Bir Ses Savrulur * Bedriye Aksakal

09.01.2014 / 00:00

Manisa eskiden bilim yuvasıydı. Doğa güzelliğinin yanında şairleri, yazarları, yontucularıyla da Manisa anılırdı. Manisa'nın Spil'i, Gediz Nehri, salkım salkım üzümü, yazın sıcağı, kışın soğu, yayla suyu gibi insanı güzel ve aydındı.

Yazarları vardı. Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Yusuf Atılgan, şair Eşref, İlhan Berk, Afşar Timuçin saymaya kalksam sayfalara sığmayacak dek yazar ve şairleri Manisa üzerine yazılar yazmış, romanlarında, şiirlerinde Manisa'yı dile getirmişlerdir… Nihal Yeğinobalı, “Cumhuriyet Çocuğu”nda Manisa'da geçen çocukluk günlerini ne güzel anlatır. Ya İlhan Berk'in Manisa yangınını dile getiren dizelerine ne demeli. O dizeleri okurken, yüreğim benimde yanmıştı…

Kurtuluş Savaşı'nda aslanlar gibi çarpışan ve Kuvayı Milliye de çalışanların evlatlarından dinlediğim savaş anılarını hiç unutmam. Özellikle Parti Pehlivan'ın kızı Ayşe Teyze'den (Özaltın) dinlediklerimi sırası geldikçe, bende gençlere anlatıyorum.

Gönül insanları vardı onların söyleşileri deyim gereği anlatımları 'baldan tatlı'ydı. Keşfi Amca( Karadanışman) ile konuşurken, bilmediğim Manisa gelenek ve göreneklerini daha doğrusu halk bilimini ondan dinleyerek çok güzel bilgiler edinmiştim.

Manisa'da öyle kadınlarda vardı ki, sohbetleri şiir gibiydi. Cenap Görgün'ün annesinin Türk musikisine kazandırdığı yapıtlarını dinlerken, geçmişe birlikte yol alırdık.

Ya Bedriye Akgümüş teyzeme ne demeli. Ondan işgal yıllarını ve Manisa yangını dinlerken, keşke sağ olsaydı da Yunan Ege'ye girmedi diyenler onun anlattıklarını duysaydı, dedim kendimce.

Sadece Bedriye Teyze mi? Melek Öğretmenim de Manisa yangınını anlatırken yüreğim dağlanmıştı.

Sevim Aksüyek 'ten dedesi Müftü Alim Efendi'nin Kurtuluş Savaşı'nda işgalcilere karşı kafa tutuşunu dinlerken, işte gerçek din adamı bu demiştim.

Ya çarşı esnafına ne demeli. Tümü birbirlerine karşı saygılıydı. Dükkana giren bir müşterisi malı beğendiğinde:” bu malı sana veremem pek iyi değil” diyebiliyordu, dükkan sahibi.

Unutamadığım mahalle bekçileri her daim geceleri sokaklarımızdaydı. Onların varlığıyla evlerimizde, rahat uykuya dalardık.
Peki ne oldu bu eski Manisa'ya diyeceksiniz!.
Birbirine dost elini uzatan o erdemli insanlar bir bir sessiz gemilerine binerken, tüm güzellikleri de alıp gittiler. Geride bize anımsama kaldı.
Bu anmalarla bakarsınız bir gün Manisa Günlüğü ortaya çıkıverir.
Hermann Hesse'nin bir şiiriyle günlüğümün yazısını noktalayayım:
Bir ses savrulur gelir çocukluğumdan,
Bana vaktiyle huzur vadeden,
Çekilmezdi yaşam olmasa o büyülü ses.
Işıksız kalır.
Korku ve karanlık sarar etrafımı.
Ama çektiğim acılar sayesinde hep,

Tatlı sesini duyarım mutluluğun.
Ne bir feryat ne bir suç bozamaz onu.
Ey sevgili ses, sen
Işığısın evimin,
Sönmeden yan sonsuza değin,
Kapanmasın asla mavi gözlerin.
Yoksa kaybolur dünyanın o sevimli hali,
Kayar ard arda yıldızlar
Ve ben kalakalırım yapayalnız…