Ahmet Oktay Yaşam Öyküsü

21 Ocak 1933 tarihinde Ankara?da doğdu. Ankara Atatürk Lisesi?nde okurken öğrenimini bırakarak İstatistik Genel Müdürlüğü?nde memur olarak çalıştı. 1961-65 yılları arasında Yeni İstanbul, Ankara Ekspres, İktisat ve Para, Vatan gazetelerinde görev yaptı. 1965 yılında Ankara TRT Haber Merkezi?ne geçti, 1975?te TRT İstanbul Radyosu?nda çalışmaya başladı….

Gölgeleri Kullanmak * Ahmet Oktay

İşte bir ses geçiyor sıkıntıdan Baksam pencerede yağmur da var, Hani saçlarını ya da göğsünü Çok ince bir hüzünle bezeyen. Oyuncaklar da var yalnızlıktan Bir parkta ölümü güzel kılar, Hani sarmasıkça uzandığın yatakta Durmadan aşıladığım sana. Hayır yaşamıyor suda o balık, Bir yanıltı daha çiçek…

Ten Orda Yırtılır * Ahmet Oktay

Karlı dağı tarttım ve söğütleringölgelediği dereyi. Eşittileryeşim taşının oluştuğu vebebeğin memeden kesildiğivakitlerde. Göreli niceliklerama kim emin niteliklerden? Geçti geçen: Anımsamıyorum artıkkimdi ilk seviştiğim kadın? Belirsizsarıldığım gövde. Kemikli miydi sırtıvar mıydı öpüşünde yeni sulanmışbir bahçenin serinliği? Yitirdim anlamları çoktan;duyumsuyorum ama çürüyen köküaşınan bazaltı, yırtılandamarını elmasın.Siliniyorum mevsimlerdensayfalardan,…

ULUKIŞLA'DA SAAT BEŞ * Ahmet Oktay

Saat beş. Yoğurt vuruyor analar, akşam kaçak tütün gibi koyu, yumuşak, alev almış göçebe bir kurt sesi kalaysız bakraca, buzlayan ovaya yansıyan, yok tipiye gem vuran ve narayı hançer gibi kullanan atlılar, toprak suskun anaların güz bahçesi kesilmiş gözleri zehrini içine akıtıyor çıkrıklar. Saat beş….

Yapı.. * Ahmet Oktay

Beş metre ötemdeki yapıya bakıyorum;Kaç TNT'lik imgelemi vardı acabaşirket mimarlarının, Berhava edildikokular, renkler. Koruluğunkaçışan hayalleri. Yüzlerce fısıltı:yani sır veriş ve yalvarışgülümseyiş ve öpüş. Öfkeler devardı elbet. Aldatıldık, terk edildikunutulduk da şöyle ya da böyle.Anımsandık ve kutsandık Yıllar önceydi. Denize inerkençamların ve çınarların sesinidinleye dinleye. Duvarın…

Kadınlar Çıkmazı * Ahmet Oktay

Yarım bir aşk, yarım bir dudaksın sıkıntılı ikindi yağmurlarındaher yeni erkekten sonra daha erkeksintuzlu inciler dolukuş uçmaz mavisi gözlerinin. Işıklara çarpıyorsun sokağa çıksanşehrin korkusu büyüyor pencerelerde.Avuntusu yok erkekli yataklarınne olur gitmedaha kaybolacaksın. Bir yanın şarkılarkan tutmaları öbür yanın.Gülerken iki kadeh arasındanasıl ağladığın anlatılmıyor.Ne olurbu kadar…

Kaç Kişiyiz Kendimizde * Ahmet Oktay

Pavese, Malcolm Lowry. İkizlerim.Gece de sonsuz değil, kötülük de. Ben de denedim.Lav fokurdarken, gidip geldimdelilikleri. Bin vampir besledimşuramdaki inde. Sövdümve şehvetle öptüm her Meleği;ah! Bilemedim.Kaç kişiyiz kendimizdeKarabasanlar yaşattım beni sevenlere, bir hataydım, besbelli.İçimdeki ölümdeniçimdeki ölümdeniçimdeki ölümden ürettim her şeyi.

Envanter * Ahmet Oktay

Çok az şey saklamışım yaşamımda; ne bir fotoğraf var ilk aşklardan ne bir mektup, dostlardan beş on tane; şunları yazmış Stockholm'den Demir Özlü 1983'te : “rahmetli Çiğiltepe'nin oğlunu gördüm geçenlerde Helsinki'de, sürüyorum geçmişin izlerini” Hangi izlerin peşinden gittim ben içimde bir mahşer beklentisi ? Çok…

Bir Günün Sonunda Arzu * Ahmet Oktay

Ne çok iz bedenimde senden: İki siyah haşhaş açtıdüşlerinle ısırdığın omuzlarımda; göğsümdeki bu onmayan yaragözyaşının damladığı günden kalma; “Mutlu aşk yok” diye inildemişti Aragon,uçurum gibi parıldayan Elsa?ya. Ah!Zakkumsu ses; gümrahbir bahçe olsun isterdim,kederin ve deliliğin arkası. ? Ne kaldı bana senden ? demiştin,çürüyen güllerin anısı…

Aşı * Ahmet Oktay

Bir balıkçının yüzü vapurdan inince gözümü alıyor öğle güneşi gibi, dokunup geçse bir serseri kuş ikindi vaktince incelmiş hüznüne anlatacak avsız mevsimlerin ve Çengelköy'ün tarihini. Sarhoşluğundan aymaz hangi ozan gücü tükenmez hangi taş işçisi derin bir solukla daha sağlığında yazıp bitirecek her şeylerin tarihini? Çok…

Geç Saat * Ahmet Oktay

Yorgundu. Düş görürken-ölmüş müydü ölüyor muydu?fidana dokunduğu an açıvermişti gonca-elinden düştü kitapkalem de şuydu altını çizdiği cümle:Kierkegaard'tan,“Üzüntüm, kâl'amdır benim”

Eski Bakır * Ahmet Oktay

Bir çığlığın içinde yakalıyorum senikaç kez Istanbulsu,parıldayan, ısıtan, yakan bir alev gibi.Üstünde uzun, pis, yalnız sokakların yağmuru…Odaların, merhabaların, gülücüklerin sıkıntısıtramvayların, vapurların sıkıntısıyitmiş aşkların, yitecek aşklarınaynı vazoların, aynı öğütlerin, aynı yasakların sıkıntısı.Yakalıyorum, öpüyorum, avutuyorum.Karanlık etini kemiriyor,vaktimiz kısa,düşlerimizi kolluyorlar durmadandurmadan kovuşturuyorlar.Mendilimi ıslatıp alnına koyduğumsuyundan içtiğimiz hayat çeşmesi,yalnız…

Sırada * Ahmet Oktay

Uzat saçlarını gecenin balkonundanisteğimin çok tüylü suyuna.Bir orman gecesindebir kar gündüzünde,gördüm nasıl süzüldüğünüyırtıcı ölüm kuşlarının.Hadi uçsun memelerindeki güvercinlerhadi cennet ülkeni sun.Kardeşliğin şarabını istemiyorlarsöyle kaç sofra kaldı kurulu? Baktıkça içleniyorum fotoğraflarınayüzlerini öpmüş anneleri ayrılığa benzerçilekeş kadınlar rüzgârlarına vurgun,onlar silâhları ve şarkılarıylahani şuracığından geçerlerdikorkularınla kaldığın zaman. Ölümü…

Tuhaf Duygu * Ahmet Oktay

Dolaşıyorum ne zamandırkalbimde bir gül kesiği; ıslak bir tülbent koy göğsümeemsin büyüyen o siyah lekeyi; çoktan döndüm gittiğim gurbetlerdenyine deiçimde kanayan bir sılanın sesi.

GÉrard de Nerval * Ahmet Oktay

Siyahın gezginiyim: Her gün daha derineYanar akşamla caddede vebalı lambalar,Bezgin, sıkıntıyla bakar herkes benzerine;Redingotlarıyla mumya gibi otururlarİş yerlerinde, kahvelerde. Ve akar zaman.-Birden söner uzak bir yıldız gibi yaşaman-Demek isterim, alımlı kadının birine. Çünkü kanar “bir mezarda bırakılan aşklar”:Adrianne! Jenny! Yıllardır bakir bir dulum ben,Avuntu bilmez….

Bütün Erkekler Ölür * Ahmet Oktay

Çünkü gök sıkıntıyla ağarrüzgâr buruşur, bir yaprak düşerve kaçıyordur solgun maviliktemaviler ve al geyikler.İşte altın ve kara akıntılar:analar, yitirilmiş resimlikyoksulluk, o korkunç kadın.Susun, tümünün anıldığı gündür,kara yağmur ve ebem kuşağıusulca bütün erkekler ölür. Kıpırdamasın insandan gelen seslerkamyonlar devrilir dağ yolunda.Rehincide kalan bir gümüş saatemanetçide unutulan…

Beş Kuruşa Aşk Şarkıları * Ahmet Oktay

Bir yalnızlık büyütürdüm saksıdakalandı çok eski günlerdenbir bana yetsin, hıncımı arttırsınaşkımı pekiştirsin diye sevince.Günüydü, gelip durdu hüznümün önündegidilmemiş bir saklı deniz sandım. Kıpırdamazdı yapraklar geceyletüketirdi çiçeği, kuşu sevdiremeyen konyakbana neydi gülmeler, şarkılarotobüs durakları, alandaki kalabalıkgeldi durdu, alana merhaba dedim. Bir göz bozgundur yerine görevururdu pencereme…

Anneler Günüymüş * Ahmet Oktay

Pancurları dövdü tüm gece yağmur,şafakla açtım; dupduruydu gök.Çektim içime güllerin kokusunu,çoktan kesilmişti karşı korulukyine de bekledim bülbül sesini. Kim bildi ki sözlerin imlemini?Gözaltında olduğumuz koğuşta,Son firarda da enselenen Mansurşöyle demişti sıtma nöbetinde:“nerde benim eski neftî kaputum?” Unutmam, Haziran'dan gün almıştık,ürkmüştüm güllerin cuntasından:sözleşmiştim okuldaşım Mehmet'le;sancır yüreğim…

Anı * Ahmet Oktay

Yazdı gözlerimi yumduğumda, öğle sonrası;dayımdı dutu silkeleyen, çarşafın dört ucundadört kadın; herhalde komşu kızları;dedem de su çekiyordu kuyudan,Hamidiye'nin güvertesindeydi sanki,oysa abdest alacaktı birazdan. Ah! Sonsuz biçimler veren bizeBellek ve Zaman.

Acı * Ahmet Oktay

Usandım taş basması günler yaşamaktanyalnızlığımı büyütüyorum korkunçyani bağırmak sana sulardan. Her gün yeniden ölmekelinden karanlık adamlarınyalanla, ekmekle, silahla. Üstümüze bakarken çağlarher çocuk başı okşadığımızsuçlu bizmişiz gibibüyüyor avcumuzda. Gözlerinde biledeniz dibi gözlerinde ölüleraskerler ve gemiciler halinde. İhtiyar yüreği toprağınbuğdayı, elma'sıkorkuda.Suskunluğum, utancım büyüksıkıntım kara.Gel dağıt mavinikör kuyular…