DAHA İYİ BİR DÜNYA İÇİN :” ATATÜRK GİBİ DÜŞÜN' * Ülgen Zeki Ok

Kasım 9th, 2013

Norveç'te 'Atatürk gibi düşün' diye bir deyim var mı bilmem, ama 'Atatürk gibi düşünebilirsek', sadece Türkiye'de değil, dünyada yaşanan birçok karmaşık soruna çözüm yolları bulabiliriz.

Dünyada yaşanan sorunların temelinde emperyalist ülkelerin ve şirketlerin açgözlülüğünün yattığı çok açık… Değerli doğal zenginliklere ulaşmak, silah satmak; kısacası daha çok kazanmak amacıyla bir taraftan kendi gibi olmayanların cahil kalmalarını destekliyorlar, diğer taraftan din ve ırka dayalı farklılıkları körükleyerek bölmeye ve yönetmeye çalışıyorlar. Atatürk döneminde de böyleydi; bugün de böyle…

Atatürk bu temel soruna nasıl bir çözüm geliştirmişti, peki?

Öncelikle 'tam bağımsızlık' dedi ve emperyalist güçlerin işbirlikçilerini etkisizleştirdi. 'Ümmet, din kardeşliği' gibi kavramların ne kadar 'birleştirici' olduğunu Arabistan çöllerinde fark ettiğinden 'ulus' (millet) kavramını benimsedi. “Ne mutlu Türk olana” değil, “Ne mutlu Türk'üm diyene” sözleri ile dil, tarih ve ülkü birliğine dayanan 'Türk Ulusu'na, laikliği ve demokrasiyi hedefleyen 'Cumhuriyet' idaresini getirdi. Ardından 'cehalet'e savaş açtı; toplumdaki ikiliği ortadan kaldırmak için eğitimdeki iki başlılığa son verdi. 'Köy Enstitüleri Projesi' ile köy çocuklarının eğitilmesini, farklı kesimler arasındaki uçurumun kapanmasını ve ülkenin her yanının bilimin ışığıyla aydınlanmasını hedefledi. Karma bir ekonomik modelle ülkeyi kalkındırdı; Osmanlı'nın borçlarını kısa zamanda ödedi.

Peki, kendileri ile birçok aynı değeri paylaşmasına karşın emperyalist güçler Atatürk'ü neden sevmezler? Kendilerinin de kullandıkları ve birleştirici olan 'ulus devlet' ve 'laiklik' kavramlarını Türkiye'de neden desteklemezler?

Sevmezler, çünkü Atatürk emperyalist yayılıma “Dur” dedi. Ve yıllardır sömürülen başka ülkelere bir 'model' oluşturdu… 'Ulus devleti ve laikliği' desteklemezler; çünkü bu ilkeler bölüp yönetmelerini engeller. Yıllardır gizliden ve açıktan Atatürk'e karşı yürütülen psikolojik savaşın ve Atatürk karşıtlarının desteklenme nedeni de bu. Ama nafile; güneş balçıkla sıvanmıyor… Hiçbir güç Türk insanının yüreğinden Atatürk sevgisini söküp atamıyor.

Yerel düzeyde 'Atatürk gibi düşünmek' emperyalistlerin taleplerine “Önce kendi ülkende uygula, biz sonra düşünürüz” diyebilmeyi gerektiriyor, öncelikle…

Dünyada yaşanan sorunlar konusunda “Atatürk gibi düşünmeye” çalışırsak, yaşanan çatışmaların temelinde din ve mezhep farklılıklarının yattığını; bu çatışmaları, soyut düşünebilme yetisinin kazanıldığı ergenlik çağı öncesinde verilen yoğun dini eğitimin körüklediğini görebiliriz. Sadece Müslüman değil, Yahudi ve Evangelist Hıristiyan gibi birçok topluluk için de geçerli bu durum…

Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi'nin “Taraf Devletler… …çocuğa yol gösterme ve onu yönlendirme konusunda ana-babanın… …veya çocuktan hukuken sorumlu öteki kişilerin sorumluluklarına, haklarına ve ödevlerine saygı gösterirler.” şeklindeki beşinci maddesi, çocuk yaşta dini eğitime davetiye çıkarmakta… Bu sözleşmeler yazılırken dinle ilgili sorunları yüzyıllar önce çözmüş (hem de kanlı bir şekilde) ülkelerin durumu göz önüne alınmış, ne yazık ki.

'Atatürk gibi düşünmeye' çalışalım: Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi'ne “Din olgusunu anlayabilmek için gerekli soyut düşünebilme yetisini kazanmamış ergenlik çağı öncesindeki çocuklara, yaratabileceği olumsuz sonuçlar göz önüne alınarak yoğun dini eğitim verilemez” şeklinde açık bir ifadeye gereksinim var. Dine dayalı çatışmaların azalması ve dünyanın daha yaşanılır bir yer olması için…

Bir dogma, bir '…izm' olmayan Atatürkçülük, 'akıl ve bilim'e temellenir; 'akıl ve bilim' yaşadıkça Atatürk'ün düşünceleri Türkiye Cumhuriyeti'ni emanet ettiği her yaştaki gençler tarafından yaşatılacaktır…

Haftanın Sözü: “Bizi yanlış yola sevk eden soysuzlar çok kere din perdesine bürünmüşler, saf ve temiz halkımızı hep din kuralları sözleriyle aldata gelmişlerdir. Tarihimizi okuyunuz, dinleyiniz…” Mustafa Kemal Atatürk