29 Ekim Tarihinin Anlamı * Bedriye Aksakal

29.10.2014 / 00:00

Cumhuriyetin ilan ediliş süreci kadar, ilan ediliş tarihinin de bir anlamı, bir şifresi vardır. Atatürk, cumhuriyeti özellikle 29 Ekim'de ilan etmiştir. Bu tarihi bilinçli olarak seçmiştir. Atatürk cumhuriyetin ilanı için 29 Ekim tarihini seçerken, 30 ekim tarihine bir gönderme yapmak, daha doğrusu emperyalizmden 30 Ekim'in “intikamını” almak istemiştir. Çünkü bilindiği gibi 30 Ekim 1918'de Anadolu'nun emperyalistlerce zemin hazırlayan Mondros Ateşkes Antlaşması'nın Türk ulusunu nasıl bir ölüm kalım savaşının içine süreklendiğini asla unutmayan Atatürk, imkansızı başarıp, Türk Ulusu'nu emperyalizmin pençesinden kurtardıktan sonra bu kurtuluşu cumhuriyetle taçlandırırken Mondros'u çağrıştıran 30 Ekim'in bir gün öncesini, 29 Ekim'i seçmiştir. Böylece Cumhuriyetle Mondros'un intikamı alınmıştır.

Cumhuriyetin ilanından iki yıl sonra, Ekim 1925'te Fahrettin Altay Paşa Çankaya'da Atatürk'ün misafiri olmuştur. Paşa, zihnini hep meşgül eden, cumhuriyetin niçin ve neden 29 Ekim'de ilan edildiğini öğrenmek istemiştir. Altay Paşa'ya kulak verelim:

“Atatürk hep mazlum bir millet derdi. Cumhuriyetin ilanından epey bir süre geçmişti. Ben de, hep neden 29 Ekim diye kendi kendime sormuşumdur. Bir gün Çankaya'da sofra dağıldıktan sonra, 'paşam benim dikkatimi çekmiştir. Hep düşündüm. 30 Ekim 1918 günü mütareke ilan edildi. Adana'daki karargahımızdan başkente (İstanbul'a) verdiğiniz şifreyi hatırlıyorum. Şimdi aradan zaman geçti, cumhuriyetimizin ilanının 29 Ekim gecesine gelmesi acaba bir tesadüf müdür? Üç gün evvel, beş gün sonra da olabilirdi,' diye sordum.”

Bu soruyu Atatürk şu yanıtı vermiştir:

“Mütarekenin ilk günlerini hatırlarsın. Saray ve hükümet teslimiyeti kabul etmişti. Hükümet sarayın, saray da İtilaf devletleri'nin elinin altına girmişti. Saray bu halinden memnundu. Fakat ben bunu kabul edemezdim. Buna karşı koymakla bir çıkış yolunu temin ederek, bu mazlum milleti tarih sahnesinden silmek, ortadan kaldırmak isteyenlere karşı harekete geçmek için kendimi vazifeli saymıştım. Dünyada tek başımıza idik, fakat benim inandığım ideale benimle beraber olanlar da bağlandılar ve netice hasıl oldu. Mütareke 30 Ekim 1918'de imzalanmıştı. Vatan parçalanmış, istilaya uğramıştı. Peki 30 Ekim 1918'den bizim İzmir'e girdiğimiz tarih olan 9 Eylül 1922'ye kadar kaç yıl geçti? Dört yıl. 29 Ekim 1923'te Cumhuriyeti ilan ettik. İşte beş yıla sığdırdığımız inkılap, bizim yaşadığımız şartlara duçar olmuş, hangi milletin tarihinde vardır? Bu mazlum millet kendisinin hakkı olan yere ulaşmıştır. Çektiğimiz acıların, sıkıntıların en büyük mükafatı işte budur. Bütün dünya bunu görmüştür. Daha da görecekleri vardır. Beni en çok mesut eden hadise, bu mazlum milletin hak ettiği bu yere gelmesidir. Sen benim 30 Ekim 1918 sonrası günlerdeki çektiğim azabı bilirsin. Yanımdaydın. Mondros 30 Ekim'dir. Cumhuriyet 29 Ekim. İşte bu da bir milletin, mazlum bir milletin ahıdır. Sanırım ki o zaman ki devletler bunu anlamışlardır.”

Atatürk bir an durup Fahrettin Altay Paşa'ya bakmış ve sonra elini masanın üzerine vurarak şöyle demiştir:

“Deyiniz ki, bu tarihten silinmek istenilen bir milletin öcüdür…” Fahrettn Altay Paşa, ama bundan hiç bahsetmediniz,” demesi üzerine Atatürk: “Övünmek olur, övünmek benimle beraber mefkureye inananların, milletin, ordunun hakkıdır” demiştir.

29 Ekim Tarihinin Anlamı * Bedriye Aksakal

29.10.2013 / 00:00

“Cumhuriyetin ilan ediliş süreci kadar, ilan ediliş tarihinin de bir anlamı, bir şifresi vardır. Atatürk, cumhuriyeti özellikle 29 Ekim'de ilan etmiştir. Bu tarihi bilinçli olarak seçmiştir. Atatürk cumhuriyetin ilanı için 29 Ekim tarihini seçerken, 30 ekim tarihine bir gönderme yapmak, daha doğrusu emperyalizmden 30 Ekim'in “intikamını” almak istemiştir. Çünkü bilindiği gibi 30 Ekim 1918'de Anadolu'nun emperyalistlerce zemin hazırlayan Mondros Ateşkes Antlaşması'nın Türk ulusunu nasıl bir ölüm kalım savaşının içine süreklendiğini asla unutmayan Atatürk, imkansızı başarıp, Türk ulusunu emperyalizmin pençesinden kurtardıktan sonra bu kurtuluşu cumhuriyetle taçlandırırken Mondros'u çağrıştıran 30 Ekim'in bir gün öncesini, 29 Ekim'i seçmiştir. Böylece Cumhuriyetle Mondros'un intikamı alınmıştır.

Cumhuriyetin ilanından iki yıl sonra, Ekim 1925'te Fahrettin Altay Paşa Çankaya'da Atatürk'ün misafiri olmuştur. Paşa, zihnini hep meşgül eden, cumhuriyetin niçin ve neden 29 Ekim'de ilan edildiğini öğrenmek istemiştir. Altay Paşa'ya kulak verelim:

“Atatürk hep mazlum bir millet derdi. Cumhuriyetin ilanından epey bir süre geçmişti. Ben de, hep neden 29 Ekim diye kendi kendime sormuşumdur. Bir gün Çankaya'da sofra dağıldıktan sonra, 'paşam benim dikkatimi çekmiştir. Hep düşündüm. 30 Ekim 1918 günü mütareke ilan edildi. Adana'daki karargahımızdan başkente(İstanbul'a) verdiğiniz şifreyi hatırlıyorum. Şimdi aradan zaman geçti, cumhuriyetimizin ilanının 29 Ekim gecesine gelmesi acaba bir tesadüf müdür? Üç gün evvel, beş gün sonra da olabilirdi,' diye sordum.”

Bu soruya Atatürk şu yanıtı vermiştir:

“Mütarekenin ilk günlerini hatırlarsın. Saray ve hükümet teslimiyeti kabul etmişti. Hükümet sarayın, saray da İtilaf devletleri'nin elinin altına girmişti. Saray bu halinden memnundu. Fakat ben bunu kabul edemezdim. Buna karşı koymakla bir çıkış yolunu teminederek, bu mazlum milleti tarih sahnesinden silmek, ortadan kaldırmak isteyenlere karşı harekete geçmek için kendimi vazifeli saymıştım. Dünyada tek başımıza idik, fakat benim inandığım ideale benimle beraber olanlar da bağlandılar ve netice hasıl oldu. Mütareke 30 Ekim 1918'de imzalanmıştı. Vatan parçalanmış, istilaya uğramıştı. Peki 30 Ekim 1918'den biizm İzmir'e girdiğimiz tarih olan 9 Eylül 1922'ye kadar kaç yıl geçti? Dört yıl. 29 Ekim 1923'te Cumhuriyeti ilan ettik. İşte beş yıla sığdırdığımız inkılap, bizim yaşadığımız şartlara duçar olmuş, hangi mlletin tarihinde vardır? Bu mazlum millet kendisinin hakkı olan yere ulaşmıştır. Çektiğimiz acıların, sıkıntıların en büyük mükafatı işte budur. Bütün dünya bunu görmüştür. Daha da görecekleri vardır. Beni en çok mesut eden hadise, bu mazlum milletin hak ettiği bu yere gelmesidir. Sen benim 30 Ekim 1918 sonrası günlerdeki çektiğim azabı bilirsin. Yanımdaydın. Mondros 30 Ekim'dir. Cumhuriyet 29 Ekim. İşte bu da bir milletin, mazlum bir milletin ahıdır. Sanırım ki o zaman ki devletler bunu anlamışlardır.”

Atatürk bir an durup Fahrettin Altay Paşa'ya bakmış ve sonra elini masanın üzerine vurarak şöyle demiştir:

“Deyiniz ki, bu tarihten silinmek istenilen bir milletin öcüdür…” Fahrettn Altay Paşa'nın, “Ama bundan hiç bahsetmediniz,” demesi üzerine Atatürk: “Övünmek olur, övünmek benimle beraber mefkureye inananların, milletin, ordunun hakkıdır” demiştir.”

(Akl-ı Kemal. Sinan Meydan)