Bir Eğitim Sevdalısı Rauf İnan – Fikret Ovat

Bir Eğitim Sevdalısı : RAUF İNAN

Fuat OVAT*
MEB, Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı-ANKARA

?Cumhuriyet Dönemi Eğitimi ve Öğretmenler? konulu bir söyleşi için, 1995?in bahar günlerinin birinde çekim ekibiyle birlikte Rauf Beyin evine gittik.
Eşi buyur etti bizi, kapıda karşılayıp salona götürdü. Rauf Bey masasının önünde. Gözünde kalın camlı gözlükler, elindeyse büyüteç. Ben bir şey sormadan o anlatıyor:
?-Dergiler, gazeteler, kitaplar gönderiyorlar bana. Önceleri okuyabiliyordum, iyiydi. Ama şimdilerde gözlüğüme rağmen okuyamıyorum. Şu büyütecin yardımıyla yine de okumaya çalışıyorum ama çok zor oluyor. Şimdi bunları gönderenlere mektup yazmak istiyorum. Bu yayınları bana değil de, okullara, köy öğretmenlerine, ihtiyacı olanlara, okuyabilenlere göndersinler..?
Genç Sancağından Birecik?e
Cumhuriyet tutkunu, eğitim sevdalısı Rauf İNAN 1905?te Bingöl?ün Genç Sancağı?nda dünyaya merhaba der. İlkokula aynı yerde başlar, Birecik?te devam eder.
Rauf Beyle o günlere gidiyoruz. Ona unutamadığı öğretmenini soruyorum.
?Öğretmenlerimin çoğunu unutamam. Ama en unutamadığım öğretmenim Urfa Sultanisindeki Fransızca öğretmenim Rüştü Beydi. Rüştü bey neşeli, açık kalpli, bize çok yakın, çok sıcak bir öğretmendi. Hatta derdi ki, ?Ben çok Fransızca bilmem, sizden bir arpa boyu fazla Fransızca bilirim. Ama sürekli olarak çalışıyorum kendimi yetiştirmeye. Siz de çalışarak yetişebilirsiniz.? Onun o sıcaklığını, o arkadaşlığını, o yakınlığını hiç unutamam. En çok unutamadığım öğretmenim odur.?
Rüştü Bey öğrencileri daha iyi yetişsin diye kurslar açar. Öğrenci Rauf etkilenir bu davranıştan. Öğretmen olunca Rauf Bey de ders yılı sonunda başarılı olmayan öğrencileri için kurslar açar. İlginç kişiliğiyle Rauf Beyi etkileyen Rüştü Bey, Rauf?un kardeşinin de öğretmeni olmuştur.
Trenle, Kamyonla Tanışma
Urfa Sultanisinden sonra, kimi yakınları şoför ya da tüccar olmasını önerse de, oralarda okuma olanağı bulamayan Rauf için yine yolculuk başlar. 1924?ün ağustosunda, Suruç, Birecik, Nizip, Antep?ten geçilir, trene ulaşılır. İlk kez treni gören Rauf, Adana?nın elektrikli ışıklarını, Torosların serinliğini, görkemini, Konya ovasının enginliğini biraz şaşırarak izler. Sonunda Ankara?ya ulaşır.
?Taşmektep denen küçük bir binadaki Maarif Vekâletine, (…) İlköğretim Genel Müdürü Urfalı Refet Bey?e gittim. Küçük bir odada idi. Öğretmenlerimden birinin yazdığı mektubu ona verdim. Odada iki gaz tenekesi üzerine konmuş bir kalasta birkaç kişi, bir de kapının karşısındaki bir sandalyede bir kişi oturuyordu.? (Rauf İnan, Bir Ömrün Öyküsü-I, s. 54, Öğretmen Yayınları, Ankara, 1986)
Mektubu okuyan Refet Bey, Rauf?a İstanbul Erkek Muallim Mektebine gitmesini önerir.
Ankara?da iki gün kalan Rauf, Ankara?yı Urfa?ya göre çok küçük ve bakımsız bulur. Ulus?tan İstasyona giden dar ve tozlu yolun her iki yanı bataklıktır o günlerde.
Deniz, Vapur, Muallim Mektebi
Haydarpaşa?da trenden inen Rauf, denizle, vapurla tanışır. Denizin, bu pırıl pırıl, engin suyun tuzlu oluşuna üzülür.
İstanbul Erkek Muallim Mektebinde, İbrahim Alâettin Bey (Gövsa), İhsan Bey (Sungu), Selim Sırrı Bey (Tarcan), M. Cevdet Bey, Şevket Bey (Dağ), Ali Canip Bey (Yöntem), Musa Süreyya Bey öğretmenleri olur genç Rauf?un.
Derslerin yanı sıra, araştırmalar, incelemeler, uygulamalar yapılır, konferanslar verilir, bir de sık sık müsamereler düzenlenir. Müsamerelere öğretmenler eşleriyle birlikte katılır, başka davetliler de gelir. Marşlar, şarkılar, türküler söylenir, zeybek oynanır, temsiller yapılır.
Dilsiz Harita
Öğrencilik günlerinin ardından Rauf, Kayseri Zincidere Öksüzyurdu öğretmenliğine atanır. Yolluğu ve teçhizat bedeli (80 lira, 13 altın) hazırdır. O, bir an önce görev yerine gitmek için sabırsızlanır ve sonunda gider. Ülkemizdeki 36 öksüz yurdundan birinde, göreve başlar. Derslerin yanı sıra ders dışı zamanlarda da çocuklarla olur genç öğretmen Rauf. Onlarla oyunlar oynar, gezilere gider, onlara şarkılar, türküler öğretir…
1926?nın son günlerinde Mustafa Necati Milli Eğitim bakanı olur. Eğitimde reformlar, atılımlar, yenilikler dönemi başlar. İlkokul öğretim programı değişir. Yeni ilkeler, yeni kavramlar getirilir.
?Maarif Vekili Mustafa Necati Bey, olay olursa öğretmenlere mektup gönderirdi. Anlaşın, bana neticeyi bildirin, derdi… Ben de sonra idareciliğimde bu yöntemi kullandım.?
Sivas ve Ankara?da Kurs
Hayata uygunluk, bölgeye uyum, güncellik, etkin okul, kendi kendine çalışma, iş ilkesi, kendi kendini yönetim ilkelerinin öğretimde uygulanması istenir.
Yeni programın, ilkelerin uygulamasıyla ilgili Sivas?ta ve Ankara?da İlk Öğretim Müfettişleri kursu açılması kararlaştırılır.
Bu kursa katılmak için Rauf bey dilekçe verir, olumlu karşılık alamaz. Yılmaz, başvurusunu yineler.
?O zaman Ankara?da Maarif Eminliği vardı. Biz Maarif Eminliğine bağlıydık. Maarif Eminliğine iki defa dilekçe verdim. O kursa katılmak için. İkisini de Maarif Emini reddetmişti. Bu defa Bakanlığa bir dilekçe verdim. Dilekçemde demiştim ki, ben müfettiş olmak istemiyorum. Müfettiş olmak için gitmek istemiyorum kursa. Çünkü benim kanaatime göre öğretmenlerin en iyi müfettişi öğrencileridir. Öğretmenler için müfettişliğin de yararlı bir iş olduğuna kani değilim… Bana müsaade edildi, kursa katılmam için izin verildi. Bir şartla; yol parası istemeyeceğim, yiyecek masraflarını kendim ödeyeceğim. Benden bir yıllık maaşım istense veririm.?
Bunun üzerine yola çıkar, Sivas?a gider, Lise binasındaki kursa katılır. Burada yeni insanlarla tanışır.
Rıdvan Nafiz Bey, Kadri Bey (Yörükoğlu), Reşat Şemsettin Bey (Sirer), İsmail Hakkı Bey (Tonguç) adı geçen kurstaki öğretmenler, öğretim üyeleridir.
25 Ağustos 1928?de Ankara?da, Muallimler Birliği Genel Kurulunda öğretmenler yeni yazıyı öğreneceklerine, öğreteceklerine dair ant içerler. Bu seferberliğe Rauf Bey de katılır.
Kayseri?den Viyana?ya
1928 Eylülünde, Belçika, Almanya, Fransa gibi ülkelere, Avrupa?ya öğretmen göndermek için sınavlar yapılır. İlköğretim Müfettişliği için Viyana?ya giden 4 kişiden biri de Rauf Beydir. Diğerleri ise, Fuat (Baymur), M. Fevzi (Selen), Ahmet Muvaffak (Uyanık).
?Mustafa Necati Avrupa?ya çok öğretmen gönderdi. (…) O sıralar dünyada en ileri en çağdaş eğitim öğretim yöntemleri Viyana?daydı. Viyana?ya bizim dördümüzü göndermişti. Oraya gidince gördük, dünyanın her yanından öğretmenler geliyordu Viyana?ya.?
Orada tanıdık birkaç kişiyi daha görürler; müzik öğrenimini Viyana Konservatuarında yapan Ferit (Alnar), Necil Kâzım (Akses), bir de tıp öğrenimi için gelenler vardır. Sonradan, Yahya Kemal (Kaya), Hamdi (Akman), Münir Raşit (Öymen), Bedi (Egemen), Mahir (Yalnız) ve başka kişiler de gelir.
Viyana Pedagoji Enstitüsüne devam eder Rauf Bey. Viyana Yüksek Halk Okulunda Kültür Felsefesi dersleri alır. Paris?te Alians Françasie?i bitirir. 1931 yılı sonunda İstanbul?a gelir.
Öğretmene Örnek Müfettiş
Viyana dönüşü müfettiş olarak görev yapan Rauf Bey, derslerin ?Çocuğa Göre? yapılması konusunda öncülük eder. Sınıfına girdiği öğretmeni eleştirmek yerine ona başarılı olduğu yanlarını gösterir.
Konuları yaşamla bağlantılı duruma getirmek, güncel olmalarını sağlamak için 3. sınıflardan başlayarak gazetelerden ders aracı olarak yararlanılır. Mevsim şeridi, tarih şeridi düzenlenmeye başlanır.
İstanbul Maarif müdürlüğünce öğretmenler için bir dizi konferans düzenlenir. Bunların birinde,çocuklarda arkadaşlık durumu, toplumsal tipler konulu konferansta Rauf Bey konuşmacıdır. Bu konferans çok ilgi görür. Ardından, Rauf Bey, ?Birinci sınıfta çocuğa görelik? konusunda bir konferans verir. Öylesine yoğun ilgi olur ki, konferans İstanbul?un başka bir bölgesinde tekrarlanır.
Bu konferansları duyan Ahmet Halit, Rauf Beyden bu konferansları genişleterek el yazısıyla da olsa en kısa sürede kendisine vermesini ister. Böylece, Rauf Beyin ilk kitabı yayımlanır: Çocuktan Harsa/ Birinci Sınıfta Çocuğa Göre Mektep.
Selimiye Kışlasından İzmir?e
Gün gelir, asker olur Rauf Bey. Selimiye Kışlasına verilir. Bölüğe gelenlere okuma yazma öğretme işini üstlenir orada. Yedek subay kıta hizmetinin sonuna doğru Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal Paşayı görme fırsatı bulur.
Askerlik dönüşü, 1934?te İzmir?e ilköğretim müfettişi olarak atanır. Teftiş bölgesi olarak ona 10 okul ve köyleriyle birlikte Seferihisar ilçesi verilir. İzleyen günlerde, bölgesindeki İffet öğretmenle nişanlanan Rauf bey, altı ay sonra da evlenir.
1936 yazında bakanlıktan gelen telle, eğitmen okullarının yönetmeliğini, kitaplarını, kılavuzlarını hazırlamak için Ankara?ya çağırılan Rauf Bey, izleyen yıl da, ilkokul 4. ve 5. sınıflar için Matematik kitapları yazmakla görevlendirilir.
Rauf Beyin bundan sonraki görevi Manisa Milli Eğitim Müdürlüğüdür. Bir yandan da araştırmalar yapar, yazılar yazar Rauf İnan. İlköğretim dergisinde Manisa Maarif Müdürü M. Rauf İnan?ın ?Kitap ve Okuma?, ?Eski ve Yeni Okulda Aritmetik?, ?Ezbere (Ağızdan) ve Yazıyla Hesap? vb. yazıları yayımlanır. (Adı geçen yazılar, Maarif Vekaleti İlköğretim Dergisi, 18., 53., 56. sayılarında.)
Siz Köye mi Gideceksiniz?
Hasan Âli Yücel milli eğitim bakanı olur. Eğitim alanında peş peşe atılımların gerçekleştiği bir dönem başlar.
17 Nisan 1940?da Köy Enstitüleri Kanunu kabul edilir. İzleyen günlerde Eskişehir-Çifteler Köy Enstitüsü müdürü olur Rauf Bey. Manisa?dan ayrılırken, valinin eşi şaşkınlığını gizleyemez.
?-Ne yani şimdi siz köye mi gideceksiniz??
Severek, isteyerek köye gider Rauf Bey ve ailesi. Pek çok güçlükle karşılaşsa da o yoluna devam eder. Öğrencilerinin sağlıklarıyla çok yakından ilgilenir. Onlara yiyecek götürür. Yarının öğretmeni olan öğrencilerini daha şimdiden meslektaşı olarak görür. Gençlerin kişiliğinin örselenmesine izin vermez; sevgiye, güvene dayalı bir eğitim anlayışını benimser. Bunu birlikte çalıştığı öğretmen arkadaşlarının da yapmasını ister:
?Bu çocuklar bizim için burada değildirler. Biz onlar için buradayız. Onlar bizim hizmetimizde değil; biz onların hizmetindeyiz. Bu hizmetimizin karşılığı olarak devlet bize aylık veriyor, biz de onunla ailemizi geçindiriyoruz. Bu çocuklarda yaptıkları bir yanlış davranış, söyledikleri yanlış bir söz olursa onu hiçbir zaman bir kusur, bir suç olarak saymamalıyız, en uygun yöntemle düzeltmek, bu çocukları o elverişli durumdan yararlanarak aydınlatmak ödevindeyiz. (…) kişiliklerini incitecek hiçbir şey yapamayız; yanlışlıkları karşısında onları azarlamayı bile düşünemeyiz. Onlar bizden çok şey öğrenecekleri gibi, bizim de onlardan öğreneceğimiz çok şeyler vardır.? (M. Rauf İnan, Bir Ömrün Öyküsü 2, s.27)
Köy Enstitüleri
?İlk gelen öğrencileri, bir öğretmen arkadaş musluk başına götürüyor, musluğu nasıl açıp kapayacağını, elini yüzünü nasıl yıkayacağını, ayakyoluna götürerek orayı nasıl kullanacağını, yunağa götürerek orada nasıl yıkanacağını, nasıl kurulanacağını gösterdikten sonra tıraş makinesi ile saçını tıraş ediyor, yunakta yıkanmasını yaptırıyor, oradan çıkınca ambardan ona verilen çamaşırları, giysileri giydiriyordu. (…) Yatacağı yer, kalkınca yatağını nasıl düzelteceği gösteriliyor, yaptırılıyordu. Kapıların nasıl açılıp nasıl kapatılacağı bile. İlk gelen birkaç öğrenciye bunları birer öğretmen yaptırıp öğrettikten sonra artık o öğrenciler de gelmekte olan yeni arkadaşlarına o yöntemi olduğu gibi uyguluyorlardı.? (a.g.e., s. 38-39)
Öğretmen, öğrenci el ele, gönül gönüle; kerpiç dökülür, tuğla yapılır. Yemekhane, derslik, işlik, yatakhane plânları hazırlanır. Kapı, pencere, masa, sıralar tasarlanır, yapılır. Her yerde, herkes için, her alanda eğitim amaçlanır. Dayanışma, birliktelik, eğlence, temizlik eğitimi, kültür alanındaki eksikliklerin giderilmesi, insanın kazanılması, herkesin eğitilmesi, eğitilenlerin de gelecek kuşakları eğitmesi amaçlanır…
Köy Enstitüleri için bir yönetmeliğin, öğretim programının olmadığı günlerde, öğretmenler ve yöneticiler her akşam toplanır, o gün yaşananlar, yapılan çalışmalar gözden geçirilir, yarının çalışma programı belirlenir.
Enstitülerde Eğitim ve Öğretim
?Eğitim ve öğretim yöntemleriyle sonraları, köy enstitülerinin, dünya eğitim tarihinin özgün ve ilginç eğitim kurumlarından oldukları yerli ve yabancı bir çok düşünürler ve eğitimcilerce kabul edildi. (…) Bu kurumlarda tam anlamıyla geniş bir iş eğitimi, üretici eğitim, ekonomik eğitim, sanat eğitimi, düşün eğitimi, kişilik eğitimi, beden eğitimi, demokratik eğitim, dahası, eğlence eğitimi, geniş temizlik eğitimi, birbiriyle uyumlu olarak yürütülürdü. Enstitünün tüm işlerini öğrenciler yaptıkları gibi, yönetime de tam anlamıyla katılırlardı.? (M. Rauf İnan, Atatürk?ün Evrenselliği, Önder Kişiliği, Eğitimci Kişiliği ve Amaçları, sayfa: 265, 266, 267.)
1945?te Hasanoğlan Köy Enstitüsü müdürüdür Rauf İnan. Buradaki görevinde de, öğretmenlerle, öğrencilerle, halkla iyi ilişkiler içinde olur. Bir süre sonra, Rauf İnan müfettişliğe atanır. Ardından çeşitli okullarda öğretmenlik yapar. Her koşulda öğrencilerine, öğretmen arkadaşlarına, bütün insanlara yararlı olmaya, yardım etmeye çalışır…
O günlerde genç bir eğitimci olan Cavit Binbaşıoğlu bir kitap yazmanın coşkusu içindedir: ?İlk yazdığım ve 1950?de yayınladığım ?Uygulanmış Yeni Eğitim ve Öğretim Şekilleri?ni bitirdiğim zaman müsvettelerini göstermek üzere, Ankara?da 5. Ortaokul Müdürü bulunan öğretmenim M. Rauf İnan?a bir mektup yazdım. Bu çalışmayı kendisine göstermek için, zamanının müsait olup olmayacağını sordum.
?Ne zaman gelirsen gel, her zaman vaktim müsait olacak? dedi. Oysa, o sırada o kadar hızlı çalışıyordu ki, gittiğimiz zaman, üç beş dakika bile görüşemeyecek kadar okulun işleri ile meşguldü.? (C. Binbaşıoğlu, Öğrencilik ve Öğretmenlik Anıları, s. 122, Karatepe Yayınları, Ankara, 2002.)
Rauf Bey meslektaşı olarak gördüğü önceki yıllardan öğrencisi olan Cavit Binbaşıoğlu ile candan ilgilenir, kitabı inceler, öğrencisinin ilk kitabına bir de önsöz yazar.
UNESCO Yönetim Kurulu Üyesi
4. Ortaokul (Cebeci) öğretmeni Rauf Bey 1950 güzünde, Numune Hastanesindeki ameliyatını izleyen günlerde Aksaray Ortaokuluna gönderilir. Ankara?daki okullarda okuyan üç çocuğunu ve eşini Ankara?da bırakır, Aksaray?da bir otel odasına yerleşir. Geometri derslerinde kullanmak için Ankara?dan satın alıp getirdiği 50?şer adet pergel, iletki, gönyeyi dağıttığı öğrencilerine büyük bir istekle yeni bilgiler öğretmeyi sürdürür…
Neden sonra 1953?te Altındağ ortaokuluna verilen Rauf Bey, Aralık 1954?te, bir çeşit deneme okulu, Gazi Eğitim Enstitüsünün uygulama okulu gibi olan, Namık Kemal Ortaokulunda derslere başlar. O günlerde büyük bir acıyı yaşar; kızı Yarın?ı yitirir. Öylesine sarsılır ki, sık sık ölümü düşünür o günlerde. Ama öğrencilerini bırakamaz. İzinli, raporlu olduğu günlerde bile öğrencilerinin yanındadır hep… 1970?de Namık Kemal Ortaokulu öğretmenliğinden emekli olur.
Rauf İnan, 1960?dan başlayarak UNESCO genel kurul ve yönetim kurulu üyesidir. Halkevleri Atatürk Enstitüsü üyeliği, Halkevleri yönetim kurulu başkanlığı da yapan, Almanca, Fransızca, Farsça, Arapça dillerini belli ölçülerde bilen Rauf İnan, kimileri yurt dışında pek çok kongreye katılmış, bildiriler sunmuştur.
Özgün, çeviri, kırk dolayında kitabın yanı sıra, Ulus, Köy ve Eğitim, Öğretmen Dünyası, Öğretmenler Gazetesi, İlköğretim, İmece, Ilgaz, Eğitim Öğretim, Öğretmen, Eğitim Hareketleri, vs. bir çok süreli yayında; Köy Enstitüleri, çocuk, Atatürk, eğitim, Öğretmenlik, Mustafa Necati, Kitap, Hasan Âli Yücel, İsmail Hakkı Tonguç, ve benzeri konularda 400 dolayında yazı yazmıştır.
Vatanın Çiçeklendiğini Görmek
İlki, Türk Eğitim Derneğince, Hıfzırrahman Raşit Öymen?e verilen ?Eğitim Hizmet Ödülü? Mayıs 1979?da Rauf İnan?a verilir. 1982?de Hacettepe Üniversitesince ?Seçkin Eğitimci Ödülü? verilen Rauf İnan 1983?te de, UNESCO Türkiye Milli Komisyonunca yayımlanan bir kitabından dolayı Cumhurbaşkanınca gönderilen, özel, onurlandırıcı bir yazı alır. Tüm bunlara karşın unutamadığı ödül, 1928?de Maarif Vekili Mustafa Necati?nin gönderdiği kitap ile mektuptur…
Eşi İffet İnan?ın üyesi olduğu Kadın Ressamlar Derneğinin Ankara Devlet Güzel Sanatlar Galerisindeki sergisinde ayak üstü görüşmemizi saymazsak, Ankara?daki o görüşmemiz sonmuş meğer. Eşi söylüyor, Rauf Bey onun yanında sessizce oturuyor, başıyla da onaylıyordu:
?-Bu yaşımızda bile, biz bu vatanın çocukları için yaşıyoruz, sizler için. Vatanın çiçeklendiğini görünce gözlerimizi çok rahatlıkla kapatacağız.?
Bingöl/ Genç?de başlayan, Urfa Sultanisi, İstanbul Erkek Öğretmen Okulu, Zencidere Öksüz Yurdu, Çifteler Köy Enstitüsü, Viyana Pedagoji Enstitüsü, Manisa Milli Eğitim Müdürlüğü, UNESCO toplantıları kimi durakları olan yolculuk sona erdi.
29 Şubat 1996 günü sonsuzluğa göçtü. Aydınlanma, çağdaşlık, gelişme yolunda çok uğraştı, çok çaba gösterdi. Son yolculuğuna yalnız gitti, sessiz, başaran insanlara özgü dinginlikle.
Bir Rauf İnan vardı, imparatorluk döneminde yaşama merhaba diyen, Atatürk?ü, Cumhuriyeti çok seven, Cumhuriyetin ilkelerinin yaşama geçirilmesi için geceli gündüzlü çalışan, önce öğrencilerini düşünen, zamanı kalırsa kendi çocuklarıyla olan, bu ülkeye, bu ülkenin çocuklarına öylesine tutkulu biri…