İçsel Bir Bahis * Nur Kartal

18.06.2014 / 00:00

Abraham Maslow'un “ihtiyaçlar hiyerarşisi” adında bir insan psikolojisi teorisi var. İnsanın yaşamı boyunca ihtiyaç duyduğu her şeyin bir nevi sırası diyebiliriz. Fizyolojik ihtiyaçlardan başlayarak İkinci sıraya güvenlik ihtiyacını, üçüncüye ait olma dürtüsünü, dördüncü sıraya ise saygınlığı koyup zirveye kendini gerçekleştirmeyi yerleştirdiği bir hiyerarşi. Hiyerarşi malumunuz üzre bir sistemde sistemi oluşturan ögelerin alt ve üst dereceler şeklinde sıralanması olarak tanımlanabilir. Kaba veya amiyane tabirle bu sistem büyük balığın küçük balığı yediği bir sistemdir.

Balık deyince aklıma Samed Behrengi'nin “Küçük Kara Balık”ı geldi. Yaşadığı yeri aşan hayal gücünün peşine takılıp merak duygusunun 'azmetmek' gibi soyut bir kavrama dönüşerek kendini gerçekleştirmesini sağlayışını küçücük çocuklara dahi kavratan “Küçük Kara Balık.” Bir dönem çeşitli ideolojilere ters düştüğü için malesef ki çoğumuzun çocukluğunun tanımaktan mahrum bırakıldığı “Küçük Kara Balık.” Ne elim ve vahim bir durum.

Kalem ve kağıdın vuslatına uzanan eller düştükçe aklıma yüreğim buruluyor; içimde kara bulutlar dolaşıyor. Haliyle asıl anlatmak istediğimden uzaklaşıveriyorum.

Bu hafta ne yazsam diye çok düşündüm . Nedense ruhum bir tatsız son zamanlarda. Bir karın ağrısı tutturdum yuvarlanıyorum masivada. Bir aidiyetsizlik var üstümde. Etrafımdaki insanları daha çok sorgular oldum. Buraya, bu başıbozuk topluma ait olmak istemiyorum. Adeta üvey evlat psikolojisindeyim. Elimdeki kalemi masaya koyup arkama bakmadan koşasım var; bilinmeyene, keşfedilmemişe.

Ne olacak, bu toplumun basiretsiz tutumu nereye gidecek? Endişesi benliğimi kemiren bir kurt.

Aslında tüm bu melankolik tavırlarımın tek bir nedeni var. Aslında topluma basiretsiz genellemesi de yanlış. Belki de gayet tabii basiret sahibi bireylere hakaret. Ve yine aslında basiretsiz olanlar olağanüstü düzeyde korkuları bulunanlar. Ne çetin ve çeşitli şu korku duygusu. Para ve iktidarına öyle sarılmış ki kimisi, kaybetmekten korkuyor, en ufak bir sallantıda kılıcına sarılıyor. Hunharca saldırıyor önüne çıkan koskoca bir dağ bile olsa. Bakmıyor cürmüne kibri yetiyor kainatın hakimiyetine.

Kimisi de var ki kazanamadığı para ve iktidara ulaşma hırsına saçmalayarak ilerliyor. Aşığın karşısındaki maşuk gibi kimi vakit dili lâl, kimi vakit ürkek bir serçe gibi pejmürde tavırlar takınmış.

Maslow'un hiyerarşisi dedim ya … Eğitimbilimciler bu hiyerarşide öğrenme gereksiniminin eksikliğini tartışadursun ben bu başıbozuk hırs köleleri yüzünden karaya hasret deryalar gibi üçüncü maddeden kanmak istemeye devam edeceğim.

Düzen içinde düzensizlik…
Basiret içinde basiretsizlik…
Buhran ki yine buhran.
Veya kısaca bir Cumhurbaşkanlığı seçimi vardır. Ve birdenbire duygularınız kağıda bu şekilde yansıyabilir.