Gündüz Vassaf * Gençliğe Hitabe

Fransa'yı devrim noktasına getiren, ABD'nin Vietnam'dan geri çekilmesine yol açan, Türkiye, Almanya, Hindistan, Japonya gibi birçok ülkede rejimleri sarsan 1968 gençlik hareketinin şiarlarından biri "30'un üstündeki kimseye güvenme" idi. O günlerde özellikle Avrupa ve ABD üniversitelerinde öğrenci liderleri üzerinde etkili olan filosof Herbert Marcuse, düzenin ancak öğrenciler ve azınlıklar tarafından değiştirilebileceğini 'Eros ve Uygarlık' ile 'Tek Boyutlu İnsan' kitaplarında savunuyor, işçi sınıfının çıkarlarının, onları düzene bağımlı hale getirdiğini yazıyordu.
Günümüzde, kendi kuşaklarının bencillik ve edilgenliğinden sikâyetçi, '1968 hareketine' özenerek bakan gençler olduğu gibi, içinde bulunduğumuz vahşi dünya düzenini yöneten, her alanda gençlerin yolunu tıkayanların da, bu kuşaktan olduğuna dikkati çekenler var.
Gençlikten bir güç olarak söz etmek ayrımcılık.
Gençliği, geleceğin güvencesi diye taltif etmek kandırmaca.
Gençlik, tepeden inmeci toplum mühendislerinin en güçlü silahlarından.
Geçtiğimiz yüzyılın en azgın totaliter ülkelerinde rejimler, gençliğe güvenerek, gençliğe yatırım yaparak, gençliği seferber ederek iktidarlarını sürdürdüler, insanları sindirdiler. Almanya'da 'Hitler Gençliği', Sovyetler Birliği'nde 'Genç Öncüler', Çin'de 'Kızıl Muhafızlar' bu rejimlerin politikalarının en ateşli ve saldırgan uygulayıcıları oldular. Yeni bir dünya kurma hayallerine, milyonlarca vatandaşlarının canlarının feda edilmesinde kullanıldılar, feda edilmesini çılgınca desteklediler. Kendileri, bu ve başka ülkelerde, nice provokasyonlara kurban gittiler. Keza dini kuruluş ve önderlerin, çocuk yaştakiler üzerinde kurdukları hâkimiyetle, onları yönlendirmelerinin ibret verici sonuçlarına da tarihimiz boyunca sık sık tanık olduk.
Modern zamanlarda sık duyduğumuz 'Gençliğe inanıyorum' sözleri dünya düzeninin iflasının ifadesi olduğu kadar, gençlere yaranmanın, kendi beceriksizliklerimizi örtbas etmenin, geçmişimizle yüzleşip özür dilemenin kaypak bir biçimi. Oysa artık gerçekten de türümüzün tarihinde ilk kez gençlerin, yaşlılardan değil, yaşlıların gençlerden öğrenerek hayatlarını idame ettirtikleri bir dünyada yaşıyoruz. Ava giderken ormanda elinden tutulan, şamanlara tapan tecrübesiz genç, günümüzde, bilimde, sanatta, teknolojide arayışlara öncülük ediyor.
Ne var ki, bireyin özgürleşmesi ve teknolojinin gelişmesiyle bütünleşen yeni kuşaklar, bin yıl öncesi gibi, toplumsal hayattan dıştalanıyor. Onlara, kendi geleceğimizin, kendi düşlerimizin, uzantıları olarak bakılıyor.Toplumun kurumsallaşmasında gençlere yapılan ayrımcılığın süregelmesi, hepimizi egemen düzenin kalıplarında ufuksuzlaştırıyor.
Dini, dili, cinsiyeti ne olursa olsun herkesin ortak yaşamımızın kararlarında birleşmesi gerektiğini çoktandır tekrarlıyoruz. Sıra gençlere gelince onları geleceğin bekçileri, düşlerimizin köleleri olarak görüyoruz.