Bilmek İsterim * Bedriye Aksakal

09.04.2014 / 00:00

Bazı günler sokakları, parkları dolaşırım. Mevsimlerden geçmiş yüzlerde , baharı ararım. Gülümseyen bir yüz ararım, doğanın baharda doğuşu gibi dingin. bulutlanmış gözler, yorgun vücutlar gördükçe, buruk bir acı kaplar yüreğime. Sormak isterim onlara(sorarım da):

“Bir şeye mi üzüldünüz? Acınız acım olsun.” Kimisi başını sallar, kimisi de: “Aptal mısın be!” deyip söylenerek gider. Kimisi ile de gerçekten ayak üstü de olsa söyleşiriz. Söyleştikçe, gözlerinde az da olsa bir umut ışığı yakalarım. Kısa zaman diliminde kırk yıllık bir dostmuş gibi dertleşiriz. Konuştukça ortak dostlar çıkar. Birbirimizle veda ederken, buluşmak için bir birimize söz veririz. Buluşuruz da. Buluşmalarımızda sevgileri, acıları da paylaşırız.

Hazan yapraklarını aldırmadan, sokak gezmelerimi sürdürürüm. Gözlerinde denizin yosunlarını gördüğüm küçük bir kız çocuğu zıp zıplayarak, yanımdan geçer. Baloncudan balon almak için durur ; ama cebine baktığında parasının olmadığını anımsar. Hemen iki balon alırım, masmavi sonsuzluğun renginde. Çocukla birlikte, doyasıya çocukluğumu yaşarım güle oynaya.

Bir ressam görürüm, “Aşk resmi geçiti” çizen. Gezmelerim sıklaşır, sıklaştıkça öğrencileri görürüm. Belki de düşlerinde kendilerini doktor- subay-mühendis… görüyorlardır, diye kendi kendimle konuşurum. Sonra bir sarhoş görürüm, yalpalayarak yürüyen, sesinin son perdesine dek şarkı söyleyen:

“Öyle sarhoş olsam ki, dertlerimi unutsam…”

Bu kez gezmelerimi dağ eteklerine doğru sürdürürüm. Kesilmiş ağaçların gözlerindeki yaşları gördükçe ben de ağlarım. Ağaçlardan ses gelir, kulak kabartırım: “Neden duyarsız bu insanoğlu. İnsanın ağaca yeşilliğe gereksinimi var. Kıyıma son deyin!” Utanıyorum, çaresizliği yaşıyorum, ağaçların yakarışından.

Her zaman ki gibi en çaresiz anımda olduğu gibi yanı başımda babacığım beliriyor:

“Kızım üzülme, çocuklar ileride yönetimi ele aldıklarında yeşil bir dünya yaratacaklar. Sonra insanın birçok etiketi taşıması hiç önemli değil. Önemli olan insan olması. “

Babacığım beni her zaman yaptığı gibi düşünce oylumlarından geçiriyor. Neden güzelliklere yelken açmıyoruz? Eylemlerimiz neden barıştan yana değil? Yaşamımızı neden ölüm korkusuyla, griye dönüştürüyoruz?

Oysa tüm zenginlikler içimizde. Onu sulayıp, geliştirecek olan yine biziz. Nedense beklentilerimizi her daim dışarıdan . Neden olumlu davranışlara inatla kafa tutuyoruz. Yaşadığımız hiddet çağını, neden sevgi çağı olarak döndüremiyoruz.

Ereğimiz, yaşama sevgiyle sıkı sıkıya bağlı olmalı. Güzele- doğruya doğru adımlarımız olsun.

En önemlisi, önce kendimizi tanımalıyız ve şu soruyu kendimize sormalıyız:

“BEN KİMİM. BİZ KİMİZ”