Doğma- Yok Etme Mevsimi

İtlaf (Öldürme) mevsimi başladı .
Köylerden, ilçelerden, şehirlerden katliam haberleri yağmakta. Sezon başında en çarpıcı haber Şanlıurfa’dan geldi.
Suruç ilçesinde gece saat 01.30 sıralarında gelen bir ihbarı değerlendiren jandarma ekipleri Kocaali-Dağören köyleri arasında Şanlıurfa'da zehirlenerek Suruç ilçesine getirilip yola atıldığı iddia edilen 200'e yakın köpeğin can çekiştiğini gördü. Kayıtlı barınak köpekleri olduğu anlaşılan köpekler, ilk olarak zehirlenmiş ardından ise Şanlıurfa'ya 40 kilometre uzaktaki Suruç ilçesinde Dağören köyü yakınlarında ölüme terk edilmişti. Köy adeta köpek mezarlığına dönüşmüştü. Acı içinde can veren köpekler sabaha kadar süren çalışmayla gömüldüler.
Yazlık mevsimi de kapıda. Geçen yaz çocuklara oyuncak gibi alınan, dönüşte orada terkedilen kedi ve köpekler kış mevsiminde yapılan toplamadan kurtulmuşlarsa şimdi çoğalmış olarak sahil belediyelerince toplanmaya başlandı. Toplananlar ya öldürülür ya da ormana, dağa, ovaya, başka sınırlar içine terkedilerek ölümün başka bir yoluna atılır. İçlerinde kısırlaştırılmış, işaretlenmiş köpekler çoğunluktadır.
Madem öldürülecekti niye yakalamak için uğraş verildi ? Yakalama işi çok önemli ve ehil ellerin yapması gereken bir iştir . Köpekler binbir eziyet içinde , sakin ele gelebilecekler bile uyuşturucu kullanılarak yakalanır. Olan ölümler için “doz fazla geldi” denir. Yakalama çubuğu boynuna geçirilirken gösterdiği tepkiden ağzına giren ip ağız çevresini paralar. Dişleri kırılabilir. Hele hele çubuğun ucundan tutup ipin ucunda sallanan hayvan araca atılıyorsa izlenen görüntü idam hükmünden farksızdır. Göze giren şırınga (iğnesi değil şırınganın bütünü) günlerce sonra enseden çıkar.
Yakalama esnasında geçirilen stres, korku da en büyük eziyettir. Hiçbir suçunuz olmadığı halde sizi yakalamak için peşinizde, elinde bir takım aparatlarla koşturan insanlar olduğunu düşünün. Çevrenizde sizin dilinizi anlayan insanlardan yardım isteyebilirsiniz . Ya onlar ne yapabilir ? Onların sessiz çığlıkları duyulmaz.
Zehir iç organların parçalanması demektir. Zehirlenen hayvan saatlerce çektiği korkunç acılar içinde can verir. O kadar acı çeker ki çırpınmaktan toprakta çukur açar. Bazen can vermesi günlerce sürer. Aslında zehirlenen ve ölen insanlığımızdır
İnsanoğlu kendi duygu ve düşüncelerine göre onların yaşamına, yaşam hakkına yön verir.
Onun için hayvanlar yeryüzünün en çaresiz canlılarıdır. Bir çocuk bile işkence edebilir, etmektedir de….
Biz niye çözümü yok ederek bulacağımızı sanıyoruz ? Bir yerde bir sorun varsa kalıcı olacak önlemler alma yerine hiç çaba göstermeden ya yasaklar koyarak ya da yok etmeyi seçiyoruz ? Kendi görüşünden farklı bir alanda çalışanları niye küçümsüyor hemen başka birşeyle kıyaslıyoruz. ? Hayvanla uğraşacağına insanla uğraş diye “dahiyane” akıllar veriyoruz ? Madem yok edilecekler, madem dağa , ovaya başka yerlere terkedilecekler niye kısırlaştırıyor sonra ölüme terkediyoruz ? Yaşatmak için niye emek harcamaktan kaçıyoruz ? Sevgi emektir, insanı insan yapan en büyük erdemlerden biridir. Kısa yolu seçip sorunları yok ederek daha süratle hallettiğini düşünenler sevgiyi öldürdüklerini,kendilerini izleyen çocukların ileride acıma duygusundan yoksun şiddet yanlısı insan olarak karşımıza çıkacaklarının farkına varmalılar.
insan hayvana ne yapıyorsa,bedelin aynı şekilde ödeyecektir ( pytagoras ). Zehirlenen gıdalar, zehirlenen hava, zehirlenen dünya, içlerinde kızların da olduğu 12-14 yaş arasında ki okul çocuklarının bebekleri öldürmesi, bebeğe tecavüzler, bebeğini döverek öldüren baba, bebeğini çöplüğe terkeden anne, saymakla bitmez….
Birileri diyor ki; hayvanlarla uğraşacağınıza çocuklara bakın. Olanları bu kadar basit algılayanlara ne kadar anlatsanız da anlamaz. Anlamak için bilmek gerekir. Onlar, bir hayvanın dostluk ve sevgisinin insanlık erdemlerini nasıl geliştirdiğini, sevginin alfabesinin hayvan sevgisi olduğunu, çocuk desenlerinde niye hayvanların seçildiğini, oyuncakların neden hayvan figürlerinden oluştuğunu ,çocukluğunda hayvana şiddet gösterenlerin hemen hemen hepsinin ağır suçlar, cinayetler işlediklerini bilmez. Hayvanların karşılıksız sevgisini alan insanların karşılık beklemeden insan için çırpındığını da bilemez. Çünkü çocukluklarında onlara da gösterilmemiş, bir hayvanın da acısının, özlem çekebileceğinin, mutluluğunun olabileceği, bizler gibi yaşam hakkına sahip olduğu öğretilmemiştir.
Okullara ciddi ciddi ders olarak hayvan hakları, hayvan sevgisi eğitimi girmedikçe , öğretilmedikçe şiddet dolu yarınlar çok yakınımızdadır. Hatta başlamıştır bile…
Önce sokakta hiçbir zararı olmayan, aşılanmış, işaretlenmiş, sakin olduğu için kendi yaşam alanına bırakılmış, kedileri köpekleri kabullendirmek, barışık yaşamayı sağlayacak çabadan başlayalım.
Sevgi ve saygılarımızla,