Haydi Oyuna Çocuklar

HAYDİ ÇOCUKLAR OYUNA…
Çocuklar beni de alın içerinize,
Ben de güzel oyunlar oynamayı bilirim,
Çocuklar imreniyorum şimdi size,
Yıllar oluyor ki kırıldı çemberim.

Benim de sapanlarım vardı söğüt dalından yapılı,
Benim de kuşlarım vardı kafessiz ve şen,
Bir güzel evim vardı ki altın kapılı,
Benim de bir annem vardı ağlarken gülen

(Bir çocuk bahçesinde) Ceyhun Atuf Kansu
Sanırım şimdiki çocuklar için yazmış olamaz sanırım şairimiz bu şiiri, Evlerin balkonlarından, pencerelerinden sarkarak; Haydi, çocuğum karanlık oldu, eve gel artık! Baban gelecek! geç oldu! Şimdi gelmeyeyim oraya! çabukkkkk eve!…. Sözleri özlenir oldu. Çünkü çocuklar oyunu unuttu. İp atlamaya, bebekleriyle oynamaya, saklambaç oynamaya, geniş arsalarda top oynamaya, hoş geniş arsalarda yok yaaa! Unuttu çocuklarımız oyunları… Yağ satarım bal satarım ustam öldü oyun bitti. Körebeler sanki kör oldu… Hepimiz şöyle gözlerimizi kapatarak çocukluğumuza gidelim, nasıl mutlu olmazdık, doyamazdık sanki uzuneşekleri, bol kavgalı mahalle maçlarını… Hiçbir kuvvet karanlık basmadan önce eve götüremezdi bizi… ya bilyelerimize, topaçlarımıza ne demeli… Daha dün Vilayet Konağı’nın önünde ceketlerinden kale yapıp top oynayan çocukları görünce içim acıdı. Ne kadar hevesle, dünyayı umursamaz tavırlar içinde oynuyorlar ki. Onlara uzun uzun bakarak, çocuklar biz sizlerden oyun konusunda çok şanslıydık demeden kendimi alamadım.
İnanır mısınız bilmem ama ben bunun araştırmasını da yaptım; özellikle ilköğretimin ilk yıllarında okuyan miniklerimiz oyun oynamanın bir çocuk hakkı değil adeta bir suç olarak görüyorlar. Ziyaretinde bulunduğum sınıflarda çocuklarla sohbette soruyorum:
– Son dersten sonra ne yapacaksınız çocuklar dediğimde; bütün eller havada “ders çalışacağız” diye cevaplar geliyordu. Peki, kimler oyun oynayacak diye sorduğum soruda ise tüm eller birden yere düşüyordu. Oyunu kimler oynamalı diye sorumu devam ettirince cevaplar ya tembel çocuklar veya okula gelmeyen çocuklar oluyordu. Her neyse çocuklar en önemli hakkı olan oyunu kendi hakları olarak görmüyorlar. Baba akşam eve geldiğinde ilk sorusu, dersler tamamlandı mı? Anne mutfaktan seslenir, dersler bitecek sonra televizyon, öğretmenin sayfalar dolusu ev ödevi, hafta sonları dershaneler, dershane sonrası yine test çözümleri… Oyun oynamaya zaman mı kaldı? İlköğretimden mezun olan öğrencilerimizin genellikle bildiği iki oyun var, biri deve – cüce, diğeri ise gece-gündüz oyunudur. Oysa kadar çok oyunumuz var ki dağarcığımızda…
Okullarımızda öğretmenlerimizce öğrencilere oyunlar tanıtılmalı, oynatılmalı, oyun zevki çocuklara tattırılmalıdır. Evde anne ve babalar oyunu çocuklarına teşvik etmelidirler.
Haydi, babalar çocuklarınız sizi çağırıyor oyuna… Karnelerinizi aldınız, Haydi çocuklar hakkınız olan oyunları büyüklerinizden, öğretmenlerinizden, yöneticilerden isteyin! Daha çok oyun bahçesi isteyin yerel yöneticilerinizden, bulduğunuz ilk arsada, yeşillikte topunuzu havaya dikin, misketlerinizi çıkarın, uçurtmalarınızı temizleyin… Ne olun çocuklar büyümek için acele etmeyin, hep çocuk kalın…
Türkiye genelinde milyonlarca öğrenci yarın yarıyıl tatiline girmeye hazırlanıyor. Yarın gazete puntolarında, TV ekranlarında “Eğitim Uzmanları!” kötü karne getiren öğrenciyi suçlamayın, cezalandırmayın, aşağılamayın gibi beylik sözlerini kırık plak gibi tekrarlayacaklar. Ama siz veliler çocuklarınızı Spil’e çıkarıp kartopu oynayın, lunaparka götürün atlıkarıncalara bindirin. Haydi, çocuklar her şeye inat! Oyuna koşun… Sizlere iyi tatiller
Not: Alaşehir Halk Eğitim Müdürümüz, eğitimci arkadaşımız Azim Kökten’in çok güzel üniversite öğrencisi Betül kızımızı Bursa’da elim kazada kaybedip dün Alaşehir’de toprağa verdik. Ailesine tüm Milli Eğitim camiası adına başsağlığı ve sabırlar diliyorum.