Bilim ve Fıtrat * Ülgen Zeki Ok

Mayıs 17th, 2014

Kömür ile yükseldi; kömür ile düşüyor; işte 'fıtrat' (belki de 'ilahi adalet') bu… “Gerekli önlemler alınmazsa, insanlar ölür”; bu da 'bilim'insöylediği…

Her şeyi 'fıtrat'a bağlayıp, bilimsel gerekleri yerine getirmeyenlerin sonu ise 'hüsran'…

Bir toplumda, 'bilmek' eyleminden çok daha kolay olan 'inanmak' eylemini seçmiş insanların oranı arttıkça, yol gösterici olarak bilimi seçmiş olan yöneticilerin yerini, bilime saygı duymayan, her şeyi 'fıtrat' olarak niteleyen sahtekar inanç insanları alır. Bu insanları, bilimle hiçbir sorunu olmayan, aksine bilim insanlarını yücelten gerçek din adamlarından ayırt etmek gerekir. Sahtekar inanç insanlarının egemenliğinde, 'bilim toplumu' yerini kısa zamanda 'inanç toplumu'na bırakır. Ve sonuçta, Atatürk'ün 'bedhah' olarak nitelediği kötü niyetli insanlar 'kömürü' verirler; 'sömürü' yaparlar…

En değerli şey insan hayatıdır, 'bilim toplumları'nda… Bir facia gerçekleştiğinde, olası sorumlular (sendika başkanı, bakan, başbakan gibi) derhal istifa ederler ki yapılacak soruşturmada soru işaretleri kalmasın. Ayrıca yaşanan facianın tekrarlanmaması için hangi mevzuat değişikliklerinin ve önlemlerin gerektiği (kömür madenlerinde uygun koşullara sahip yaşam odalarının derhal zorunlu hale getirilmesi; bu sağlanana dek var olan madenlerin kapatılması gibi) tartışılır ve hızla karara bağlanır.

İnanç toplumlarında ise olası sorumlular derhal olay yerine gelir ve belki de bir gün yargılanacakları soruşturmaları yönetirler. Bu arada bol bol dua okunur ve ölenlerin yakınlarının tepkilerini azaltmak için gerekli önlemler konusunda kafa yorulur. Suçlu olan kendileri değil, 'kader' veya 'fıtrat'tır, çünkü… İnsanların yürümelerini önlemek için harcanan çaba ve paranın onda biri, insanların ölmelerini önlemek için harcanmaz; insan hayatı son derece 'ucuz'dur…

Soma Faciası da Deniz Feneri ve 17 Aralık soruşturmalarına benzer biçimde incelenmeye kalkılırsa (ki öyle gözüküyor), halk bu kez affetmez. 'Mal' değil; 'can' söz konusu, çünkü; hem de yüzlercesi…

Hakaret etmeden, 'yuh çekerek' hoşnutsuzluk bildirmek, demokratik hukuk devletlerinde bir 'hak'tır. “Yuh çekersen tokadı yersin” diyerek tehdit etmek 'suç'; bu tehdidin ardından atılan tokat, 'tasarlanarak' (taammüden) işlenmiş ağır bir suçtur. Bir insana hakaret amaçlı olarak “İsrail dölü” demek ise daha da ağır bir suç, ırkçılık ve nefret söylemidir; tıpkı zenci bir futbolcuya muz atmak gibi… Bu suçlar bırakın devlet adamlığını, insanlığa bile sığmaz. Beklenen sonun yaklaştığını gösterir ki bu da başka bir 'fıtrat'…

'Hayırlı' fıtratlar!

Haftanın sözü: “İnsanlar kendi çılgın ihtiraslarının sonuçlarını kadere yüklerler.” Walter Scott