Hemşire ve Ebelerin Yüzyıllık İhaneti * Zeynel Kaplan

Hemşire ve Ebelerin yüz yıllık ihaneti…

BBC'nin hazırladığı Büyük Dünya Tarihi belgeselini izlemenizi öneririm. 70 bin yıllık insanlık tarihinin küçük bir özetine kolayca ulaşırsınız bu sekiz bölümlük belgeselde.

Ustaca kurgularla, önemli olaylardan bahsedilir; dinlerin doğuşu, bilimsel gelişmeler, fetihler, ölümler, tesadüfler, kazalar, pişmanlıklar…

İnsanlık tarihinde iz bırakmış bilim insanları, imparatorlar, mühendisler, astronotlar ve bir de hemşire…

Hemşire Margaret Sanger.

Yıl 1914 belgesel yönetmeninin kadrajına bir kadın girer. Kadının sağ, sol ve profilden fotoğrafı çekilmektedir. Amerikan filmlerinden aşina olduğumuz bu sahne bir tutuklanmayı düşündürür bize.

Hemşire Margaret Sanger'in tutuklanma anıdır canlandırılan.

Bundan yüzyıl önce ABD'li bir hemşirenin tutuklanmasının, baskı görmesinin nedeni ise; kadınların ailesini planlama hakkı olduğunu düşünmesi ve bu düşüncesini yaymak için çalışma yapması, mücadele yürütmesi…

Amerikalı bu hemşirenin aile planlaması ile ilgili fikirleri ve mücadelesi insanlık tarihine yön veren olaylar arasında kabul edilmiştir.

Öyledir de.

Çünkü Sanger'i bu çalışmaya iten basit gerekçeler; basit ama oldukça acı gerçekler vardır.

Yoksulluk, gelir adaletsizliği, çaresizlik gibi… O dönemin ABD'sinde insanlar küçücük apartman dairelerinde oldukça yoksul bir yaşam sürmektedirler ve her doğan çocuk bu yoksulluğun kat be kat artması demekti.

O günün yöneticilerinin, sermaye sahiplerinin de ucuz ve yedek işgücüne ihtiyaçları vardı, o nedenle olsa gerek böyle bir fikri çok tehlikeli buluyorlardı. Bugünkünden tek farkı “ihanet” diye algılayacak kadar dönmemişti gözleri.

Hemşire Sanger fikirlerini anlatmak için dergi, broşür çıkarır ve diğer kadınlara posta yoluyla bu broşür ve dergileri ulaştırmaya çalışır. Bu nedenle tutuklanır, yargılanır ve hapse atılır.

Bundan yüz yıl önce hemşire Sanger'i doğum kontrolünü savunduğu için yargılayanlar, çok kısa bir süre sonra bir gerçeği fark ederler.

Kadınlar ister yasal, ister yasadışı yöntemlerle olsun doğum kontrolünü zaten yapıyorlar ve doğum kontrolü engellenemiyor. Kadınlar, yaşamlarını tehlikeye atarak, kendilerini düşük yapmaya zorluyor ya da kürtaj yapan kimi “kasap”lara kendilerini emanet etmek zorunda kalıyorlar.

Birçok kadının sırf doğum kontrolü yöntemleri yasak diye ölüyor olması, Avrupa da doğum kontrol yöntemlerinin yaygınlaşması, o dönemin ABD'li yargıçlarına bişey öğretti; isteseler de doğum kontrol yöntemlerini yasaklayamazlardı.

Çünkü yaşamın basit kuralları vardır, bunlardan biri Victor Hugo'nun şu sözünde hayat bulur: “Zamanı gelmiş bir fikrin karşısına dikilme gücüne hiçbir ordu sahip değildir.”

Nitekim öyle oldu, bir hemşirenin karşısında duramadılar; kliniğini bastılar, tutukladılar, baskı yaptılar ama sonuç değişmedi. Çünkü milyonlarca kadın, doğum kontrol hakkının olduğunu düşünüyordu.

Hemşire Sanger'in bütün bu baskılara göğüs germesine sebep mesleki ve insani duyarlılığı neticesinde yapılan bilimsel çalışmalar “doğum kontrol haplarını” üretti. Tam yüz yıllık bir çaba ile bu hak kadın mücadelesi tarihinde yerini aldı.

Bundan birkaç yıl önce “Her kürtaj bir Uludere'dir.” denilerek çıkışı yapılan konu, belli ki ihtiyaç hâsıl oldu, tekrar gündeme alınıyor. Hemde yıllardır, sağlık emekçilerince fedakârca yürütülen bir kamu hizmeti olan aile planlamasına “hainlik” sıfatı eklenerek.

Oysa bir kadının en doğal ve tartışmasız hakkıdır ailesini planlama hakkı.

Bunu yüz yıllık kadın mücadelesinden biliyoruz. Bunu en temel insan hakkı belgelerinden, Hemşire Margaret Sanger'in şahsında bütün Hemşire ve Ebelerin verdikleri mesleki etik mücadelesinden alıyoruz.

Sorum size; aile planlaması hakkı yasaklanabilir mi?

Sağlıcakla…