25-26 Şubat 2011-izmir ?aramızdan Ayrılışının 50. Yılında Hasan-ali Yücel?den Günümüze Eğitim Bilim Kültür Politikaları Sempozyumu? Sonuç Bildirgesi

25-26 ŞUBAT 2011-İZMİR
?ARAMIZDAN AYRILIŞININ 50. YILINDA HASAN-ALİ YÜCEL?DEN GÜNÜMÜZE
EĞİTİM BİLİM KÜLTÜR POLİTİKALARI SEMPOZYUMU?
SONUÇ BİLDİRGESİ

Balçova Belediyesi ve Yeni Kuşak Köy Enstitülüler Derneği?nin(YKKED) birlikte düzenlediği Sempozyumda yaklaşık 80 bildiri tartışılmış, kapanış forumunda katılımcıların görüşleri alınmış ve aşağıdaki ?Sempozyum Sonuç Bildirgesinin? kamuoyu ile paylaşılmasına karar verilmiştir.

1)Eğitim sistemimiz toplumsal eşitsizlikleri azaltma, yurttaşları her türlü güç ilişkisini kıracak biçimde özgürleştirme, sorgulama ve bu bağlamda analitik ve diyalektik düşünme becerileri kazandırma niteliklerini kaybetmiştir. Değişik kurum ve kuruluşlarca hazırlanan eğitim raporları, yapılan akademik çalışmalar ve PISA-2009 sonuçları bunun en somut göstergeleridir. Türkiye?de toplumsal sınıflar arası uçurum artmaktadır. Türkiye; ayrıcalıklı devlet ve özel okullar ile yoksul bölge okulları arasındaki farklılaşma liberal eğitim politikaları nedeniyle derinleşmektedir. Eğitim sistemi gençlerimizi insan, doğa ve yurt sevgisiyle dolu, düşünen, sorgulayan, tartışan, öğrendikleri arasında iletişim kurabilen, demokratik ve çağdaş bir ülkenin özlemlerine yanıt verecek biçimde yetiştirememektedir. O nedenle bugünün eğitim algılaması çökmüştür ve değişmelidir. Eğitim; sanat, kültür ve bilimin paradigmalarıyla yeniden ele alınmalıdır.
Eğitimin her aşamasında Köy Enstitülerinin özgürlükçü, bütüncül, bilimsel ve çağdaş öğrenme yöntemleri hayata geçirilmelidir. Toplumsal sorumluluk duyan, Köy Enstitüsü anlayışını, felsefesini yaşama geçirmek isteyen eğitimcilerin, aydınların siyasi mekanizmaları etkileyecek bir örgütün çatısı altında toplanması gerekmektedir. Özgürlükçü, ilerici ve aydınlanmacı bir eğitim anlayışına sahip, emekten yana, demokratik, çağdaş, laik ve tam bağımsızlık düşünü taşıyan Yeni Kuşak Köy Enstitülüler Derneği (YKKED) bu göreve taliptir. Yeni Kuşak Köy Enstitülüler Derneği tüm demokratik toplum kuruluşlarını, ?Canlandırılacak Ülke? düşünde imeceye çağırmaktadır. Yeni Kuşak Köy Enstitülüler Derneği inancını ve gücünü sempozyumda tüm çıplaklığı ile ortaya çıkan “Türkiye'de aydınlanma ışığı sönmedi ve sönmeyecek” gerçeğinden almaktadır.
Balçova Belediyesinin Köy Enstitülerinin güncel karşılığını aramak, yaşama geçirmek amacıyla ürettiği ?Semt evleri? gibi sanat, kültür ve üretim ağırlıklı ?sosyal belediyecilik? anlayışı geliştirilerek tüm ülkede yaygınlaştırılmalıdır.
2) Köy Enstitülerinin sanat, kültür ve spora yönelik; eğitimde yaratıcılık ve öğrencinin kendini keşfetmesine olanak sağlayan, başarılı sonuç veren uygulamalarında olduğu gibi günümüzde de resim, müzik ve beden eğitimi derslerinin gerek ilköğretimde gerekse orta öğretimde daha yoğun biçimde verilmesi, ders saatlerinin artırılması sağlanmalıdır.
3) Köy Enstitüleri demokratik ve katılımcı kültürü öne çıkaran özgün eğitim kurumlarıydı. Bu kazanımın ışığında bugün eğitim ve katılım gibi evrensel iki değeri tüm eğitim kurumlarında yaşam biçimi haline getirerek, öğretim kademelerinde, karar alma süreçlerinde öğrencilerin yönetime katılabilmeleri ve eğitim sürecinin demokratikleştirilmesi sağlanmalıdır.
4) Tüm eğitim basamaklarında kitap okuma kültürünün öne çıkarılacağı süreçler üretilmelidir. Bu amaçla eğitimde okul kitaplıkları işlevsel hale getirilerek öğrencilerin okuma kültürü edinmeleri, bu kazanımı içselleştirmeleri mutlaka sağlanmalıdır. Öğrencilerin hayata yönelik algılamalarının sadece bilgisayar ve TV dizileri kaynaklı oluşmasının ve öğrencilerin sadece bu araçlar üzerinden toplumsallaşmasının önüne geçilmesine yönelik önlemler alınmalıdır. Köy Enstitülerindeki serbest okuma-tartışma saatleri değerlendirilerek eğitim süreçlerinde kitabın ağırlığı öne çıkarılmalıdır.

5) Türkiye?de eğitim sistemi; kamusal bir hizmet olma niteliğini yitirmekte, eğitim alanının piyasalaştırılması ve ticarileştirilmesine dönük eğitim politikaları tüm öğretim kurumları düzeyinde yaygınlaştırılmaktadır. Cumhuriyet Eğitim Devrimi kazanımları örselenmekte ve eğitim sistemimiz liberal etkilere açılırken diğer yandan da dinselleştirilmeye çalışılmaktadır. Piyasaya bırakılan, ticarileşen bir eğitim sisteminde, eğitime bir ?insanlık hakkı? olarak bakılamaz. Okulların satışını bile gündeme getiren liberal politikalar sonucunda oluşan adaletsizlik ve eşitsizlik nedeniyle toplumsal katmanlar arasında yukarıya doğru sınıfsal geçişler olanaksız hale gelmektedir. Siyasal iktidar, bilimsellikten uzak, öğrenci, öğretmen ve veliyi müşteri olarak gören anlayışla eğitimi piyasalaştırmakta ve fırsat eşitsizliğini körükleyerek, yoksul halkın eğitimini olanaksızlaştırmaktadır. Bu bakış açısının, eğitimde çağdaş beklentilere yönelik reform gerçekleştirmesi beklenemez. Bu nedenle Türkiye ilerici siyaset kurumu, öğrencilerin kendilerini gerçekleştirebileceği aydınlık bir eğitim reformunu planlamalı ve gündemine almalıdır. Unutulmamalıdır ki eğitim temel ve evrensel bir insan hakkı olduğu gibi, devletin de yurttaşlara karşı temel bir görevidir.

6)Günümüzün eğitim anlayışı toplumu çağdaş uygarlık seviyesine taşıma işlevini yitirmiştir. Öğretimde tek kitap, tek kaynak kullanılmaktadır. Öte yandan eğitime ayrılan kaynaklar yetersizdir. Milli Eğitim Bakanlığı bütçesinden eğitim yatırımlarına ayrılan pay her yıl azalmaktadır. Unutulmamalıdır ki eğitime ayrılan kaynaklar ülkenin geleceğine ve yarınına yapılan yatırımdır. Eğitim kadrolarında nesnel ölçütlere dayanmayan itaate dayalı ve kadınlara yer verilmeyen kadrolaşma doruğa ulaşmıştır. Bu kadrolaşmalar mutlaka önlenmelidir. Eğitim sistemi öğrencilere mutlaka bir yabancı dil öğretmelidir. Fakat yabancı dil öğretimine ve eğitimine yurttaşlar tarafından olağanüstü düzeyde kaynak aktarılmasına rağmen yeterli sonuç alınamamaktadır. Yabancı dilde eğitim öğrencilerin düşünme zenginliklerini sınırlamaktadır. Yabancı dilde eğitim ve öğretim pedagojinin ve bilimin öngörüleriyle yeniden değerlendirmelidir. Okul öncesi eğitim alan öğrencilerin bu eğitimi almamış öğrencilere göre olumlu yönde farklar yarattığı yapılan çalışmalardan görülmektedir. Bu nedenle okul öncesi eğitim desteklenerek ülke düzeyinde okullaşma oranı yükseltilmelidir.
7) Öğretimde felsefe-mantık, sosyoloji ders saatleri azaltılmış, din kültürü ve ahlak bilgisi derslerinin sayısı ve ağırlığı artırılmıştır. Öğretim programları çağdaş bilimsel ilkelere göre hazırlanmamaktadır. Öğretim programlarının okul öncesinden yükseköğretime kadar çağın gereklerine ve ulusal çıkarlara uygun, doğal, tarihsel ve toplumsal duyarlılık kazandıracak bir bilinç oluşturmaya yönelik olarak yeniden ele alınması ve bütün ders kitaplarının gözden geçirilmesi gerekmektedir. Eğitim günlük yaşamın içine sokulmalıdır. Biyoloji derslerinde evrim kuramı okutulmalı, sanat ve estetik konularını dikkate alan dersler eğitim programlarında yer almalı, din dersleri zorunlu olmaktan çıkarılmalıdır.

8)Türkiye?de nitelikli öğretmen yetiştirme sorunu vardır. Öğretmenlerimizin toplumsal sorumlulukları unutturulmuş, onların ?aydın? sorumlulukları geriletilmiş, konu uzmanı ?teknisyen? öğretmen olmaları özendirilmiştir. Bu durum kabul edilemez. Bunun için eğitim fakülteleri kendilerini eleştirel bir biçimde gözden geçirmeli, ülkenin özgün öğretmen yetiştirme modellerinden yararlanmalı, sertifika ile öğretmen yetiştirme uygulamalarına son vermelidir. Eğitim mutlaka bilim ve sanatla bütünleştirilmeli, eğitim fakültelerindeki öğretmen adaylarının kırsal bölgelerdeki eğitim sorunlarını yakından tanımalarını sağlayabilmek amacıyla ?topluma hizmet dersi? etkin bir şekilde kırsal bölgelerdeki YİBO?larda, birleştirilmiş sınıflı okullarda da yapılmalıdır. Diğer yandan öğretmenlik meslek onurunu zedeleyen sözleşmeli, ücretli öğretmenlik statüleri kaldırılmalıdır. Atanamayan öğretmen adaylarının sorunları çözülmeli, KPSS kaldırılmalı ve ülkenin gereksinmelerine uygun sayıda ve nitelikte öğretmen yetiştirmek ile ilgili çalışmalar üretilmelidir. Diyanet teşkilatından eğitim camiasına geçişler ile MEB kadrolarındaki ?dinsel kadrolaşma? önlenmelidir. Eğitimin ?ulusal, çağdaş, özgürlükçü? yapısı geliştirilmeli ve öğrencilerin evrensel değerlere erişimi kolaylaştırılmalıdır. Genç kuşakların eleştirel yurttaşlar olarak statükoyu sorgulamaları ve daha eşit ve özgür bir toplum düşüne katkı sağlayacak, düşün ve eylem içinde olmaları sağlanmalıdır.

9) Tüm eğitim emekçilerinin demokratik örgütlenme haklarına sahip çıkılarak, grevli, toplu sözleşmeli sendikal haklarını edinmeleri sağlanmalıdır. Tüm öğretmenlerin ve öğretim elemanlarının özlük hakları, insanca yaşama koşulları iyileştirilmelidir. Okullarımızda tam ve yarım gün eğitim ayrımı ortadan kaldırılmalıdır. Rehber öğretmenlik kurumu işlevsel hale getirilmelidir.
10)Taşımalı eğitim kırsal bölgelerde yaşayan yaklaşık 20 milyon insanımızı ve çocuklarımızı etkilemektedir. Taşımalı eğitim özellikle kırsal bölgelerde kız çocuklarının eğitime erişimlerini olumsuz etkilemekte ve doğal ortamlarından uzakta ?eğitimde yabancılaşmayı? artırmakta, köyleri Cumhuriyetin değerlerinden yoksun bırakmaktadırlar. Kırsal bölgeler öğretmensiz kalmıştır. Öğretmen köyden çekildiği için köylerimiz akıl ve bilimin temsilcileri yerine yetersiz, bilinçsiz sözde toplum önderlerine bırakılmaktadır. Dolayısıyla okulu kapatılan, öğretmeni olmayan köydeki imam ?kanaat önderi? haline gelmektedir. Öte yandan ülkenin yaşam, ulaşım ve coğrafi koşulları da dikkate alındığında taşımalı eğitim, öğrenci ve öğretmenler açısından oluşabilecek trafik kazaları nedeniyle istenmedik sonuçlar da doğurmaktadır. Taşımalı eğitim yerine öğrenci sayısına bakılmaksızın anasınıfı dâhil en az ilköğretim üçüncü sınıf sonuna kadar, eğitim ve öğretimin çocukların kendi yerleşim alanlarında yapılması sağlanmalı ve kapanan köy okulları açılmalıdır.
11) Bugün Cumhuriyet Eğitim Devriminin temel kazanımı olan ?Eğitim ve Öğretim Birliği Yasası? uygulanmamaktadır. Karma eğitim özellikle terk edilmek istenmekte, toplumda cinsiyet eşitsizlikleri derinleşmektedir. Akıl ve bilimi temel alan Hasan Âli Yücel'in kültür ve eğitim politikalarının dayandığı temel nokta din ile dünya işlerinin birbirinden ayrılmasıdır. Bu anlayış okul öncesinden üniversiteye değin tüm eğitim kurumlarında temel alınmalıdır. Eğitim ve öğretim birliği yasası tam anlamıyla uygulanmalıdır. İmam Hatip Liseleri yeniden düzenlenmeli ve meslek okullarına dönüştürülmelidir. İmam Hatip Liselerinin siyaset kurumunun ?arka bahçesi? haline gelmesi mutlaka önlenmelidir.
12) Eğitim-istihdam ilişkisi dikkate alınarak merkezi işgücü analizi yapılması gerekmektedir. Hem nicel hem de nitel olarak ortaya konan gereksinimlere göre okul açılmalı ya da öğrenci yetiştirilmelidir. Mesleki eğitim, piyasanın değil toplumun gereksinimlerine uygun meslekî yeterlilikleri kapsayacak biçimde nitelikli, üretken, kendisine ve topluma yabancılaşmamış, dayanışma bilinci olan insanlar yetiştirmelidir. Meslek lisesi ve meslek yüksekokullarında öğrencilere mesleki bilinç verilmeli ve bu bilinçle ortaya koyduğu emeğin farkında olan, sağlıklı çalışma koşulları talep eden öğrenciler yetiştirilmelidir. AB uyum süreci ile beraber ülkenin ihtiyacı ve kalkınması için değil, sadece Avrupa ülkelerinin ucuz işgören ihtiyacını karşılamaya yönelik atılan adımlar, işgücü kaybı yaratmakta ve ülkenin bağımlılığını artırmaktadır. Dolayısıyla mesleki eğitim sisteminin yeniden yapılandırılması gerekmektedir.

13) Yoksul kırsal bölge insanlarımız için ?eğitim hakkı? olan YİBO?lar nitelik ve nicelik anlamda geliştirilmeli, programları yenilenmeli ve bu kurumlar siyaset kurumunun olumsuz müdahalelerinden arındırılmalı, YİBO?ların yeniden yapılandırılmasında Köy Enstitülerinin kazanımlarından yararlanılmalıdır.
14) 18. Milli Eğitim Şurası teksesli, eğitimi tümüyle dinselleştirme ve piyasalaştırma anlayışıyla toplanmış ve kararlar almıştır. 18. Milli Eğitim Şurası tanınmamalıdır. Aklın ve bilimin rehberlik edeceği, Hasan-Ali Yücel felsefesinin düşünsel rehberliğinde bir Milli Eğitim Şurası toplanmalıdır. Hasan-Ali Yücel, Doğu ve Batı kültürlerini sentezleyerek yereli yeniden üretmiş, bu sentezi bir sıçrama noktası haline getirmiştir. Türkiye emperyalist kültür politikaları etkisi altındadır. Türk aydınları kendi ülkesinin gerçekliğini, tarihini, kültürünü ve geleneğini Batı?da oluşturulan terminoloji ile anlamaya çalışmakta bu da ister istemez bu topraklara Batı?dan bakmak anlamına gelmektedir. Dolayısıyla Türk aydınının kendi toplumuna yabancılaşmasına yol açmaktadır. Aydınların kendi tarihine, kültürüne ve geleneğine yönelik gerçekçi bir yaklaşım ihtiyacı özgün bir terminoloji oluşturma gereğini ortaya koymaktadır.Yeni bir toplum yaratmak ve çağdaş bir toplum olmak için kapitalizm ve emperyalizm olgusu bu anlamda dikkate alınmalıdır.
15) Hasan-Ali Yücel dönemine ve felsefesine ilişkin bilim, kültür-sanat, eğitim, sağlık, spor vb. konularında çok yönlü araştırmalar yapılmalı ve bu çalışmalar kitaplaştırılmalıdır. Hasan Ali Yücel döneminde bilginin yaygınlaştırılması ve halka ulaştırılması için kullanılan araçlar incelenmeli ve günümüz koşullarında yararlanılabilecek olan yöntemler belirlenerek eğitim kurumlarında kullanılmalıdır. Köy Enstitüleri, Yücel-Tonguç beraberliği, Hasan Ali Yücel'in gerçekleştirdiği kazanımlara yönelik tez, araştırma ve çalışmalar yapılması özendirilmelidir. Bu konuda akademisyenlere, araştırmacılara görev düşmektedir.
16) Dil bilincine önem verilerek Türk Dil Kurumu?nun özerkleştirilmesi sağlanmalıdır. Hasan Ali Yücel, İsmail Hakkı Tonguç ve arkadaşları eğitimi Türkiye?nin geleceği olarak gördüler, günümüzde ise eğitim araçsallaştırılarak ülkenin geleceği karartılmaktadır. Bireyin özgürleşmesi için, düşüncenin özgürleşmesi gerekir. ?Dil? bunun en önemli aracıdır. Dil bilincinin içselleştirilerek tekrar yaratılması için TDK?nın bağımsız yapısının yeniden inşası gerekmektedir.
17) Bugün uygulanan 2547 sayılı Yüksek Öğretim Kanunu, demokratik ve özerk üniversite düşüne en uzak yasadır. Bu yasa, 1946 yılında çıkartılan 4936 sayılı Üniversiteler Yasası? nın her anlamda daha gerisinde bir düzenlemedir. Eşitlikçi ve özgür bir toplum referans alınarak toplumsal sorumluluk taşıyan özerk-demokratik üniversite yeniden oluşturulmalıdır. Bu çağrı üniversitenin ve toplumun tüm bileşenlerine yapılmalıdır. YÖK kaldırılmalıdır. YÖK yasası yerine üniversitenin tüm bileşenlerinin demokratik katılımının gerçekleşeceği yeni yüksek öğretim yasası yapılmalıdır. ÖSYM güvenirliğini yitirmiştir. Yeni kurulan ölçme merkezi istenilen özellikleri taşımaktan çok uzak görülmektedir. Üniversiteye giriş sistemi üniversitelerin, öğretmenlerin, öğrencilerin ve eğitim örgütlerinin görüşleri dikkate alınarak yeniden düzenlenmelidir.
18) Üniversiteler her türlü erkten bağımsız hale getirilmelidir. 1980 öncesi üniversiteler üniversite özerkliği ve akademik özgürlükler temelinde insanın özgürleşmesi amacına dönük işlevler üstlenebilmişti. 1980 sonrasında ise üniversiteleri kuşatan kavram ?akademik kapitalizm? olmuştur. Artık bir dönemin özerk üniversitesi yerini güdümlü üniversiteye bırakmıştır. Üniversitelere daha az kamusal kaynak aktarılırken, esnek çalışma ve iş güvencesinin kaldırıldığı görülmektedir. Bu koşullar altında bilimsel özerklikten söz edilemez. Oysa üniversiteler düşlerin gerçekleştiği kurumlardır. Öte yandan üniversite öğretim elemanları kendi uzmanlık alanların dehlizlerinde kaybolmak yerine disiplinler arası ve dayanışmacı çalışmalar yapmalıdır. Üniversite tüm katmanlarıyla bir bütündür. Öğrencilerle birlikte, idari ve hizmetli personel dahil tüm çalışanlar yönetime katılmalıdır. Üniversitelere isim verilirken politik kaygılar yerine ülkenin ve Cumhuriyetin değerleri, coğrafik ve bölgesel özellikler, bilimin evrensel isimleri önemsenmeli ve Türkiye?de bir üniversiteye Hasan Ali Yücel ismi verilmelidir. Üniversitelerin bulunduğu kentlerde öğrencilerin barınma sorunları tarikat ve cemaatlere bırakılmamalıdır. Sosyal devlet ülkenin genç insanlarının barınma sorunlarını çözmelidir.

19)Köy Enstitüsü mekânları öğrenci, usta öğretici ve öğretmen emekleriyle, alınteriyle, imeceyle üretilmiş Cumhuriyet ve uygarlık düşünün tarihi, kültürel varlıklarıdır. Bu kültürel mirasın yok olması önlenmeli ve tekrar eğitim kurumu olarak işlevlerini sürdürmeleri için üniversitelere devri sağlanmalıdır.
20) Eğitim sistemi adaletsizlik ve eşitsizlik üretmektedir. Sınıfsal, bölgesel eşitsizliklerin yanı sıra cinsiyete dayalı eşitsizlikler ülkenin önemli sorunlarındandır. Cumhuriyet kadınları eğitim yoluyla aydınlığa ulaşmıştır. Bu nedenle tıpkı Köy Enstitülerinde olduğu gibi eğitimde pozitif ayrımcı politikaları öne çıkartan çözüm önerileriyle yoksul kız çocuklarının eğitim hakkına kavuşması sağlanmalıdır. Ayrıca okul kitaplarındaki metinlerde cinsiyet ayrımcılığı içeren anlayışlar kitaplardan ayıklanmalıdır.
21) Ülkede koruyucu hekimliği gündeme getirmek gerekmektedir. Günümüzdeki sağlık politikaları koruyucu sağlık hizmetlerini yok etmiştir. Piyasacı sağlık politikaları yerine kamusal sağlık hizmeti ve eğitiminin verilmesi gerekir. Sağlık hakkı da tıpkı eğitim hakkı gibi evrensel ve temel bir insan hakkıdır.
22)Türkiye?de bugün ortaçağın karanlık dönemlerine doğru hızla gitmektedir. Bu ortaçağ karanlığından kurtulmanın yolu Köy Enstitüleri felsefesini, dayanışmasını, heyecanını tekrar hayata geçirmekten geçer. Günümüz Türkiye?si koşullarına uygun ?Köy?, ?Kent? ya da ?Meslek Enstitüleri? gibi enstitülerin günümüzdeki karşılığını arayan çalışmalara yoğunluk verilmelidir. İlerici siyaset kurumu ülkenin eğitim ve kültür sorunlarına duyarlı olmalı ve bu çalışmalardan yararlanmalıdır.
23) Eğitim sistemi içerisinde kendisine yer edinerek sektörleşen dershaneler ve özel okullar sistemi sorgulanmalıdır, tartışılmalıdır. Sınav kaygısına bağlı olarak sayıları hızla artan ve neredeyse mevcut lise sayısını geçen dershaneler eğitimin niteliğini bozmakta, lise eğitiminin içini boşaltmakta, bütünselliği-sürekliliği olumsuz etkilemekte ve fırsat eşitsizliğini artırmaktadır. Dershanelerin kapatılması mutlaka tartışılmalıdır.
24) Tarih geri dönüş yazmaz, Türkiye?de de yazmayacaktır. İlericiler, aydınlar, devrimciler ve çağdaş-demokratik bir topluma duyarlı tüm toplum katmanları üzerlerine düşen demokratik sorumlulukları yerine getirerek buna izin vermeyeceklerdir.
25) Sempozyum katılımcıları; taşıdıkları toplumsal duyarlılık nedeniyle Balçova Belediyesi ve Yeni Kuşak Köy Enstitülüler Derneği?ni saygı ile selamlar; Hasan Ali Yücel ve İsmail Hakkı Tonguç?un iş, eğitim, kültür-sanatla, inançla ve tutkuyla 1940?lı yıllarda yaktığı ?Aydınlanma Işığı Sönmeyecek? iletisini topluma sunmayı bir görev sayar.