Doksan Üçüncü Yıl * Işıl Soğukpınar

MEHMET AKİF ERSOY

Büyüleyici, efsanevi, sihirli kaleminden dökülen dizelerle tanıdık onu.
Öyle anlatmış ki Türk'ün bağımsızlığını, memleketimizin şanını, şerefini, varlığını ve varlığından ödün vermeyeceğini, şiirlerinde, tüm yazılarında ince ince nakış misali işlediği vatan sevgisiyle…
Milletin yaşadığı acılarla gök kubbeyi sarsan bir haykırıştır Akif'in dizeleri. Yerleri yerinden oynatan bir kükreyiştir.
Gökyüzünü alev alev tutuşturan bir feryat, yeryüzünü acı acı inleten bir ah. Dağları, denizleri mateme boğan bir figan…
Türk'ün İstiklal Savaşı'nı dile getiren, destanlaştıran şairin, Mehmet Akif'in sesleridir bütün bunlar.
Anlattığı vatandır, vatan için dökülen kandır, verilen candır. O,bir milletin yaşadığı acıyı, heyecanını hissederek ve edebi kalacak şekilde kâğıda dökebilen ender şairlerimizdendir Hakk'a olan inancı bıraktığı ebedi eserin en güzel sebeplerindendir.
Sesini değil sözünü yükselten biriydi Akif.
Milletin bağrına yönelmiş top güllerini sinesinde söndüren bir şairdi.
“Cehennem olsa gelen göğsümüzde söndürürüz
Bu yol ki Hak yoludur dönme bilmeyiz yürürüz.”
Onun dudaklarından dökülen yok edilmek istenen ezilmek istenen bir ulusun sözleridir

“Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım,
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış şaşarım.
Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner aşarım.
Yırtarım dağları enginlere sığmam taşarım.”
Şairi bizden farklı kılan milletimizin şairin şiirlerinde kendini bulması, kendini görmesi, özünü hissetmesidir. Gençlere ilham, yaşlılara gurur kaynağı olmuştur dizelerinde seslenişiyle
Mehmet Akif her ülkede az yetişir soydan bir ahlak ve ülkü adamıdır. O, Safahat'ının her dizesine yansımıştır; fakat en fazla Asım'dan alınan şu dizelerde kendini anlatmıştır denebilir:
Zulmü alkışlayamam, zalimi asla sevemem;
Gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem.
Biri ecdadıma saldırdı mı,hatta boğarım!…
—Boğamazsın ki!
—Hiç olmazsa yanımdan kovarım.
Üç buçuk soysuzun ardından zağarlık yapamam;
Hele hak namına haksızlığa ölsem tapamam.
Doğduğumdan beridir, aşığım istiklale;
Bana hiç tasmalık etmiş değil altın lale!
Yumuşak başlı isem, kim dedi uysal koyunum
Kesilir belki, fakat çekmeye gelmez boynum!
Kanayan bir yara gördüm mü yanar ta ciğerim,
Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim!
“Adam aldırma da geç git”, diyemem aldırırım.
Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım!
Üslubuyla dilimizi zenginleştiren, edebi tarihimize değer katan ve kıvançla andığımız sanatkârlardandır Akif. Her bir dizesi tarihten kopan bir altın yaprak misali buram buram Atamız ecdadımız kokuyor.
Her sözü geceye doğan güneşin karanlığı kovuşunu anlatır. Çünkü cahilane taassubun düşmanıydı.
Eskiye kayıtsız şartsız bağlı değildi.
Büyük ses, mütevazı insan zulmü alkışlamadan zalimi asla sevmeden, gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövmeden göçtü gitti.
Mehmet Akif, kendisini ziyaret eden bir arkadaşına şöyle der:”İstiklal Marşı… O şiir bir daha yazılamaz. Onu kimse yazamaz. Onu ben de yazamam. Onu yazmak için o günleri yaşamak lazım. O şiir artık benim değildir. O milletin malıdır.”
İstiklal Marşı hepimizin, hepimiz de İstiklal Marşının nefesi, sözlerini yüreğimizde hisseden sesleriyiz.
12 Mart İstiklal Marşı'nın kabulünün 93. yıldönümü KUTLU OLSUN.