Hukuk Devleti

Dokuz Eylül Üniversitesi iki yıldan beri İzmir’de “Düşün Toplantıları” adıyla çok önemli bir etkinlik başlattı. Değişik fakültelerden sayıları ona varan öğretim üyelerinden oluşan “Düşün Toplantıları Komisyonu” yaz ayları boyunca tartışarak bir program hazırlıyor ve Ekim ayından itibaren her ayın üçüncü Salı günü akşamı saat 18-20.30 saatlerinde de Sabancı Kültür Merkezi’nde etkinlik gerçekleşiyor. Eğitim, bilim, kültür, siyaset alanında özgün çalışmaları olan aydın, akademisyen ve sanatçılar bu etkinliğe katılarak görüş ve düşüncelerini açıklıyor, ardından da canlı soru-yanıt bölümü yaşanıyor. Bu toplantılara sadece üniversite ailesi değil İzmir’in tüm duyarlı insanları katılarak üniversite ve toplumsal işlevi anlamında önemli imece üretiliyor.
2009-2010 öğretim döneminde içinde bulunduğum komisyon bu yıl için Hayrettin Karaca-Muazzez İlmiye Çığ, Elif Şafak, Süheyl Batum, Genco Erkal, Mehmert Eroğlu, Server Tanilli gibi isimlerin bu etkinliklere davet edilmesini planladı. Düşün Toplantılarının bu haftaki konuğu Süheyl Batum ve konuşma başlığı da “Hukuk Devleti” idi. Batum; yarım saat süreyle konuştu ve sonra da salonu dolduran izleyicilerinin sorularını yanıtladı. Batum; konuşmasını Birleşmiş Milletler Kalkındırma Programı (UNDP) tarafından hazırlanan “İnsani gelişmişlik raporunun” Türkiye rakamlarını vererek başladı. Türkiye’nin ekonomik büyüklük olarak 173 ülke arasında 17-18 sırada olduğunu, insani gelişmişlik düzeyi anlamında 84-85 olduğunu, bunun bir çelişki olduğunu belirterek altında yatan temel nedenin demokratik-hukuk devleti olamamanın yattığını ifade etti.
Bahçeşehir Üniversitesi Hukuk Fakültesi Anayasa Hukuku öğretim üyesi Süheyl Batum hukukun yurttaşlar ile yönetenler arasındaki ilişkileri düzenlediğini ve zamanla yeni gereksinmelerle değiştiğini evrildiğini ifade ederek hukuk devleti kavramının tarihsel sürecini örneklerle özetleyerek günümüzde çağdaş devletlerin bir hukuk devleti olması zorunluluğunun altını çizdi. 12 Eylül askeri darbesi sonunda oluşan anayasayı siyasal iktidarların değiştirmek için önemli çabaları olmadığını işaret eden Batum, siyasal iktidarların bu anayasanın arkasına sığındıklarını saptamasını siyasal yaşamımızdan örnekler vererek yaptı. . Günümüzde demokratik devletin aynı zamanda hukuk devleti olması gerektiğini ifade eden Prof. Batum bu iki evrensel kavramın iç içe birbirini tamamlayan kavramlar olduğunu söyledi. Günümüzde mutlaka sivil yeni bir anayasanın hazırlanması gerektiğini, bu hazırlıkta toplumun tüm kesimlerinin katılımının sağlanması, hukukun evrensel ilkelerin temel alınmasını, maddelerinin kişilerin vicdanı ve insiyatifine bırakılmayacak şekilde düzenlenmesini ve yargının bağımsızlığını öne çıkarması gerektiğini önemle işaret etti. Darbelere karşı olduğunu ifade eden Batum şimdiye değin çoğunlukla iktidara gelen siyasi partilerin güçlerini hukuk devleti dışında kullanarak sistemi tıkadıklarını ve sonunda darbelerin oluştuğu saptamasını yaptı. Bu anlamda siyasal iktidarların kontrolsuz güçlerini sınırlamak anlamında sistemin mutlaka bağımsız kontrol mekanizmaları oluşturması , üretmesi gerektiğini söyleyen Batum bu noktada yargı bağımsızlığının altını önemle çizdi. Türkiye’de iktidara gelen siyasi partilerin hukuktan hep rahatsız olduklarını ve güçlerinin önünde bir engel olarak gördüklerini ifade eden Batum bunun aşılması gerektiği saptamasını yaptı. Günümüzde de hukuk devleti anlamında “makul kanıtlar” olmaksızın aranmaların, telefon dinlemelerinin yaşandığını ifade eden Batum, Ergenekon davası süreci, Türkan Saylan’ın evinin aranma süreci ve 100. Yıl Üniversitesi eski rektörü Prof.Dr. Yücel Aşkın davalarıyla yaşanılanları örnekledi. Her yıl Eylül-Ekim aylarında Yargıtay, Danıştay gibi yüksek mahkemelerinin yeni adli yılı açılış törenleri düzenlendiğini ve bu törenlerde mahkeme başkanlarının dillendirdiği ülkede “yargı bağımsızlığı” olmadığına ilişkin çığlıkları siyasilerin, medyanın kulaklarını tıkamasını ibret verici olduğunu da belitti.
Batum; Türkiye’de yeteri kadar demokratik-hukuk devleti düşünsel birikimi olduğunu ifade ederek bunun rasyonel bir şekilde uygulamaya sokulamadığını belitti. Günümüzdeki temel sorunun demokratik-hukuk devletini temel alan katılımcı bir anayasa olduğunun altına çizen konuşmacı AKP’nin 2007 Anayasa taslağının evrensel demokratik-hukuk devleti tanımlamasının çok gerisinde olduğunu işaret etti. Siyasal iktidarın bugün yargıyı, medyayı, üniversiteyi, sivil toplumu denetlemeyi, kontrol etmeye çalıştığını ifade ederek günümüzde artık askeri vesayet yanında “sivil vesayetin” de tartışıldığını, sorgulandığını ifade etti.
Batum son söz olarak Türkiye’nin çağdaş, demokratik-hukuk devleti olma umudunu yitirmediğini, halkın sağduyusunu güvendiğini ifade ederek sözlerini tamamladı. Sorular ve tartışmalarla 2.5 saat geçmişti. Salonu dolduran 400 İzmir’li yeni bir düşün zenginliği ve kafalarında oluşan yeni sorularla soğukça bir İzmir akşamında salondan ayrıldılar.