Dünya Okuma Yazma Günü

Okuma yazmanın öneminden söz etmek günümüz gerçeğine uzak görünebilir. Bir insanın en vazgeçilmez ihtiyaçlarından okuyup yazabilmek.
Dünya gündeminde ciddi bir eğitim sorunu olarak varlığını korumakta okumaz yazmazlık.
Bu sorunun büyüklüğünü hissettirmek, bu konuda kamuoyu oluşturmak ve sorunu yaşayan ülkeler arasında çözüme dönük işbirliği kurmak amacıyla ilk kez 1967 yılında UNESCO tarafından “Dünya Okuma Yazma Günü” olarak ilan edilen 8 Eylül; üye ülkeler tarafından kutlandığı gibi ülkemizde de her yıl çeşitli etkinliklerle kutlanmaktadır.
Sel felaketinde yitirdiğimiz insanlarımızın üzüntüsü, kahraman şehitlerimizin yüreklerimizi yakan acısı içinde ülkemizde de sessizce kutlandı Dünya Okuma Yazma Günü.

Türkiye'de 2008 yılı rakamlarına göre okuma yazma çağındaki 64 milyon 241 bin 226 kişinin 4 milyon 930 bin 12'si hala okuma yazma bilmiyor.

Türkiye İstatistik Kurumu'nun 2008 yılına ait verilerine göre 6 ve üstü yaştaki 64 milyon 241 bin 226 kişilik nüfusun 4 milyon 930 bin 12'si (yüzde 7,68) hala okuma yazma bilmiyor. Okur yazar olmayanların yüzde 79,98'i ise ne yazık ki kadın. Okur yazar olmayanların sayısı cinsiyetin yanı sıra yaşa göre de değişirken, ileri yaş gurubunda okur yazarlık azalıyor. 6-13 yaş arasında okuma yazma bilmeyen 17 bin 147 erkek, 35 bin 973 kadın; 65 ve yaş üstü 407 bin 620 erkek, 1 milyon 404 bin 374 kadın var. İş gücü niteliğindeki 18-54 yaş arasında ise 1 milyon 667 bin 686'sı kadın olmak üzere 2 milyon 56 bin 487 kişi okuma yazma bilmiyor. Nüfusun 6.61'nin ise okuma yazma bilip bilmediği tespit edilememiş durumda.

Okuma yazma bilmeme cehaletiyle savaşında ilk hamle, 1928 yılının Kasım ayında gerçekleştirilen harf devriminden sonra, yeni harflerle okuma yazma öğretmek amacıyla Halk Mektepleri, Halk Dershaneleri ve Gece Kursları'nın ''Millet Mektepleri''ne dönüştürülmesiyle yapıldı.
Daha sonra 1937 yılında, Atatürk'ün önerisi ile askerliklerini orduda çavuş ya da onbaşı olarak tamamlayan gençlerden köy öğretmeni olarak yararlanma yolu seçilmiştir. Köylüye okuma-yazma öğretmek ve tarım alanında rehberlik yapmak görevleri vardı. O dönemde yapılan araştırmalar olumlu sonuçlar verince eğitmenlik uygulanmasına geçilmiş, 1937'den 1946'ya kadar bu yolla yurdumuza 8.000 öğretmen kazandırılmıştır.

Cumhuriyetin kuruluş yıllarında ise eğitim seferberliğinin öncüsü ve simgesi Köy Enstitüleri olmuştur.
1940'larda kurulan “Köy Enstitüleri” ile çağın en çağdaş eğitimi verilmiş, UNESCO tarafından dünyaya Türk eğitimi model örnek olarak gösterilmiş, bu eğitimle bireylerin, anlama, düşünme, sorgulama ve üretme güçleri geliştirilirken, yaşayarak öğrenme, öğretme ve üretme yetenekleri gelişmiş eğitmenler yetiştirilmiştir bu okullarda.
Okuma Yazma seferberliği bugün de devam etmektedir.
Milli Eğitim Bakanlığı ile UNICEF arasında imzalanan protokol gereği 17 Haziran 2003 tarihinde Haydi Kızlar Okula Kampanyası başlatıldı.
6 Haziran 2008 tarihinde ise Milli Eğitim Bakanlığı’nın öncülüğünde Ana Kız Okuldayız Okuma Yazma Kampanyası başlatıldı.
Okuma yazma bilmemenin daha çok kadınlar üzerinde çeşitli toplumsal etkileri olduğu, bu kadınların özellikle aile planlaması ve kadın sağlığı konusundaki servisleri kullanamadıkları, koruyucu sağlık hizmetlerinden yeterince yararlanamadıkları, bu nedenle de bebek ölümlerinin arttığı bilinen bir gerçek.
Kızlarını okutmayan toplumları sadece karanlıklar bekler.
Aydınlık, okuma yazma coşkusu içinde bir gelecek dileğiyle okuyarak kalın.