Ayşe Paşalı?ya Ne Oldu?

Önce şunu belirtelim ki Ayşe Paşalı artık bir ölü?
Hem de üç kızının babası olan kocası tarafından öldürülmüş bir kadın.Feci bir ölüm!
Bu anlamda eşinden şiddet gören ve sonunda öldürülen yüzlerce kadından sadece biri.
Sokak ortasında, 11 bıçak darbesi ile boğazı kesilerek öldürüldü. Kocasının şiddet ve teca-vüzüne maruz kalıyordu boşandı fakat şiddet devam etti. Ayşe Paşalı bunun için devletten
koruma kararı istedi. Fakat ne yazık ki bu koruma kararını alamadı. Zira Ailenin Korunmasına Dair Kanuna göre sadece evli kişiler koruma kanunundan yararlanabiliyordu. Ayşe ise artık
boşanmıştı.Ayşe kocasından korunma anlamında yapacağı her müracaatı yapmıştı.Ama güvendiği son dağa da kar yağınca ortada kaldı.Canice katledildi.

ADALET BU MUDUR?
Kadına yönelik şiddeti algılayışımızda hala ciddi oranda sorun var. İlk müdahale edecek veya şikayetin ulaştığı ilk kurum olan emniyet birimlerindeki polisler kendilerini adaleti gerçekleş-
tirmekle görevliyiz bilinciyle eğitim almalı. Kadın ile kocayı barıştırıp hadi evinize bakalım yaklaşımı, şikayetini geri al tarzı üstlerine vazife olmayan davranışları göstermemeli.
Hakimler kanunun lafzı (yazılı metin) ile hareket edeceklerine adaletin tecellisi için ?kanunun ruhu? ile karar verecek insiyatifi kullanabilmeli.Eğitim adaleti sağlamak için olmalı.Nitekim
aynı hakim Ayşe Paşalı?nın ölümünden sonra benzer durumdaki bir öğretim görevlisi kadının başvurusunu kabul etmiş. Eski eşe, eve yaklaşırsa hapse gireceği bildirilmiş. Ayşe Paşalı için
de koruma kararı verilmiş olsaydı belki de bugün hayatta olabilirdi.
Hükümet şimdi hazırlanan yasa tasarısı ile ?boşanmış veya imam nikahlı eşler ve sevgililere 6 aylık koruma uygulaması getirecekmiş. Güzel bir adım ancak daha radikal adımlar gerekli.
Mesela Ayşe Paşalı gibi yoğun şiddet gören kadınlar için özel koruma imkanı da sağlanabilir.
Türkiye gibi kafayı kadının namusuna takmış, kendi namusunu bile kadın üzerinden yürüten erkek egemenlerin dünyasında, kadın bu kadar şiddete uğruyor ve pis ölümlere kurban gidi-
yorken bunu yapmak daha ciddi adımlar atmak devletin olmazsa olmaz görevi.

MÜNFERİT DEĞİL SİSTEMATİK CİNAYET
Kadınların Anayasal YAŞAM HAKKI elinden namus veya başka herhangi bir sebeple kolayca elinden alınıyorken Devlet seyirci kalamaz, gerekli adımları atmak zorundadır.Ayşe Paşalı?
nın 9 Şubat?taki davasına bazı kadın hakları savunucuları MÜDAHİL olarak katılacaklar.
Mahkemeler müdahale talebini münferit bir olay olarak gördüklerinden reddediyorlar ama bu defa kadınlar bu olay münferit değildir SİSTEMATİK bir olaydır, bizim de başımıza gelebilir diyerek müdahillik taleplerinin kabulünü isteyecekler. Mahkemelerin diğer kadınların müdahillik taleplerini kabul etmelerinde bir sakınca göremiyorum.Çünkü ben de bu ölümlerin artık sistematik bir hale geldiğini ve acil önlem alınması gerektiğini düşünüyorum.Türkiye şiddet gören kadını koruyamadığı için Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi?nden ceza almış bir ülke. Biz kadını öldüren ve buna seyirci kalan değil, kadına gerçek anlamda değer veren ve bunu gösteren bir ülke olmalıyız. Bize bu yakışır.
Türkiye?de aile içi şiddet nedeniyle cinayete kurban giden sayısı yüzde 1400 artmış.
İstatistiki verilere baksak da, gazetelerin üçüncü sayfalarına baksak da, şöyle bir çevremize baksak da kadının ne kadar kolay kıyıma uğradığını görebiliriz. Kadındır okutulmaz, evlendirilir, çocuk doğurur büyütür. Hayatı hiçbir zaman kendine ait olmaz.Kadın başkaları için yaşar.
Erkeklere hizmet için doğar, büyür, yaşar ve ölür.Anlayış hala budur.