM,gerek Kadın Komisyonu, çalışmalarını kağıt üzerinde bırakmayıp, sürdürmüştür. Dünya Konferansı Sekreteri Melvi Sipili'ya, kadınların aldığı kararları açıklamaktan hiç sakınmamıştır. 19 haziran, 2 temmuz Meksika'da bir dünya konferansı toplanmış, toplantı sonucunda, 1975- 1985 yılları arasında eylem planı kabul edilmiştir.
Bir gerçek var. Gelişmekte olan ülkelerde sonuçlar pek iç açıcı değil. Sonuç ortada. BM'nin aldığı kararların 'teki' dahi uygulamaya sokulabilmiş değil.
Gelelim eşit işe, eşit ücret belgesine, “Uluslar arası Çalışma Örgütü'nün kadın ve erkek işçilerin eşit işe eşit ücret almaları ile ilgili antlaşma 1951 yılında BM tarafından kabul edilmiştir. Türkiye'de bu antlaşmaya imzasını koyan ülkelerden birisidir.
Anlamı büyük olan 8 Mart Dünya Kadınlar Günü,1910 yılından bu zamana dek dünya kadın örgütlerince kutlanmaktadır.
8 Mart'ın bilincine varmış olan kadınlarımız yurdumuzun genç kızlarına yol gösterici olmalıdır.