Dindar Türkiye

Geçen hafta gazetelerde bir araştırma yazısı yayınlandı. Dikkatinizi çekti mi bilmem?
Türk Halkının %89’u dini yaşamın en önemli parçası görüyormuş?
Dünyanın en dindar toplumu Mısırlıların %100’ü, Bangladeşli ve Sri Lanka’lıların %99’u “din günlük yaşamınızın önemli bir parçası mı sorusuna” “evet” yanıtını vermiş.
En az dindar ülke %14’lük oranla Estonya.
Son 10 sırada yer alan ülkeler yüzde 17’yle İsveç, yüzde 18’le Danimarka, yüzde 20’yle Norveç, yüzde 21’le Çek Cumhuriyeti, yüzde 21’le Azerbaycan, yüzde 22’yle Hong-Kong, yüzde 25’le Japonya, yüzde 25’le Fransa, yüzde 27’yle Moğolistan.Görüldüğü üzere genelde refah seviyeleri yüksek ülkeler.
ABD yüzde 65’lik oranla orta seviyeden daha az dindar sınıfına giriyor.
Şimdi sıkı durun:İslam Devleti olan İran %83’lük oranla, laik bir cumhuriyet olan Türkiye'den bir alt seviyede yer alarak orta derecede dindar ülke kategorisinde yer alıyor.
Şaşırdınız mı?
Şaşırmayın…Ülkemiz bu anlamda bayağı bir ilerleme kaydetti…
Dine karşı olan biri değilim.Kimse din adına diğerine baskı yapma hakkını kendinde görmedikçe istediği kadar dindar olsun.Ama din bunu emrediyor, yaptığınız yanlış diyenler çoğaldıkça kabak kadınların başında patlıyor.Erkekler de elbet rahatsız ama ölen ve öldürülenler çoğunlukla kadın olunca kabak kadının başına patlıyor dedim.Çünkü öyle…
Genel olarak dini devlet işlerinden uzak tutmayı başaramamış ülkelerde ezilenlerin, na- mus uğruna hayatından olanların kadın olduğunu, kadınlara ne aşık olma ne de sevme-sevilme hakkı,ne de boşanma hakkı tanınmadığını biliyoruz hepimiz.
Ne diyor atalarımız;-Kızı kendi başına bırakırsan ya davulcuya ya zurnacıya kaçar…
Yani kendi haline bırakmak asla yok, ebeveyn onun için iyi olanı elbette seçer.
Kadını, kızı mülk olarak gören gerici zihniyetin ifadesi…
Daha geçen gün başı açık Arap prensesi manşet olmadı mı gazetelerimize? Dış ülkelerde
araba kullanabildiğim halde kendi ülkemde araba kullanamıyorum diye…
Zengin şeyhin 4.eşi olan güzel prenses bir gün gelip ülkesinde araba kullanacak bundan eminim, çünkü orada bile kadınlarla ilgili bir hareketlenme yaşanıyor.Geçenlerde kabinelerine bir kadın bakan atandığını okudum, ne yalan söyleyim şaşırmıyorum onlara artık.
Cumhurbaşkanımızın eşini kralın 30. eşi miydi neydi karşılamış bu da umrumda değil…
Umrumda olan Arap kadınları açık geziyor, kadınlara tanınan haklarla ilgili ilerleme kaydediyorken biz neden geriye gidiyoruz.
* * *
Bakın ülkemizde yaşanan “namus cinayetlerine” biri daha eklendi geçen hafta.
Annesi evli erkekle ilişki kuran 18 yaşındaki kızı Melek’e demiş ki;Baban senin ölmeni
kabul edebilir ama bu durumu kabullenemez. ”Melek de ona demiş ki;-“Anne kendimi suya atayım mı? Anne hayır demiş,cenazeni bulmamız zor olur, fare zehiri iç, yat demiş.
Gece birkaç kez kızının ölüp ölmediğini kontrol etmiş anne.Hala yaşadığını görünce bir eliyle boynunu sıkmış, yüzüne de yastıkla bastırıp öldürmüş ama cinayet işlediği anlaşıl-mış.
* * *
Bilemiyorum olayın korkunç boyutu neyi anlatmaya çalıştığımı ortaya koydu mu?
Bu nasıl bir namus anlayışı ki, anne gözünü kırpmadan öz evladının yaşam hakkını elinden almaya çalışıyor. Belki evli adam boşanacak, evlenecekler. Nerde kaldı aşk, nerde kaldı sevgi… Sadece bekarlar mı aşık olabilir? Evlilerin sorunları olmuyor mu? Neden bir suçlu aranıyor ya da bu suçlu hep kadın oluyor?
Benim en çok dikkatimi çeken ise zavallı Melek’in ölmeyi nasıl da hemen kabul ederek “Anne kendimi suya atayım mı” ifadesi oldu”.
Gerçekten bu vahşetten(cehaletten) başka çare yok muydu?