Hasan Pulur * Hakimler

DAVALI da, davacı da Toroslar'ın dağ köyündendir, aralarında arazi davası vardır. Duruşma açılınca, taraflardan biri, kürsüdeki hâkimi süzer, iyice bakar, sonra söz ister:
"Hâkim Bey, ben seni reddediyorum!"
Hâkim şaşırır:
"O niye, ne oldu?"
"Sen geçen ay bizim köye keşfe geldin mi, öğretmenin evinde kaldın mı, yemek yedin mi?"
"Evet, doğru!"
Yanındaki davalıyı gösterir:
"İşte, o evinde kaldığın öğretmen, bunun oğludur."
Hâkim ret gerekçesini kabul eder:
"Haklısın, davadan çekiliyorum!"
***
YİNE bir köy davası, köyde keşif yapılacak, davacının tanıkları dinlenecektir, lakin tanıklar bulunamamıştır, köye bir daha gelmek gerekecektir; kan ter içinde kalan genç hâkim, davacıya kızar:
"Hem dava açıyorsun hem de tanıklarını getirmiyorsun, üstelik 250 liralık bir tarla için, bizi buralara sürüklüyorsun, isteseydin tarlanın parasını biz sana verirdik!"
Köylü adaletten ödün vermez:
"Hâkim Bey, ben para pul peşinde değil, hak peşindeyim!"
Genç hâkim cevabını almıştır.
***
1930'lu yıllar, Cumhuriyet'in Adalet Bakanı Mahmut Esat Bozkurt, gemi gezisinde Alanya'ya uğrar, karşılayanlar olur, lakin ilçenin hâkimi gelmemiştir, hemen gammazlarlar:
"Efendim, hâkim gelmedi!"
"O hâkimdir, biz ona gideriz!"(x)
***
BİZİM bu "Hâkim Beyler"den tanıdıklarımız vardır, özellikle Anadolu ilçelerinde onları çok iyi bilirler, sabah erkenden evden çıkar, çarşıdan, Adliye'ye kadar kimseye bakmadan, elinde çantası hızla yürür, duruşmaya başlar, öğle tatilinde, evden getirdiği sefertasındaki yemeği mübaşire çay ocağında ısıttırır, akşam yine kimseyle ilgilenmeden evine gider. Çantasında yarınki duruşmaların notları vardır, üzerinde çalışır, kırk yılda bir, rica ısrar Şehir Kulübü'ne uğrarsa da çok kalmaz…
***
MUHABİRLİK yıllarımız Sirkeci'deki Emniyet Müdürlüğü ile şimdiki postane olan Adliye'de geçti, "Hâkim Beyler"i oradan da tanırız, akşam, sırtlarında onurla taşıdıkları cüppelerini çıkarır, halkın arasına karışırlardı, ne makam arabaları ne özel otomobilleri vardı; kimi Edirnekapı tramvayını bekler, kimi Üsküdar vapuruna yetişmek için koşar, kimi Eminönü'nden dolmuş kayığıyla Karaköy'e geçer, yürüyerek Şişhane'ye çıkar, Kasımpaşa'ya inerdi.
Nice mahkûmlar, hapisten çıktıktan sonra Adliye'ye gelir "Babaları"nın eline sarılıp öperlerdi.
***
EVET, onlar böyle hâkimlerdi…
O tarihlerde "Hâkimler, vicdan ile cüzdan arasında sıkıştı" diyen Yargıtay başkanları da yoktu, müteahhitlerin, Çakıcı'dan selam getirmeye cesaret edebildikleri Yargıtay başkanları da…

(x) Çetin Aşçıoğlu Doğru ve Güvenli Yargılama Hakkımız Var.